Kırık tradutor Francês
128,200 parallel translation
Bayan Waterford... sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum... ve kendimi de.
Mme Waterford, Je vous ai trompée. Je vous ai déçue.
Seni bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağıma söz veriyorum.
Je te promets que je ne te laisserais plus jamais tomber.
Az önce Tara'ya onu bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağına söz verdin.
Vous venez de promettre de ne plus jamais laisser tomber Tara. C'est irréaliste.
Lütfen beni hayal kırıklığına uğratma.
Ne me décevez pas.
Seni hayal kırıklığına uğrattım.
Je t'ai déçue.
Birimizi hayal kırıklığına uğratırsan hepimizi uğratırsın.
Si tu déçois l'une d'entre nous, tu nous déçois toutes.
Eğer bu seni hayal kırıklığına uğratıyorsa üzgünüm.
Je suis désolé si ça t'a déçu.
Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ama ilgilenmiyorum.
Désolée de te décevoir, je ne suis pas intéressée.
Sizi kenara çektiğim için üzgünüm ama arka lambanızın kırık olduğunu gördüm.
Excusez-moi de vous arrêter, mais j'ai vu que vous avez un pneu crevé
Kırık olduğunu söylemiştiniz?
Il était cassé?
2 Aralık günü Hartford'daki kontrol noktasında kaçırıldım.
" J'ai été capturée le 2 décembre à la sortie de Hartford.
Hayal kırıklığına uğramış gibisiniz.
Vous semblez déçu.
Kirli su nasıl olur da böyle alışılmadık bir etki yaratır?
Comment de l'eau contaminée peut-elle produire un effet aussi étrange?
Ayda bir, bereketli günlerde... damızlık kız, komutanın karısının bacakları arasına uzanır.
Une fois par mois, en période de fertilité, la Servante s'allonge entre les jambes de l'Épouse du Commandant.
Hazır buradayken bu gece için... her şey yolunda mı değil mi diye kısa bir kontrol yapayım.
Autant profiter de votre présence. Je vais m'assurer que tout est en ordre, pour ce soir.
Sadece verimli kadınlar ve kısır kadınlar var.
Il n'y a plus que des femmes fertiles et des femmes infécondes.
Kendimi "kırılgan" sözcüğü gibi hissediyorum.
Comme le mot "briser".
Lanet olası kıçını kaldır.
Bouge-toi le cul.
Başkan bey, yeni kurul üyenize saygısızlık etmek istemem ancak gayet de vardır.
Avec tout le respect dû aux nouveaux membres, vous le faites.
Sanırım demek istediğim, sadece yaptığımı itiraf etmeyip aynı zamanda bundan pişmanlık da duyuyorum aldığım her nefeste bu his devam ediyor.
J'admets ce que j'ai fait, Mais... je le regrette du plus profond de mon être.
Palmer'ı sıkıştırdığındaki, Seidel ile kapıştığındaki ve yıllardır avukatları alt ettiğin zamanki yüz ifadeni gördüm.
J'ai vu cet air sur ton visage quand tu as forcé la main de Palmer et que tu as descendu Seidel et tous les autres talentueux avocats que tu as battu aux cours des années. Et je te l'ai déjà dit.
Umarım şunu odandan çalmama kızmamışsındır.
J'espère que tu ne m'en veux pas d'avoir pris la liberté de l'accrocher.
Hayır Harvey, bu senin kızacağın bir şey çünkü büyük resmi hiç bir zaman göremedin.
Non Harvey, c'est quelque chose qui t'énerverait parce que tu n'as jamais été capable de voir le plus grand plan.
Waterford kısır olabilir.
Waterford doit être stérile.
27 yaşında hissediyorum ama kendime baktığımda kırışan ve sarkan yerlerime inanamıyorum.
J'ai l'impression d'avoir 27 ans, mais quand je me vois, la peau ridée et qui s'affaisse, je n'en reviens pas.
Geceler uzar, gündüzler kısalır.
La nuit s'allonge et le jour s'envole.
Koca meme, göğüsleri çalıştır. Kaldır kıçını.
Nichons, secoue-toi les miches.
Bana kıyasla sen onu daha beş dakikadır tanıyordun!
Tu la connaissais à peine, comparé à moi!
Hayır kızım.
Non, chica.
Artık hazır mısın?
Tu as bientôt fini?
Olası yan etkileri arasında bulantı, baş dönmesi, yaşama isteğini kaybetme, isilik, öfke ve saldırganlık hissi, titremeler, ağızda kuruluk, uykusuzluk ve topallama vardır.
Effets secondaires possibles : nausées, vertiges, perte du goût de vivre, urticaire, comportement colérique et agressif, frissons, bouche sèche, insomnie et claudication.
Seni "heybetli yarak" derken duymak o kadar şehvet kırıcı ki bir daha asla ıslanmayabilirim.
T'entendre dire "bite impressionnante" me rebute tellement que je risque de plus jamais mouiller.
- Kırışık.
- La ride.
Hayır, hayır, hayır, hayır. Katil kaleden uzaklaşıyoruz çünkü artık güçlerimiz yok.
On doit partir de Murder Castle car on a plus nos pouvoirs.
- Fareler kırıntıyı takip eder. Sende ne zaman bir şey yesen kırıntı bırakıyorsun.
Car les rats suivent les miettes que tu laisses chaque fois que tu manges.
- Hayır Nathaniel, uyanık kal!
Non, Nathaniel, reste éveillé.
Ben rahatlık kralıyımdır. Mutlu Noeller Amaya.
Je suis l'ambassadeur du froid.
Zamanda yolculuk mümkün ve tüm tarih saldırıya açık halde. Bu yüzden zaman aberasyonlarının yayılmasını önlemek ve açtıkları hasarı onarmak amacıyla zamanda yolculuk etmeliyiz.
Le voyage dans le temps est réel, et l'histoire est vulnérable aux attaques, c'est pourquoi on doit voyager dans le temps pour stopper la propagation de ces aberrations temporelles et annuler leurs conséquences sur l'histoire.
Ama diğer her şey şu anki bilimimize kıyasla aşırı gelişmiş.
Le reste est un pas de géant par rapport à notre science.
Hayır, Galahad'ın kılıcına iyonik enerji yükledim.
Je concentre l'énergie ionique dans l'épée de Galahad.
Çok kırıldım.
Je suis blessé.
Hayvanlar sadece kışkırıtılırsa veya çaresizse saldırır.
Les animaux n'attaquent que s'ils sont provoqués ou désespérés.
Büyük ihtimalle şu an gemide sıkıntıdan patlıyorlardır.
Ils doivent s'ennuyer à mourir dans ce vaisseau.
Ona saldırılmış gibi çığlık atıyordu.
Elle criait comme si elle se faisait attaquer.
- O zaman kızarır.
- Alors il grille.
Hayır, kızmadım.
Non, je ne suis pas fâchée.
- Hayır bulamadık.
- Non, on ne l'a pas trouvée.
İyonlaşan radyasyon izi üst değerlerde kırılıyor.
La signature du rayonnement ionisant se décompose à un taux exponentiel.
Sanırım birazcık yardım hiç fena olmaz diye düşündüm değil mi Supey Bebek?
Tu avais besoin d'aide, Super-Bébé.
Hayır, ben... Yalnızlık Kalesini kastetmiştim.
Je voulais parler de la Forteresse de Solitude.
Birine aşık olmak, Benim kalbim birkaç kez kırıldı da...
C'est d'aimer quelqu'un. J'ai... eu le cœur brisé plusieurs fois.