Kellen tradutor Francês
130 parallel translation
Farkında mısın bilmiyorum ama burada kellen söz konusu..
Votre vie est en jeu, au cas où vous ne l'auriez pas remarqué.
Burada yeni bir düzenleme yapılacak ve kellen kesinlikle bağışlanmayacak.
Nous allons tout réorganiser. Vous ne serez pas épargné...
Kellen kadar kıymetli değil mi?
il a moins de valeur que votre scalp, non?
Bir hamle daha yaparsan kellen gider!
Mais recommence, et on te fait ton affaire.
Elinden geleni ardına koyma Kumlek, ama ben soluk aldığım sürece o değerli kellen omuzlarının üzerinde güvende olmuyacak.
Tu fais bien, Kumlek. Car tant que j "ai des doigts pour saisir une épée et des yeux pour voir... ta tête perfide n" est pas en sûreté sur tes épaules, ni ta fille dans son lit.
Kızın bir sorunu var. Kız parmağıyla gösterip "Polis" diye bağırırsa, senin de kellen gider.
Si elle dit que je suis un ranger, tu y passes toi aussi.
Kellen için konulan 10 ryoluk ödülü almak istedim.
Je voulais les 10 ryos offerts pour ta tête.
Ichi, mutlu olmasın. Kellen için olan ödül 300 ryoya çıktı.
Ichi, tu devrais être content, la prime pour ta tête est montée à 300 ryos.
- Doktor Kellen diye bir uzman bakıyor.
- Un certain Dr Kellen, un spécialiste.
Altınımı bir yıl içinde bulacaksın yoksa kellen gider.
Retrouve mon or dans l'année, ou vous serez tous...
O, senin fikrine katılmazdı ve bu düşüncenden ötürü kellen çoktan yere düşmüş olurdu!
Il n'aurait pas été d'accord. Et en ce moment, ta tête aurait d-déjà roulé p-par terre.
Bak bir gazeteci editörüne gidip çok büyük bir şey peşinde olduğunu sandığını söylediğinde editörün şöyle söylemesi gerekir'48 saatin var, evlat sağlam bir şeyler getirsen iyi edersin yoksa kellen gider.'
Écoute... Le jour où un journaliste dit à son patron qu'il est peut-être sur ce qui est peut-être un gros coup, son chef est censé lui dire "T'as 48 heures, mon gars, et reviens avec du bon boulot, il y va de ta place."
Ama değilsen, ilk önce senin kellen gider.
Si tu n'en es pas un, ta tête tombera en premier.
Kellen.
Ta tête.
Bu yüzden saat 19.00'da miğferini görmek istiyorum... yoksa onu giyecek bir kellen kalmaz.
Alors, sur ton crâne à 19 h, sinon t'auras plus rien à foutre dessous!
Çok dikkat et! Kellen kopu vermesin!
Attention jeune homme de ne pas perdre la tête.
Kendi kellen sözkonusu olduğunda canın ne istiyorsa onu yap ama bırak bizimkilerle ne yapacağımıza biz karar verelim.
Faites ce que vous voulez. Mais ne nous dites pas quoi faire.
Aklından bile geçirme. Kellen için ödül var, Walker.
C'est même pas la peine d'y penser.
Kellen uçacağına şapkan uçsun.
Cela vaut mieux que la tete.
Kellen ameliyat başlayana kadar, Trimble ameliyattan sonra burda kalacak.
Puis l'un sera à la porte et l'autre en salle de réveil.
Kellen için ödül Kaynak'ın kendisi tarafından koyuldu.
La prime a été déterminée par la Source elle-même.
Ben olmasam... kellen... diğer şeylerinin yanında, Barış Muhafız Komutanlığına av hatırası olarak asılırdı.
Sans moi.. ta tête.. entre autres choses, servirait de trophée sur le mur d'un poste de commande pacificateur.
Uzak durmazsan kellen olmayacak.
C'est la tienne qui va pas aller, si tu me lâches pas.
Reljik, eğer herhangi biri yani içinizden herhangi biri bir daha konuklarımıza dokunursa... Çifte infaz olacak. Hem saldıranın hem de senin kellen gidecek.
Reljik, si qui que ce soit, je dis bien qui que ce soit, touche à nos invités... il y aura deux exécutions - - celle de l'agresseur et la vôtre.
Sen çeneni tutamadın diye bu hasta neler olduğunu öğrenirse bir kaç kelle gidecektir, ve söz veriyorum, Ted ve senin kellen ilk gidenler olur.
Si ce patient apprend ce qui s'est passé de votre bouche, des têtes vont tomber. La vôtre et celle de Ted en premier!
Görünüşe göre Chicago'lu Eric Nesterenko aslında San Diego'dan Kellen Phillips'miş.
On dirait qu'Eric Nesterenko de Chicago... est en fait Kellen Phillips de San Diego.
Sanırım şu Eric Nesterenko, yani Kellen Phillips meselesini çözdüm.
Je crois avoir capté la magouille Eric Nestrenko / Kellen Phillips.
Kellen Phillips daha önce hiç, bir kaç bin dolardan daha pahallı hisse almamış.
Ennuyeux. Kellen Phillips n'a jamais acheté d'actions pour plus de quelques milliers de $.
Kellen Phillips nerede?
Où est Kellen Phillips?
Kellen.
Kellen.
Sammy, Kellen olduğu ortaya çıkan Eric'i buldum.
Sammy, j'ai trouvé Eric, qui en fait s'appelle Kellen.
- Tanıştığımıza sevindim. Kaç kellen var?
T'as combien de têtes?
Senin kellen.
C'est votre peau.
Dikkat etmezsen kellen tehlikeye girecek Şahin Gözü aslında umurumda olmazdı ama ben de sakata geleceğim.
Ta gorge est en danger, au cas où tu ne le saurais pas. Ça ne m'inquiéterait pas si la mienne ne l'était pas aussi.
Ming'in senin kellen için ne kadar vereceğini merak ediyorum.
Je me demande combien Ming paierait pour ta tête.
Adı Kellen Tyford.
Il s'appelle Kellen Tyford.
Kellen.
Oh, Kellen.
Kellen'i tanıyorum.
Je le connais.
Eski dostlar olduğumuzu sanıyordum. Aramızdaki ortak tek şey, Kellen, etrafında yığılıp duran cesetler.
La seule chose qui nous rapproche, Kellen, ce sont les cadavres qui semblent s'entasser autour de vous.
Senin hakkında her şeyi biliyorum Kellen.
Vous savez, je sais tout de vous, Kellen.
- Kellen. Kellen.
- Ton chef.
Kiracının adı Kellen Tyford'mış.
- C'est pas son appartement. Le nom sur le bail est Kellen Tyford.
Bilemiyorum Kellen.
Je sais pas, Kellen.
Soruya yanıt ver Kellen.
Réponds à la question, Kellen.
Tamam Kellen, onu bana ver.
Viens-là.
Olduğun yerde kal Kellen, ve torbayı da yere bırak!
Arrête-toi, et lâche le sachet!
Tamam, gel hadi Kellen.
Allez.
Tamam kelle senin kellen.
OK, Mike, c'est votre crâne.
Yatağa yat yaksa kellen uçar.
Tu veux te faire couper la tête?
Bu bir uzlaşma değil Kellen.
Ce n'est pas un compromis, Kellen.
Para nerede Kellen?
Où est l'argent?