Kasık tradutor Francês
2,917 parallel translation
Kasık bölgesinde ikinci bir göbeği olan insanlar gibi...
Vous savez, ce deuxième ventre...
Kasık bitleri için sağ olun beyler.
Merci pour les morpions.
Kumaşı sağlam, gizemli kasık bölgesi lekeleri de yok,... aferin, Nancy Drew. *
Tissu robuste, pas de tache mystérieuse à l'entrejambe, joli boulot, Nancy Drew.
Belsoğukluğu olur ya da kasık biti çıkar sanmıştım en fazla.
Je pensais récupérer un ou deux morpions par ci par là.
Kasık kılı.
Un poil pubien.
- Kasık peruğu.
Une perruque intime.
Nikolai Lishin, kaşık bükücü.
Nikolai Lishin, tordeur de cuillère?
Onun da sabıkası kabarık.
Lui aussi a un casier.
Çatal kaşık almayı da unutma.
N'oublie pas les couverts.
Yani ritim bozukluğu, baygınlık ve kas titremesi.
À quoi tu pensais? Je n'ai pas oublié notre amitié.
"... kıçı kaşınana kadar domuz eti yerdi. "
" fit tomber de sur sa tête
Bir kaşık sapıyla. Ucunu keskinleştirip bileklerini ve boğazını kesmiş.
Elle à réussi à se procurer une cuillière, aiguisé le manche, s'entailler les poignés et la gorge.
Kaşının üzerinde oluşan büyük bir kabarcık var.
C'est un grand bouton se formant au-dessus de votre sourcil là.
O gördüğün fazlalık, kas oluyor.
C'est du muscle, donc..
Bu şehir sizin gibileri çok sever süslü kılıçlarıyla kasıla kasıla yürüyenleri kaybetmeyeceklerini düşünenleri.
Ils vont t'adorer, toi. À te pavaner avec ta jolie petite épée, imbu de toi-même.
- İki kaşık soya soslu latte.
Un lait de soja avec deux sucres. Soja?
Yani ritim bozukluğu, baygınlık ve kas titremesi.
Donc... arythmie, malaises, tremblement des muscles.
Kasık göbeği o.
Vous pouvez pas...
Bir kaşık var mı?
Vous avez une cuillère.
Hırsızlık sabıkası varmış.
Il avait des antécédents de cambriolage.
Sütten çıkma ak kaşık gibi davransan da kanın tadına vardığın zamanları unutmuş değilim.
Tu joues les vertueux à présent, mais je me rappelle le temps où tu aimais le goût du sang.
Daha fazla krem peyniri ve daha büyük bir kaşık lazım.
T'as encore du fromage? Et une plus grosse cuillère?
Her ruhun elinde bir kaşık varmış ama kaşıklar çok uzunmuş bu yüzden ağızlarına götüremiyorlarmış.
Pour chaque âme, les cuillers étaient si longues qu'ils ne pouvaient les mettre dans la bouche.
Tıpkı metal kaşık gibi. Bıçak gibi bileylenmiş ve bir antropologun kuş gibi boynunu kesen bir kaşık.
Qui aurait aiguisé une cuillère en métal comme un rasoir et s'en serait servi pour trancher la gorge d'un anthropologue.
Artık çamaşır giymediğin için her dışarı çıktığında testislerini kaşıyıp duruyorsun.
Et tu as les testicules brûlés car tu ne portes plus de slip.
Willie sütten çıkmış ak kaşık değildi, ama pek çoğundan iyiydi.
Willie n'était pas un saint, mais il valait mieux que beaucoup d'autres.
Hanımefendi için burada birazcık kas kütlemiz var.
Il y a, toutefois, un peu de tissu musculaire pour madame.
Ve bu halıda onun kendine özel kıç kaşıyıcısıdır. Hayır.
Et ce tapis lui sert de grattoir personnel.
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın, değil mi Mustafa?
Honte à celle ou celui qui renonce, hein, Mustafa?
Demin bir kaç kaşık yemek yedi.
Elle n'a mangé que quelques bouchées.
Kasırgadan bir hafta önce de... Sağlık sigortamın süresi dolmuş.
Huh, mon assurance médicale vient juste d'expirer.
Şu an için sıkıntı yok, çünkü insanlar onun tüm hafta cadı kostümü giyen garip insanlardan biri olduğunu sanıyor ama Kasımda da buna devam ederse, ona yardımcı olamam.
Là, ça passe car les gens pensent que c'est juste une tarée qui se déguise toute la semaine d'Halloween, mais si ça continue en novembre, je pourrai pas l'aider.
Sarı alan geçen ayki kasırganın neden olduğu yıkım bölgesini gösteriyor.
Les zones jaunes indiquent le chemin de destrcution généré par la tornade le mois dernier.
Cesedin bulunduğu yerden geriye doğru giderek kurbanın kasırga alanının hangi kısmından havalandığını belirlemek mümkün mü?
Serait-il possible de faire le travail inverse depuis l'endroit où le corps a été trouvé pour comprendre où durant la trajectoire de l'ouragan la victime a été retrouvée?
Belirli bazı partiküllerin varlığına ve yokluğuna dayanarak kurbanın kasırga içinden bu kırmızı bölgede fırladığını biliyoruz.
Étant donné la présence de certaines particules et de l'absence d'autres, on sait que la victime a été éjectée de la tornade, quelque part dans cette zone rouge.
Eh, artık boyun kasılması gibi görünüyor.
On dirait plutôt un spasme.
İkinci kısım ise kas fonksiyonunun, glikoz dönüşümünün ve oksijen tüketiminin en üst seviyede olduğunu gösterdi.
La seconde a montré que tes fonction musculaire, transformation de glucose et consommation d'oxygène sont à leur sommet.
Futbol sahasının o uzunluğunda Missouri'de geçen bir kasım ayında arabanın güneşliğinin açık olması falan?
La longueur d'un terrain de foot, par le toit ouvrant d'une voiture qui était ouvert après le mois de Novembre dans le Missouri?
Git sen kas sıkışmanla ilgilen.
Va t'occuper de ta grimace.
Herif de sütten çıkmış ak kaşık değildi ki.
C'était pas un enfant de chœur.
Peki. Kas "cık" ne demek bilmiyorum.
Je ne sais même pas ce que c'est.
Bir kaşık 5 dolar mı?
Un cueillière à 5 $.
5 dolarlık bir kaşık.
Une cuillère de 5 $?
Sabıkasında kundakçılık yok.
Aucun incendie.
Marie-Claude LeBlanc kasırga vurduğunda oğluna yedi aylık hamileydi.
Marie-Claude LeBlanc avait sept ans mois de grossesse avec son fils Samuel quand la tempête a frappé.
Ve ben karar verdim ki Tahta Kaşık Ustası da onun için direnecek.
Je décidai donc... que je serais toujours là pour lui.
Haklısın, çok kasıldık.
- On est trop tendus. - Exact.
Kasım ile Mart ayları arasında bu adam kaçırmaların daha sık meydana geldiği tahmin ediliyor.
Chaque fois, ces disparitions ont eu lieu de novembre à mars.
Kaşık, sevgili dostum.
Une cuillère.
4 Kasım 1984'te San Francisco Chronicle'daki ilk başlık şuydu. Heteroseksüellere bulaşan AIDS'le ilgili.
Le 4 novembre 1984, j'ai vu le premier titre, dans le San Francisco Chronicle, parlant de la transmission hétérosexuelle du sida.
Ben olmasaydım sen hâlâ kıçını kaşıyıp Ronnie Earl'ü arıyor olurdun.
Sans moi, tu serais encore à te gratter le cul en cherchant Ronnie!