Küre tradutor Francês
708 parallel translation
Orta Çağ'ın son bölümlerinde dünya evrenin ortasında sabit bir küre olarak düşünülmüştü.
Dans la dernière partie du Moyen âge, la terre était considérée comme une sphère immobile au milieu de l'Univers.
Bu küre, Firavunlar döneminde İsis ve Osiris rahiplerinin kullandığı gerçek, otantik sihirli kristal kürenin ta kendisidir.
Voici le globe magique utilisé par les prétres d'Isis et d'Hosanna au temps des pharaons.
Küre karardı.
Le cristal s'est obscurci.
Elindeki cam küre düştü ve kırıldı.
Il a lâché la boule de verre qui s'est brisée.
Millerde ince iplikli küre vanalarla.
Des robinets à soupape avec un filet fin sur les tiges.
Freud mu? Sihirli bir küre mi?
Ou une boule de cristal?
Bir suç daha... - Yer küre camdan yapılmış...
" Commettez un crime et la terre se change en verre.
Bir suç işlemek. Yer küre camdan yapılmış...
" Commettez un crime et la terre se change en verre.
Bu bir küre, gezegenimizin görüntüsü, Yeryüzü.
C'est un globe avec la carte du monde, de notre planète, la Terre.
Batı Yarıküre'nin büyük bir kısmını görebiliyorum. Ayrıca San Francisco'da güneşin doğmak üzere olduğunu da görebiliyorum.
Je peux voir tout l'hémisphère ouest et aussi le lever du jour à San Francisco.
Köyümüz Hindistan, Bengal, Batı Yarıküre ve Dünya!
La petite maison... notre village, Bengale, Inde, Hémisphère Est, monde!
Dünyayı gösteren bir küre.
C'est un globe. Il représente la terre.
Gördüğümüz gökyüzü... küçücük boş bir küre, biz başımız merkeze doğru yürüyoruz.
Le ciel que nous voyons est une boule creuse pas plus grande que ça. Nous marchons debout, la tête vers le centre.
Dediğine göre Küre ( Güneş ) yakında nasıl yapıldığını ona gösterecekmiş.
Il dit qu'Orb lui montrera bientôt comment faire.
Küre, sırrı sadece lidere gösterecekmiş.
Il dit qu'Orb ne montrera son secret qu'au chef.
Küre bana gösterecek.
Orb me le montrera.
- Küre karar verdiğinde.
- Quand Orb l'aura décidé.
- Küre, güçlü adamlar içindir.
- Orb est pour les hommes forts.
Küre bu yaratığı bana gönderdi, elerinden ateş çıkarması için.
Orb m'a envoyé cette créature pour faire sortir le feu de ses doigts.
Bence yarın ellerini birleştirip Küre'un sana ateş göndermesini dileyeceksin.
Je dis que demain tu frotteras tes mains l'une contre l'autre et tu les laisseras dans les brindilles sèches en demandant à Orb de t'envoyer le feu.
Küre ateşi geri verdiğinde onları bakması gerek.
Quand Orb rendra le feu au ciel, laisse-le les regarder de là-haut.
O zaman ölecekler ve Küre bize tekrar ateş verecek.
Alors, c'est là qu'ils mourront et qu'Orb nous redonnera le feu.
Küre gökyüzünü terk edip soğuk geldiğinde hepsi öldü.
Ils sont tous morts quand Orb a quitté le ciel et que le grand froid est venu sur la terre.
Küre ateşi bana tekrar verecek.
Et Orb me donnera le feu à nouveau.
Küre tekrar doğana dek bekleyeceğiz.
J'ai dit que nous attendrons jusqu'à ce qu'Orb brille à nouveau.
- Sence Küre'den mi geldiler?
Penses-tu qu'ils viennent de chez Orb?
Kabile Küre'den geldiğinizi söylüyor ve ona döndüğünüzde yine ateşimiz olacak.
La tribu dit que vous venez de chez Orb, et que quand vous y retournerez sur la Pierre de la Mort, nous aurons du feu à nouveau.
Küre yükseliyor Za yine de çıkmıyor.
Orb tape sur la vieille pierre, et Za ne les a pas amenés dehors.
... Küre üstümüzde ve halâ ateş yok.
Orb est au-dessus de nous, et il n'y a pas de feu!
Küre.
La sphère.
Küre gitmiş!
La sphère est partie!
Küre, iz bırakmadan kayboldu.
La sphère a disparu sans laisser une trace.
Bu küre İngiltere'den sipariş edildi.
Le globe ne se remplace qu'en Angleterre.
"Bu küre İngiltere'den sipariş edildi."
Ce globe ne se remplace qu'en Angleterre. "
- Ya da benim! O zaman İngiltere'ye gidip yeni bir küre alırdım.
- Ca me fera un voyage pour changer le globe.
Küre metaller biçiminde dışa dönük ve kutuplaşmışlar.
On dirait des morceaux métalliques arrondis.
- Şimdi kristal küre bulmam gerekecek.
- Je vais chercher une boule de cristal.
Bu küre içinde zihnimin özü saklı.
Scellée dans ce réceptacle, se trouve l'essence de mon esprit.
Öteki odada iki küre daha var.
Dans la pièce d'à côté, il y a d'autres réceptacles.
Sensörler aşağı yarıküre üzerinde yaşam formu konsantrasyonu gösteriyor.
Formes de vie détectées uniquement sur l'hémisphère inférieur.
Kusursuz şarkılardan altın bir küre sunacaklar,
" qu'ils n'aient troublé de leur sublime voix d'or
Örneğin ; 12. bölümde açıkça belli ki,... "Bir küre bir parçayı kendisine nasıl çeker?" kısmında kitabı yayımlayabilmesi için üstesinden gelmesi gereken devasa matematik sorunlarını görebiliyoruz.
Par exemple, je suis convaincu que c ´ est en raison de la section 12 sur "comment une sphère attire une particule?" - nous voyons les immenses difficultés mathématiques qu'il a dû surmonter, avant qu'il puisse l ´ éditer.
Dünya küre şeklinde olduğundan, Kuzey Kutbu'ndaki bir nokta Ekvator seviyesindeki iki gözlemci tarafından görülebiliyor,... bunlardan biri dedi ki ;
La terre est sphérique, de sorte que un point au Pole nord puisse être vu par deux observateurs sur l'équateur chacun peut dire, " je regarde directement au nord,
Küre ve Orgazmatron var. Daha ne istiyorlar?
Après tout, il y a l'orbe, le Telescreen, l'Orgasmatron.
Kristal bir küre tutardın Ellerinde.
Endormie sur le trône, tu gardais
Büroda bir küre var.
Y a une mappemonde dans le bureau.
Bu 2500 $'lık bir küre! Ne yapıyorsunuz?
Ce globe coûte 2500 $!
İlk başta küre gibiydi, sonra oval ve şimdi de yamuk oldu.
Vous l'avez vu d'abord sphérique, puis ovale, et maintenant tropézoidale.
50 küre, belirlenen bir alana sinir gazını bırakıyor, her biri 100 milyon insanı öldürebilecek güçte.
50 globes, lâchant du gaz neurotoxique sur une région donnée, chacun capable de tuer 100 millions de personnes.
Kristal küre?
Il y a quoi là-dedans?
'Küre için atladılar.
Ils plongent pour la balle.