Kömür tradutor Francês
1,154 parallel translation
Kömür!
Du charbon à vendre.
Satılık kömür!
Sale traînée.
Şimdiye çok yakın bir zamanda son bakır madenide tükenmiş olacak, yağ, kömür, manganez, ve saire, ve saire.
Bientôt nous aurons épuisé les derniers gisements de cuivre, de pétrole, de charbon, de manganèse, etc, etc Nous allons manquer de nourriture.
Kömür mutfak lavabosunun altında.
Le charbon est sous l'évier de la cuisine.
Kömür!
Du charbon!
Kömür Şirketiyle gizlice anlaştın.
Vous êtes de mèche avec la compagnie du charbon.
Kömür satarak daha çok kazanmak için.
Et vous comptez en tirer profit.
Kuzeyde kömür çıkartarak büyük paralar kazandım.
Je me suis enrichi grâce au charbon, dans le Nord.
Kömür, benzin ve petrol gibi fosil yakıtları kullanarak atmosfere daha fazla karbondioksit salıyoruz ve bu Dünya'yı ısıtıyor.
Nous brûlons des combustibles fossiles : charbon, gaz, pétrole... et émettons du dioxyde de carbone... qui réchauffe la Terre.
Evet.Kış kış, kar, kömür sobaları ve ıslak eldivenler gibi kokardı.
L'hiver... L'hiver, ça sentait la neige, le poêle à charbon, le gant humide.
Seattle'ın ünlü doktorlarından Walter Barnard'ın yedi yaşındaki kızı, Cora Barnard... dün Chessman Parkındaki evinlerinin önünden geçen kömür kamyonunun... çarpması sonucu ciddi biçimde yaralandı.
" Cora Barnard, la fille de sept ans du Dr Walter Barnard... un docteur réputé de Seattle, a été sérieusement blessée... en courant devant une charrette à charbon qui l'a percutée... devant sa maison à Chessman Park hier.
Kömür kamyonunun öldürdüğü çocuk musun?
Es-tu l'enfant tuée par la charrette à charbon?
Kömür kamyonunun öldürdüğü...
... tuée par la charrette à charbon?
Doo, dağlarda doğsaydın, üç seçeneğin olurdu kömür madeni, kaçak içki ya da tamamen hayatına devam etmek.
Doo, quand tu es né dans la montagne, tu as le choix entre la mine, la gnôle de contrebande et te faire la malle.
Bana hayatımı gömülü bir kömür madeninde geçirmek zorunda olmadığımı da öğretti.
J'ai décidé que je n'allais pas passer ma vie dans une mine.
Şu kahrolası eski kömür madeni, beni diri diri gömdü. Benden ayrılacak mıydın?
Cette foutue mine de charbon est en train de me tuer.
Bir sandık dolusu kömür tozu ve 40'ına basmış bir ihtiyar olan, ben dışında.
A part des poumons de mineur et des vieux jours à 40 ans.
Kömür tozu onda baş ağrısı yapıyor.
C'était la poussière de charbon.
Kömür oldular, yandıklarını görmüyor musun?
Lls sont cuits, mec! Tu peux les voir en flammes!
Babam kömür madeninde çalşırdı.
Mon père travaillait dans les mines de charbon.
- Sürücü herhalde kömür kullanıyordur.
- Il n'a peut-être plus de charbon.
Diş etleri bile yanarak kömür haline gelmiş.
Même les gencives sont carbonisées.
- Evet. Çünkü kömür ateşinde yapıyor.
C'est parce qu'il les fait griller.
Kömür renkli, süslü bir soytarıyla, sokaklarda sürtüyorum.
Je ratisse les rues avec un milord tout charbonné, et cave à bloc.
Tanıdığım bir Loroa Kömür vardı iyi bir jokeydi.
Je connais un cavalier à Saumur.
Bu kadar kömür tozunu yutmayı zevkli mi buluyorsun?
Ça vous intéresse tant que ça de respirer la poussière?
Bandaj % 9 1983 yılında, Okyanusya'nın kömür çıktısı 630 milyon tona ulaştı.
Tu n'en aurais pas de rechange? Je suis désolé, frère. J'utilise la dernière.
1976 yılında, kömür çıktısı 605 milyon tondu % 4,1 artış olmuş.
En 1983, la production de charbon d'Oceania... a atteint 630 millions de tonnes.
Yıllar önce, kömür madenlerinde tünellere kanaryaları salarlarmış.
Autrefois, dans les mines, on mettait des canaris.
Siyahlara bürünmüştü, gözleri kömür gibi parlıyordu derinden gelen bir sesi vardı ve bana şöyle dedi.
Il était vêtu de noir, ses yeux brillaient comme du charbon et il m'a dit d'une voix grave :
Birde, bir tür kömür eti gibi bir şey yaptım.
Viande carbonisée, en tout cas.
Bandaj % 9 1983 yıIında, Okyanusya'nın kömür çıktısı 630 milyon tona ulaştı.
Bandages, 9 %. En 1983, la production de charbon d'Oceania... a atteint 630 millions de tonnes.
1976 yıIında, kömür çıktısı 605 milyon tondu % 4,1 artış olmuş.
En 1976, la production était de 605 millions de tonnes... une augmentation de 4.1 %.
Kömür gibi kara... boş kafalının biri...
Elle est noire comme du goudron toute crépue...
Kömür olmuş cesedin 1978'in Mart ayında bulundu.
Ton cadavre noirci par le feu a été trouvé en mars 1978.
Bir SS askeri ise,... "Kömür üretmek ve çamaşır ütülemek için," demişti bana.
Un des SS m'a répondu : "On va faire du charbon de bois pour les fers à repasser!"
Kömür ülkesinin atmosferini güçlendirmek için kendimi daha da istekli görsem bile...
Il se pourrait que même mon appétit devienne plus grand après quelques jours passés dans l'air vivifiant du nord de l'Angleterre!
Newcastle'a kömür taşımak gibi bir şey olurdu bu.
En Bretagne, la nourriture est excellente!
Cameron o kadar sıkılmış ve gergin bir durumda ki kıçına sokulmuş bir kömür parçası, iki haftada elmasa dönüşür.
Passe-moi l'expression, mais Cameron est si coincé, qu'un bout de charbon dans le cul, en deux semaines, ça donne un diamant.
Kömür, petrol, demiryolu
charbon, pétrole, chemins de fer...
Krizhanovskiy'de kil var, kömür var.
A Krestovski, ils ont l'argile, la tourbe.
Acaba odun ve kömür de var mı?
Ou du bois et du charbon?
Acaba nereden biraz odun ve kömür bulabilirim, biliyor musunuz?
Pourriez-vous m'indiquer où je pourrais acheter du charbon et du bois?
Dışarıdaki kömür kovalarına bakıp onları saydım.
Je regardais les vapeurs du charbon, je les comptais.
- Kömür deposuna bakmadık.
- On n'a pas été dans la cave à charbon.
Küçükken bir ceket sahibi olmak için, yaptıklarımı biliyor musunuz? Kömür yükledim.
Les mecs perdent leurs chaussettes et les filles rigolent?
Ailece bir kaç kömür parçası ile havuç çıkardıktan sonra, büyük bir kepekten adam yapmıştık!
Nous avons rassemblé du charbon et une carotte pour faire un bonhomme de pellicules.
Hayır. Ama bir kömür asansörü var.
Non, mais il y a un monte-charge.
Yarın sizin göreviniz bana taze et, taze peynir ve taze kömür almak.
Demain, ta mission est d'acheter de la viande fraîche, du fromage et du charbon frais. Attention aux chips.
Neredeyse bir yıl oldu ama kömür madenine girdiğim zaman ölümün yakınlığını hissediyorum.
Cela fait déjà un an,... mais je sens que la mort est proche à chaque fois que j'entre dans une mine de charbon.
Kömür parçası olabilirdi mesela.
Un bout de charbon...