Kaset tradutor Francês
2,028 parallel translation
Sence kaset çalarları var mıdır?
Ils ont un magnétophone, hein?
Bir video kaset arıyorlar.
Ils cherchent une vidéo.
Çünkü kaset benim.
Parce que c'est la mienne.
Kaset bana lazım, Louise.
Il me faut cette cassette.
Video kaset Louise'de.
Louise a une cassette.
O kaset bana lazım.
Il me faut cette cassette.
Kaset nerede?
Où est cette cassette?
Kaset nerede, Louise?
Où est-elle, Louise?
Hey bu sekiz kanallı bir kaset çalar.
Attends! C'est un magnéto huit pistes.
Massachusetts Sekiz Kanal Koleksiyoncu dergisine göre eyaletteki en geniş kaset arşivi bende.
Selon le magazine Les zinzins des 8 pistes du Massachusetts, j'ai la plus grande collection de 8 pistes de tout l'état!
Bu iz kendini sürekli tekrarlar. Sürekli. Bir video kaset gibi.
Cette impression repasse et repasse, comme une bande vidéo.
Sana bir kaset vereceğim.
J'ai une cassette pour vous.
Kaset, modern hayatın bir nimeti.
Quel bienfait, le magnétoscope!
Kaset mi izliyordun?
C'est une cassette?
Oh, kırmızı kaset...
La paperasserie, ces feuilles roses...
arabayla gezip, kaset bozulana kadar'kaçmak için doğmuş'u çaldığımız o günü hatırlıyor musun?
Tu te rappelles quand on avait roulé au son de "Born To Run" jusqu'à ce que la bande casse?
kaset Trevor cezalandırmadan ayrılmadan önce bitmiş.
La K7 s'arrete juste avant que Trevor ne quitte la salle.
neredeyse bütün kaset boyunca oturuyorlar ve birbirlerine göz yuvarlıyorlar..
C'est à peu près ça sur toute la K7. Assis, se toisant du regard.
belki ama kaset dökümlerini dışarıya veremiyorlar.
C'est possible mais ils ne peuvent pas nous donner les notes prises.
on dakika sonra oradan ayrılmış olsa bu kaset bunu gösteremez.
S'il a bougé après 10 minutes, cette K7 ne le montre pas.
- bu kaset üç saat sürüyor.
- Et pourtant elle enregistre pendant 3 heures.
kaset bu yüzden işe yaramış.
C'est pour ça qu'on a rien vu.
bu döngü kaset hepsini cezalandırma boyunca sessizce oturup ders çalışıyormuş gibi gösteriyor.
Ainsi la K7 les montre comme s'ils étaient assis en retenue, en train d'étudier.
O kaset sızınca Marion Barry de böyle hissetmiştir herhalde.
Marion Barry a dû se sentir comme ça quand la cassette est sortie.
Çünkü sana vermem için bir video kaset...
Parce qu'elle m'a donné une cassette vidéo pour toi...
Kaset nerede? !
Où est la cassette?
Keşke sana sahte bir kaset verip gerçeğini çantamda saklasaydım.
Si seulement je t'avais donné une fausse cassette et caché la vraie dans mon sac.
Ama cidden, o kaset de neydi öyle?
Mais sérieusement, c'était quoi cette cassette?
Ve McGee para alması ve bir yere götürülmesiyle ilgili kaset doldurmadı.
Et McGee n'a pas fait une vidéo à propos d'argent et de transport jusque chez lui. Qu'est-ce qu'il y a avec cette vidéo?
Nedir o kaset öyle?
Cela n'a pas plus de sens que cet appel à l'aide.
Pardon, onun bu güzel sözlerinden önce kaset bitti.
Désolé, la cassette a terminé juste avant son joli speech.
Sanırım kaset ıslanmış. Hayır, hayır, hayır.
On dirait que la cassette a pris l'eau.
Bence kaset falan yok.
Je ne pense pas qu'elles existent.
Kaset ne olacak?
Et pour la cassette?
Bu kaset sana ne anlatıyor? Bisiklete binmeyi öğrenmek bir tür geçiş ayini gibidir.
Apprendre à faire du vélo est un rite de passage.
Başka bir deyişle, bu iki kaset aynı kamera tarafından çekilmiş, Jenny.
En d'autres termes, ces deux cassettes proviennent de la même caméra, Jenny.
Şimdi ise mucizevi bir şekilde, sihirli bir şekilde kaset internete düşüyor.
Et maintenant par un pur hasard... miracle des miracles... elle a atterri sur le net.
Acaba sen, ah, yeni bir kaset koyar mısın tatlım?
Vous pourriez mettre une cassette neuve?
Ölüm döşeğimde video kaset hazırlamak istemem.
Je ne veux pas enregistrer des vidéos sur mon lit de mort.
Kaset görüntülerin varmış... Sen tetiği çekerken.
Ils disent avoir une vidéo de toi... en train d'appuyer sur la détente.
O kaset ortada yok degil mi?
Cette cassette n'existe plus, n'est-ce pas?
Kaset çalar.
Le magnétophone.
Kaset nerede?
Où est la cassette?
Bu kaset için kavga edeceğimize gerçekten inanıyor musun?
Tu crois vraiment qu'on va se bagarrer pour cette cassette?
Kaset sende.
Tu as la cassette.
Bu kaset benim buradan çıkışım için şans olabilir.
Cette cassette pourrait être ma meilleure chance de partir d'ici.
Kaset gerçekti.
Cette cassette contenait la vérité.
Ve bu da ayı saldırılarıyla ilgili bir kaset.
Et un documentaire sur les ours tueurs.
Bugün ondan ayrılmaya çalıştım ama bana karışık kaset yapmış.
Et j'ai essayé de le quitter aujourd'hui, Et il m'avait fait un mix de chansons.
Louise, kaset bana lazım.
Louise, j'ai besoin de cette cassette.
Bunlarınki kaset israfı.
Pellicule gâchée.