Kanıyorsun tradutor Francês
800 parallel translation
Artık kendi başına mı yıkanıyorsun?
Tu te laves tout seul, maintenant?
Çocuk gibi kanıyorsun baba.
T'es vraiment une bonne poire, papa.
Sen orada mı yıkanıyorsun?
C'est là où vous prenez un bain?
Brad, sen kanıyorsun.
Brad, vous saignez.
Brad, zıpkın yemiş balık gibi kanıyorsun.
Brad, vous saignez beaucoup.
Kanıyorsun.
Vous saignez.
- Ama sen hep yıkanıyorsun.
Tu ne prendras plus de bains!
Sen kanıyorsun, Kirok! Kanamakta olan bir tanrıdan korkun!
Tu saignes, Kirok!
- Kanıyorsun.
Tu saignes?
Jim, bu kan davasını unutmaya çalışıyorum, neden sen de aynısını yapmıyorsun?
"Jim, j'essaye d'oublier cette vendetta, pourquoi ne pas en en faire autant?"
Bu eve girip çıkan insanları tanımıyorsun.
Vous ne savez pas quels hommes nous côtoyons.
- Eddie, dinle beni... - Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
Tu veux prouver quoi?
Kızdığımı düşünüyorsun, bana inanmıyorsun. Sana kanıtlayacağım.
Je ne suis pas fâchée, je vais vous le prouver.
Başımda bir kan pıhtısıyla her an ölmeyi beklemek ya da, bir çıkmaz sokakta sırtımdan kurşunlanmak mı istiyorum sanıyorsun?
Ou une balle dans le dos?
Kanıtları yok etmeye çalışıyorsun, tamam mı?
Vous essayez de faire disparaître les preuves.
Yüzünü kan revan içinde bırakıyorsun.
Avec le visage abîmé et sanglant!
Şehirden çıkan her yolu kapatırım bütün otobüs duraklarını kontrol ederim ve... - Olmaz, değil mi? - Kavrıyorsun.
Je bloque les routes, les gares...
- Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
- Qu'est-ce que vous essayez de prouver?
Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
Mais pour qui tu te prends?
Çalmadığını kanıtlayamıyorsun.
Tu n'as aucune preuve de rien.
Beni yanlış anlıyorsun. Sadece boş yere kan dökülmesin dedim.
Tu me comprends mal, je ne veux pas d'effusion de sang.
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Qu'est-ce que tu auras prouvé?
Ne kanıtlamaya çalışıyorsun? Damarlarında bir damla insan kanı yok senin.
Vous n'avez pas une goutte de sang humain en vous!
Jube, tatlım, neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Jube, chéri, qu'espères-tu prouver?
Bill ne demeye çalışıyorsun? Ve bunu ispat etmek için kaç zaman daha kan dökülecek?
Que voulez-vous prouver et au prix de combien de vies?
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Tu veux prouver quoi? Que t'es un grand mec, un dur?
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
A quoi bon?
Kurbski'yi ne kadar sevdiğini biliyorum! Seni yıkan onun ihaneti değil, bir arkadaş yitirmenin acısı! Geceleri uyuyamıyorsun!
Ce n'est pas sa trahison qui t'accable, tu pleures la perte d'un ami.
Kanımı ısıtıyorsun.
Vous m'échauffez.
Önüme çıkan her kıza böyle davrandığımı sanıyorsun.
- Vous ne comprenez pas. Vous vous croyez tellement séduisant que n'importe qui vous embrasserait!
Sen benim kanımı kurutmaya mı çalışıyorsun?
Tu veux ma mort ou quoi?
Umrumda mı sanıyorsun? Canımı sıkan, çocuklara ulaşmayı başaramamış olmak.
Je n'ai pas réussi à éveiller en eux le moindre sentiment.
Yardım etmeye mi çalışıyorsun yoksa telefona çıkan uyuzlardan biri misin?
Vous êtes vraiment là, ou c'est un de ces répondeurs?
Mahkemeye direnmekle eline ne geçecek? Deli olduğunu mu kanıtlamaya çalışıyorsun?
En défiant le Tribunal par un geste aussi démentiel, vous espérez... plaider la folie?
Çılgın fikirlerinin haklılığını kanıtlamak için bizi kullanıyorsun, ama hiç yardımcı olmuyorsun. Evet!
Tu ne cherches qu'à faire triompher tes idées ridicules!
Böyle yaparak senin için ne kadar önemsiz olduğumu mu kanıtlıyorsun?
La façon humiliante que tu as de me montrer le peu d'importance que j'ai à tes yeux.
Kanımı kaynatıyorsun sevgili Celestine.
J'ai les sangs tournés de vous.
Varlığının bir kanıtı olarak kansız cesetler bırakıyorsun.
Laissant pour preuve de votre existence des cadavres vidés de leur sang.
Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
Qu'est-ce que vous fabriquez?
- Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Qu'essayez-vous de prouver?
Damarlarında babanın Yahudi kanını taşıyorsun.
Et pourtant... Tu as du sang juif comme lui.
Sen de ötekiler gibisin. Hiçbir kanıta inanmıyorsun.
Aussi incrédule que les autres, hein?
- Hep yıkanıyorsun.
Non, papa! Tous les jours, je te le répète :
Kanıyorsun. - Tırnaklamış.
Tu saignes.
Kanımca sen yaşlanıyorsun.
À mon avis, tu te fais vieux.
- Nefes aldığını söylüyorsun, kan pompalıyorsun, sıcaklığını koruyorsun.
- Vous dites que vous respirez, que vous pompez du sang et que vous conservez votre température.
Kanıyorsun!
Tu saignes!
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Que voulez-vous prouver? Cessez d'attaquer!
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Tu essaies de prouver quoi?
Bunda neden bu kadar çok uğraşıyorsun, orospu çocuğu olduğunu kendine kanıtlamak için mi?
Pourquoi toujours jouer au salaud?
Sen, kanıt aramanın yerine altını arıyorsun, değil mi?
Tu sembles chercher plus les lingots que des preuves.