Köre tradutor Francês
2,523 parallel translation
Kuzey Kore sahil şeridini gözlemek üzere Doğu Denizi'ne gidiyoruz.
On va en mer du Japon pour surveiller l'activité des côtes nord-coréennes.
Kore ordusunda dört yıl görev yapmış
Il a fait quatre ans dans les forces militaires coréennes.
Ben gazeteciyim ve Güney Kore vatandaşıyım.
Je suis un journaliste, et un citoyen sud-coréen.
Güney Kore bizim müttefikimiz.
La Corée du Sud est notre alliée.
Kuzey Kore değil.
Pas la Corée du Nord.
Dünya Savaşı'nda ve Kore'de savaşmış.
- Vous le saviez?
Kore doğumluyum.
Je suis né en Corée.
Kuzey Kore mi yoksa Güney Kore mi olduğu hiç önemli değil.
Corée du Sud ou du Nord, peu importe.
Ama Kore, Japonya ve Çin'deki sinekler aynı buradakiler gibi.
Mais elles ont cette taille-là en Corée, au Japon et en Chine.
Kore'yi birleştirmek için, bir şeyler yapabilir miyim?
Puis-je faire quelque chose pour réunir les deux Corée?
Buna saygı duyuyorum, ama ben yanlış anlama sakın,... Ben Kore'de savaştım.
Je respecte ça, mais ne te méprends pas... j'ai fait la Corée.
Kore'de askerliğimi yaparken Joe Dansak adında biri vardı.
J'ai servi en Corée avec ce type, Joe Dansak...
Neredeyiz biz, Kuzey Kore'de mi?
C'est quoi ce trou? La Corée du Nord?
Kore'den.
De Corée.
Kore'den mi?
De Corée?
Kuzey Kore'deki esir kampları bile bizimkinden güzeldi.
Il y a des prisons de Corée du Nord qui sont plus sympa que notre hôtel.
Ama Kuzey Kore kampları gibi çok kalabalıktı ve oturacak yer bulamadık.
Mais, comme dans une prison de Corée du Nord, c'était surpeuplé, on ne pouvait s'asseoir nul part.
Kilit mekanizmasında sorun var. Kuzey Kore'den yasadışı yollarla ithal edildi. Kanalın bu konuda ne bilgisi ne de onayı var.
Le mécanisme de fermeture était illégalement importé de Corée du Nord,
Toplanıp kore'ye geri mi döneceksiniz?
Vous remballez et repartez en Corée?
Ama bir baksana, Kuzey Kore'de- - iyi bir kavga için yanıp tutuşuyorlar.
Mais regarde la en Corée du Nord.. Huh, ils renforcent la bataille.
Sonra bir gün Kore Savaşında babamın gemisi batınca, anlamlarını da yitirdiler.
Mais lors de la guerre de Corée, son bateau a été coulé.
Ne yazık ki ikmal gemisi Kore Savaşı'na yenik düştü.
Il commandait un bâtiment de débarquement coulé par une mine.
Kore Savaşı'nda gemi kaptanıymış!
Il était marin.
Bunlar Kuzey Kore'deki köyler.
Ce sont des villages en Corée du Nord.
Kuzey Kore varlığını reddediyor.
La Corée nie son existence.
Kurbanlarından iki ya da üçü CWG için çalışıyordu ve Kuzey Kore'ye naklinden sorumlulardı.
2 ou 3 de ses victimes travaillaient pour CWS et se sont occupés de son transfert en Corée du Nord.
Kuzey Kore'den kaçtığında bir adamı öldürdü ve onun aracıyla Rusya sınırını geçti.
En s'échappant de la Corée du Nord, il a tué un homme, pris son véhicule pour traverser la frontière russe.
Dedem Kore'den dönmüş. Babam Vietnam'dan. Danny de Irak'tan.
Mon grand-père est allé en Corée, mon père, au Vietnam, et Danny en Irak.
Evet ama 3.5 gram ginseng, meyankökü ve yüksükotu, şakayık, Kore melekotu kökü, ve ayrıca 4.5 g hedysarum ve iki çiğde, dilimlenmiş üç zencefil koydum.
Oui, mais j'ai ajouté 3.5 grammes de ginseng, et de réglisse, une racine de digitale pourpre, de pivoine, et de l'angélique noire-pourprée. Et aussi 4.5 grammes d'hedysarum, 2 jujubes et 3 tranches de gingembre,
Hayır, Kore adı.
Non, c'est coréen.
Kore adı mı?
C'est un nom coréen?
Sharon gülü, Kore'nin güzel toprakları, uzak ve geniş Kore ebediyen bizimdir.
♪ Des hibiscus à perte de vue, ♪ ♪ des fleuves et des montagnes splendides ♪ ♪ Protégée par son peuple, ♪ ♪ Que vive à jamais la Corée! ♪
Kore'nin her yerine birkaç saat içinde gidebilirsin.
On peut aller n'importe où en quelques heures.
Kızına dört hafta ceza vermek Kuzey Kore işkencesi gibi.
Juste pour que tu saches, interdire son enfant de sortie pendant 4 semaines est typiquement Nord Coréen.
'Roman'adlı bir barda,... Kore yemekleri yiyip bir şeyler içtik.
On a pris des spécialités coréenne et on est allé prendre quelques verres, dans un bar appelé "Roman".
DAJEONG KORE YEMEKLERİ
DAJEONG RESTAURANT CORÉEN
DAJEONG KORE YEMEKLERİ
DAJEONG RESTAURANT COREEN
İran, Suriye ve Kuzey Kore Sınırlarındaki Amerikalıları duyduğunuza eminim.
Vous connaissez ces Américains à la frontière de l'Iran, de la Syrie et de la Corée du Nord?
Kore mahallesinde müthiş bir adam biliyorum.
Je connais un type à Koreatown.
Milli Eğitim Bakanı, eğitim alanında Kore ve Amerika'yı bir araya getiriyor.
Le Ministre de l'Éducation Kim Jong Shik rencontre son homologue américain Kim Jong Shik nommé président de la Fondation Universitaire Myung Mun
Şirketin yöneticisi Hudson birkaç gün içinde Kore'ye gelecekmiş.
M. Hudson, le Directeur de Maris Inc... arrive en Corée pour un voyage d'affaires de 3 jours.
- Kuzey Kore'deki güç degisimiyle ilgili konusmak isterim.
J'adorerais parler de la Corée du Nord.
Kore'nin disiplininde bir sorun var.
Je viens d'y penser.
Kuzey Kore hapishanesinde göğüs uçlarıma araç aküsü takılmış bir hâlde Kim Jong Il hakkında bir müzikal yazmaya zorlandığımda kimse benim yerimi tutmamıştı!
Personne n'a pris ma place quand jétais dans une prison Nord Corréenne étant contraint d'écrire un morceau de musique sur Kim Jung IL avec une batterie de voiture reliée à mes mamelons!
# Kuzey Kore'nin K'si #
♪ "K" pour Korea ( = Corée ), juste la partie Nord ♪
# N iyi Kore'nin N'si #
♪ "N" pour le meilleur de la Corée, le Nord ♪
Kuzey Kore'nin yeni lideri mi belli olmuş?
La Corée du Nord a un nouveau président?
Ben Kore'ye gelip kendi çetemin başına geçene kadar birlikte çalıştık.
On était une petite famille heureuse... Jusqu'au jour où j'ai décidé de retourner en Corée... J'y ai fondé ma propre famille.
Sadece Kore yemekleri yapıyorsun.
C'est vrai, tu fais toujours des plats coréens...
Kore'nin en iyisi olduğunuzu sanıyordum.
J'ai toujours cru que vous étiez la meilleure.
Buna Kore'de bu ve şu çorbası denir.
C'est ce qu'on appelle : "Le Fourre-tout", en Corée.