Kazık tradutor Francês
1,978 parallel translation
Bana kazık attın, ihtiyar.
J'étais mort d'inquiétude.
Ve karmam bunu söylediğim için bana kazık sapladı.
Et ensuite j'ai été empalé par le karma pour avoir dit ça
Hapse girmekten ödüm kopuyor. Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Ama kardeşime yine kazık atmaktansa 100 yıl hapis yatmaya razıyım.
Je suis terrifiée à l'idée d'aller en prison, plus effrayée que jamais je ne l'ai été dans ma vie entière mais je passerai un siècle en prison avant je fasse encore un mauvais coup contre mon frère.
Paramı bir tek anlaşmada bana kazık attığın zaman almıştın, Alan.
La seule fois où t'as pris mon argent c'est en me baisant sur un contrat.
Kazık gibi durma, aç.
N'arrête pas.
Bana kazık attın!
Vous m'avez baisé!
Dubenich sana kazık attı.
Dubenich s'est foutu de toi.
Bana kazık attın.
Tu m'as baisé.
Anlatmazsan Will'in sana kazık attığını, senin de onu ağabeyine öldürttüğünü varsayacağım.
Sinon, je finirai par penser que Will vous a plaquée - et que votre frère est allé le tuer.
Eğer o bir vampirse, sanırım kalbine kazık saplayacağız.
Si c'est un vampire, on devrait lui enfoncer un pieu dans le coeur.
Oradan kazık gibi bir şey dokundu.
J'ai une "émection".
Ve karmam bunu söylediğim için bana kazık sapladı.
Et mon karma m'a empalée pour avoir dit ça.
Eğer bana kazık atarsan... saklanacak yer bulamazsın Toorop!
Plante-moi et t'auras plus aucun endroit où te cacher. Toorope.
Her iki tarafa dikili iki sıra kazık istiyorum.
J'aurais besoin de deux rangées de trous de poteaux, de chaque côté.
Kazık.
Poteaux.
Kimsenin bahisten haberi olmadığı için Clyde ona kazık atmıştı.
Personne ne savait pour le pari, alors Clyde a sauté sur l'occasion.
Ama iyi birinden kazık yemek normal insandan yemekle aynı derece acı verir.
Se faire enfler par quelqu'un de bien, ça fait tout aussi mal.
"Tut.Tut. Uzun kazık tut."
"Rentre... " dire... à sirène. "
Kazıkla onu... Kazık.
" Rentre dire... à sirène...
Hepsinden öte, eğer cahil olsaydı, akıllı arkadaşım.. ... kağıda : "Kazık atanı tut".. diye yazmazdı.
Parce que si c'était vrai qu'il était illettré, gros boulet, je sais pas comment il pourrait m'écrire une phrase comme... "rentre dire à sirène."
Sanki... ilahi gibi bir şey. " Kazık..
On dirait une sorte de mantra.
Kazık atanı tut ".
Oui : "Rentre dire à sirène."
A, yardımlarıyla, daha fazla film yapabiliriz B, filmler daha kısa olur ama kimse kazıklanmış hissetmez.
Comme ça, premièrement, avec leur aide, on fera plus de films et deuxièmement, les films pourront être plus courts sans que les gens se sentent floués.
Neresinden bakarsanız bakın bu tam bir kazık.
Et ça, c'est une chose qui ne se fait pas.
Kazık attın.
Mauvaise idée, mon gars. Débrouille-toi.
Her kuruşuna da değerdi ama sen bana kazık attın.
Je n'en aurais pas regretté un cent, mais vous m'avez roulée.
Başka ne yapabilirim ki? Sürekli gülümseyip, sonra da erkeklerden kazık yiyorum.
Je me fais sauter, tous ces connards me chient à la gueule.
Dostum, senin gibi düzgün biri, kıçında koca bir kazık olan biri birden bire, kaç yaşında, 60! Kötü denklemi mi değiştiriyor?
Un type droit comme vous, avec un méga balai dans le cul, qui tout d'un coup vers, quoi, 60 ans, se met à partir en vrille?
Teğmen Ryker, şeytanı sivri bir kazık ile öldürdü.
Le Lt. Ryker a tué Satan lui-même avec un baton pointu.
Ayakları gibi o da kazık.
Il est con comme ses pieds.
Kazıklar. Bisürü keskin kazık.
Des pieux bien pointus.
Bize profesyoneller gibi kazık soktu.
Ce salaud est un vrai pro.
Sana kazık atacak değilim, adamım.
Je ne cherche pas à esquiver le problème.
Çünkü Şeker Ayıcık'ın bize kazık atmasından bıktım birader.
J'en ai assez qu'il nous intimide, B.
Yani şu kalbine kazık saplamayı düşlemediğin zamanlar
Celle à qui tu aimerais
Bu sözü aldım ve aklıma kazıdım. Böylece hapisten çıkınca bunu söyleyebilecektim.
♪ avais retenu cette phrase pour la lancer à ma sortie.
İki yıl önce, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Lefkoşe şehrinin hemen dışında bir çiftlikteki kazı alanında görevlendirilmiştim.
Il y a 2 ans, j'ai été embauchée pour fouiller un site. Une ferme aux alentours de Nicosie au nord de Chypre.
Özel ışık altında yapılan taramada, deriye kazınmış işaret ortaya çıkıyor.
Les ultra violets révèlent une trace de brûlure sur la chair.
Kız sana dövme dükkanıma gel ve beni "kazığa oturt" dedi.
Elle a juste dit : "reviens à la boutique" et elle te laissera "l'empaler".
Geride kalan Siyu Kızılderilisi sence Kazıcı kabilesinden miydi dersin?
Tu crois que le Sioux là-bas était de la tribu des enfouisseurs?
Evli bile olmamamıza rağmen, bir kilisede seks yaptık şimdi de kalkmış mezar kazıyoruz.
On a baisé dans l'église et on n'est pas mariés, et là, on va exhumer une tombe.
- "Kazık atanı tut."
"Rentre dire à sirène."
60'a 40 paylaştık ya, o yüzden önce ben kazıyorum değil mi?
On fait 60-40, donc je creuse le premier, c'est ça?
Bir süre kabul etmeye çalıştık ama alnına şeytanın sayısını kazımakla çok ileri gitti.
{ \ pos ( 192,210 ) } Nous avons essayé de faire avec pendant un temps, { \ pos ( 192,210 ) } mais graver le signe du diable sur son front va trop loin.
Sevinerek iletirim ki sonunda dâhilere verdiğimiz 500,000 dolarlık bursumuzu almaya hak kazındınız.
J'ai la joie de vous annoncer que vous avez été choisi pour être le bénéficiaire de notre prix de 500 000 dollars.
Bu kız neden o kaz kafalıyla birlikte ki?
Que fait-elle avec ce crétin?
Ama sonra bu isimleri duvarlara kazıyarak, programın hızlanmasını sağladık.
Avec les noms sur le mur, ça va bien plus vite.
Kaz yumurtalarından yapardık bunu.
On en faisait quand on avait un troupeau d'oies.
Birlikte tırnaklarımızla kazıyarak para kazanmak için bir pansiyon açmaya çalışmazdık.
On aurait pas trimé comme des bêtes pour faire de l'argent.
Sonra da kazık atıp geride bırakmış.
Tu peux lui parler?
Bütün başarısızlık, ete kazınmalı
Tout échec doit être marqué dans la chair.