Kına tradutor Francês
62,387 parallel translation
Umarım artık Önder Himmler sonunda durumun ciddiyetinin farkına varır.
Avec un peu de chance, Himmler va enfin reconnaître la gravité de la situation.
Öyle olsa bir kişi bile mi tanık olmadı! Koskoca sınıftan bahsediyoruz Tanrı aşkına!
Quelqu'un l'aurait vu dans la classe!
Sadakatinizin karşılık bulacağına sizi temin ederim.
Je vous assure que votre loyauté sera récompensée.
Sayenizde Sybil Griffiths'i demir parmaklıkların arkasına tıktık Bay Jones.
Grâce à vous, M. Jones, nous avons pu mettre Sybil Griffiths derrière les barreaux.
O kısmına gelmemiz gerek sadece.
On doit juste en arriver à cette partie.
O parayı alırsam, artık yardımına ihtiyacım olmaz.
Je n'aurai pas besoin que tu m'aides.
Vay canına, iş o raddeye mi geldi artık?
On en est vraiment réduit à ça?
- Neden olmasın? Saçmalık dediğin kendini akışına bırakmakla son derece uyumlu.
C'est raccord avec le lâcher prise.
Düşündüm de artık burada olmayacağına göre belki ara sıra kız kıza takılabiliriz birlikte.
Je me disais que comme on va moins se voir, on pourrait passer du temps entre filles.
Çünkü birileri sana zorbalık ediyor ve zorbaların kazanmasına izin veremezsin.
Je suis vraiment très contrariée, parce que quelqu'un te martyrise. On ne laisse pas une brute s'en tirer comme ça, compris?
- O zaman kim bu duruma daha öfkeli kıyaslamasına döndürme bunu.
Compte pas les points pour savoir qui est le plus furax!
Artık seninle yaşadığına göre ebeveyn olarak sorumluklarını yerine getirmen...
Maintenant qu'elle vit avec toi, assume ton rôle de parent. J'imagine que c'est...
Arkasına, kıza bakmadan oradan yürüyüp gitmesi gerek. - Ama...
Il doit s'éloigner sans regarder en arrière vers elle.
- Anlık bir bakış için arkasına bakıyor ve onu sonsuza dek kaybediyor.
Mais? Il jette un coup d'œil et il la perd.
Kaseti izlediğim için kızgın olduğunu biliyorum... ama onun boşu boşuna olmasına izin veremeyiz.
Je sais que tu m'en veux d'avoir regardé, mais il faut pas que ça n'ait servi à rien.
Bu artık dudaklarına bakamayacağım anlamına mı geliyor?
Ce sera interdit de regarder tes lèvres?
Açlardı tabii ki. Çok dikkatli ve profesyonelce paylaşmalarına rağmen onları hayatta tutan kuru et ve tuzlanmış balık stokları günler önce tükenmişti.
Ils étaient affamés, évidemment, ayant épuisé les réserves de poisson séché depuis longtemps.
Kendi kıyılarına geri döndüklerinde hiçbiri bir daha ne tekneye adım attı ne de yeni dünya hakkında bir kelam etti.
Une fois rentrés chez eux, aucun ne remit plus jamais les pieds sur un bateau, ni parla plus jamais de ce Nouveau Monde.
Belki de Çocuklar'ın sikko vücudundaki her bir kemiği kırmalarına izin veririm.
Je demanderai peut-être aux enfants de fracasser chacun de tes os.
Artık akışına bırakması lazım.
Il devrait laisser sa place.
- Öne eğilme. Seni zarif görgü kurallarına göre yetiştirmeye çalışmışlar ölü kız ama başaramamışlar.
On a tenté de bien t'élever, mais c'est un échec.
- Jeremy, mikrofonu artık başkasına versek.
Jeremy, tu peux laisser les autres parler aussi.
Sapık seks meraklısı ailelerden olmadıklarına emin sayılırım.
Je ne crois pas que ce soit leur genre, vieux.
Yalanın amına koyuyor kız!
Elle ment comme une salope.
Çok kısa vaktini alacağım bu esnada adamım, hanımlarının eminim çok lezzetli bir yemek hazırlamasına yardım eder.
Juste quelques instants de votre temps, alors que mon homme aide les dames ici préparent un délicieux repas, je suis sûr.
Ama daha vücudunun alt kısmına gelmedik.
Mais on n'a pas parlé du bas de son corps.
İstemiyorsan artık bunu tek başına yapmak zorunda değilsin.
Tu n'as plus à traverser ça seule, si tu ne veux pas.
Beş gün sonra, Aralık 14'te, 21 yaşına girdim.
Je fêtais mes 21 ans cinq jours plus tard, le 14 décembre.
Filmleri İtalyan mafyası dağıtıyordu, yapımcılık kısmı Yahudi mafyasındaydı, kadınların bu işlere karışması yasaktı, özellikle de dağıtım kısmına.
La mafia italienne a fait la distribution. La mafia impliquée dans un trafic porno Et la mafia juive s'est occupée de la production.
"Kıçım diyorum, sanırım içi dışına çıktı."
Comme s'il était à l'envers. "
Kusura bakmayın, hayal kırıklığına uğrattım ama sanırım artık ödeştik. Sayılır.
Désolée de te décevoir, mais je suppose que maintenant on est quittes.
Muhtemelen beni isteyerek düş kırıklığına uğratmadın.
Je sais que tu ne voulais pas vraiment me laisser tomber.
Bay Porter dün onu odasına çağırdı, Justin onun yanından çıkıp okuldan ayrıldıktan sonra kayboldu.
M. Porter l'a convoqué hier, il est sorti de son bureau, il a quitté l'école et il a disparu.
Hiç kimse ona her lisedeki her kızın başına gelenlerden fazlasını yapmadı.
Rien de ce qui lui est arrivé est différent de ce qui arrive aux filles dans chaque lycée.
Kış Balosu'na kimi götüreceğine mi?
Tu sais pas qui inviter au Bal de l'Hiver?
Ağabeylerimle icabına baktık.
Mes frères et moi, on a réglé ça.
Mezarlık Yolu'na girdiğinizi gördüm. Dönüşte araban olmayacağını tahmin ettim.
Je vous ai vus tourner vers le cimetière, j'ai su qu'elle te laisserait là.
Amigo kızlar kampına.
la colo de pom-pom.
Adil bir kavga mıymış yoksa Montgomery onu dövüp bizi yine bir zorbalık davasına mı maruz bıraktı?
C'était équitable ou bien Montgomery l'a tabassé, ce qui conduira à de nouvelles plaintes de harcèlement?
Evet ama en azından başta âşık oldukları anlamına geliyor.
Oui, mais au moins, ils se sont aimés au début.
Patates kızartmasına ne dersin?
Eh bien... des frites?
Hannah'nın kurallarına göre oynadık.
On a joué selon les règles d'Hannah.
Hayır, ben ciltli kapağı ve sayfa kenarlarına yazmayı seven kızlardanım.
Non, je suis... du genre papier, qui écrit dans la marge.
Broşüre de bursa da dört yıllık zaman kaybına da ihtiyacım yok.
J'ai pas besoin d'une brochure, de leur bourse, et de gâcher quatre années.
Birkaç dakikalığına "ölü kızın annesi" değildim, hepsi bu!
Et ne pas être la mère d'une morte quelques minutes...
Bir evladın kaybına, ailesinin çektiği acılara karşılık 200 bin dolar ne demek?
Deux cent mille dollars pour la perte d'un enfant, pour la souffrance des parents?
Sonrakinde fotoğrafları asmalarına yardım ettim, artık onlarla vakit geçiriyorum, ev işlerine yardım ediyorum.
Après ça, j'ai aidé à accrocher des photos, et maintenant, je passe du temps avec eux, j'aide dans la maison.
Hayır, o kendi canına kıydı Clay.
Non, elle s'est suicidée, Clay.
"Atmık Çöplüğü" terimine anlam yükleyen sorunlu öğrencinin teki yüzünden okulun batmasına izin vermeyeceğim.
Je ne laisserai pas l'école s'effondrer sous prétexte qu'une gamine s'est offusquée d'obscénités.
Doğal olarak, meselenin icabına bakmak için dışarı çıktık.
Alors, comme toi, tu sors pour arranger les choses.
Sanki ne yaparsam yapayım, insanları hayal kırıklığına uğratıyordum.
Peu importe ce que je faisais, je décevais les gens.