Kötülük tradutor Francês
2,538 parallel translation
Bu da demektir ki, kötülük de olamaz.
Alors pas de forces du mal, non plus.
Ve ortada kesinlikle bir kötülük var.
Pourtant le mal existe.
Bu kötülük yeni bir çağın doğuşuna işarettir.
L'atrocité engendre une nouvelle ère.
Ya da uzak, terk edilmiş bir gezegende onu, İyilik ve Kötülük arasındaki çatışmanın kalbine acımasızca gönderecek yolda ilk adımlarını attığının farkında olmayan sarı saçlı bir köy çocuğu.
ou un garçon de ferme blond sur une lointaine planète déserte, inconscient qu'il foulait déjà un chemin qui le conduirait irrémédiablement au coeur d'un conflit entre les forces du bien et du mal.
Biraz tuhaflar tamam ama içlerinde kötülük yokmuş.
Ils sont un peu bizarres, mais ils ont bon cœur.
Pizza yerken kötülük yapmaya ne dersin?
Ça te dirait d'être diabolique autour d'une pizza?
Eğer çocuklar masum doğuyorsa hangi noktada içlerine kötülük giriyor?
- Si les enfants naissent purs, à quel moment le mal les corrompt?
Yedi buçuk aylık bir kötülük.
Ça fait sept mois et demi que ça ne va pas.
Yalnız insanlar, yalnız olmayı kendileri seçmiş bile olsa kötülük gibi bir şeydir bu.
Même si les gens seuls le sont par choix. C'est cruel.
Tam o vakit cinlerin muhafaza ettiği kötülük uyandırılmış ve bu kötülük, Baş Tanrı'nın Kavalı'nı susturmuş.
À ce moment-là, le démon vivant parmi les gobelins fut éveillé et ses forces maléfiques s'emparèrent de la flûte.
Kaval'ı kaybeden Baş Tanrı kötülük tarafından tüketilmiş ve dünyaya düşmüş.
Ayant perdu la flûte, l'archange fut consumé par le Mal et tomba sur Terre.
Oh, bu olmaz. Bunun özü kötülük.
Oh non, tout sauf, c'est une trés mauvaise idée
Uyandırmak istemeyeceğiniz bir kötülük.
Un mal que vous n'oseriez pas réveiller.
Kötülük yine kazandı.
Le mal triomphe encore.
Bak. Sana kötülük yapmadığı sürece- -
* Tant qu'il ne te fait pas de mal.
Ben ona kötülük yapabilirim.
Je vais lui en faire. * Haha!
Güzel bir şarkıdan kimseye kötülük gelmez.
Rien de tel qu'une bonne mélodie.
Evet, güzel bir şarkıdan kimseye kötülük gelmez.
"Rien de tel qu'une bonne mélodie."
Hepimizin içinde kötülük vardır. Bunu kontrol etmeyi öğrenmeliyiz.
Nous avons tous nos démons intérieurs et nous apprenons à les dominer.
Ve kötülük karşıma çıktığında...
Et quand je croise le diable...
Senin içinde hiç kötülük yok.
Il n'y a pas une once de méchanceté en vous.
İnsanın yarattığı kötülük bu.
C'est juste le mal que font les hommes.
Leydim, benden yana hiçbir kötülük görmezsin, fakat anahtarları bana geri vermelisin.
Madame, n'allez pas voir malice de ma part, mais vous devez me rendre les clés.
Gerçekten beceriksiz olduğumu mu düşünüyorsun yoksa kötülük abidesi Laurence'ın gönlünü almak için mi böyle dedin?
Croyez-vous vraiment que je suis incompétent ou disiez-vous ça pour calmer le méchant Laurence?
Dünyada iyilikle kötülük arasındaki dengeyi yeniden sağladığını düşünüyor.
Il croit remettre un équilibre entre le bien et le mal de ce monde.
- Kötülük değildi o.
C'était pas le Mal.
Kötülük, götlük yapmak için önceden tasarlanıp alınan bir kararla olur.
Le Mal, c'est faire le choix prémédiqué d'être un connard.
Bir şeyler başardın mı iyi hissetmekte bir kötülük yoktur.
Y a pas de mal à se sentir bien en accomplissant quelque chose.
Çoğumuz ; vampir olsun, insan olsun ya da başka bir tür olsun içimizde hem iyilik hem de kötülük barındırırız.
La plupart d'entre nous, vampire, humains ou autres, sont capables du meilleur comme du pire.
Bunda bir kötülük yok.
Y'a pas de mal.
En aydınlık günde en karanlık gecede, hiçbir kötülük kaçmayacak görüşümden.
Dans les jours heureux... Dans les nuits sombres, aucun mal ne m'échappera.
Hepimizin içinde kötülük vardır.
Nous avons tous nos démons,
Saf kötülük.
C'est le mal incarné.
Elinde pek çok kötülük var.
Il est vraiment démoniaque.
O zaman beri çok fazla kötülük yaptım.
J'ai fait trop de mauvaises choses depuis lors.
Kaderinde kötülük var değil mi?
Elle est destinée au mal, non?
İstediğin de insanların kötülük yapması değil mi?
C'est pas ce que vous voulez, que les gens fassent le mal?
Ayrıca en büyük kötülük arkadaş canlısı olur. Güzel gülüş, tanıdık gözler.
Et on dit que le pire vient sous une forme amical... joli sourire, des yeux familiers... et on ne le voit pas.
Kötülük kalbini ele geçirdiyse onu görmen imkansızdır.
On dit que le mal ne peut être vu dans ton propre cœur.
Namlarından kötülük akan, utanç nişanları bezenmiş asiler hiç sıkılmadan Majesteleri Kral'a karşı çıkıyorlar.
De maudits rebelles contre Sa Majesté le Roi, exhibant insolemment leurs honteux étendards.
Fortlamak kabul edilebilir bir kötülük haline geldi.
péter par le vagin est devenu un péché acceptable.
Ben bir kötülük yapmak istemedim.
- On ne voulait aucun mal.
Ne zaman başıma iyi bir şey gelse köşede bir kötülük beni beklerdi.
Quand il m'arrivait un truc bien, une tuile m'attendait juste après.
Evet, geliyor ve şeyimi yalnızca yararlı işlerde kullanırım, kötülük için değil.
Je n'utilise mes parties que pour le bien, pas pour le mal.
Kötülük beklemez.
Le mal n'attends pas.
- Ne çeşit bir kötülük böyle bir adama bebek yüzü bahşeder ki?
Venez!
Kötülük saçıyorlar, anladık.
Oui, c'est le mal, compris.
.. hiçbir kötülük beni korkutamaz... vee...
Et... coupez!
İçinden de kötülük çıktı.
L'enfer en est sorti.
İçinde bir kötülük yok.
Pas méchant.
Kötülük yapmak istemedin mi?
- Aucun mal?