Kızarmış ekmek tradutor Francês
282 parallel translation
Kızarmış ekmek istemediğine emin misin?
- Vous ne voulez pas de toast? - Non.
Kızarmış ekmek istemiyorsan, hayır.
Pas si vous ne mangez pas de toast.
İki yumurta, kızarmış ekmek ve seçili meyvelerle en uygununun 75 sentlik olduğunu sanmıyorum.
- Attendez une minute. Avec deux oeufs, des toasts et un choix de fruits en plus... je ne suis pas sûr que le déjeuner de 75 cents soit la meilleure valeur.
Sadece kahve ve bir dilim kızarmış ekmek, teşekkür ederim.
Du café et un toast...
Kahve, kızarmış ekmek ve yumurta.
Café, toasts, œufs et bacon.
Biraz portakal suyu, yumurta, jambon, kızarmış ekmek ve bolca kahve istiyorum.
Je veux du jus d'orange, des œufs, du bacon, des toasts et beaucoup de café.
Her gece peynir ve kızarmış ekmek hayal ettim.
Je ne compte plus les nuits pendant lesquelles j'ai rêve de fromage. Du fromage fondu.
Yumurta, pastırma, kızarmış ekmek, bolca kahve ve sigara.
Œufs, bacon, toasts, un seau de café et des cigarettes.
- Kızarmış ekmek istemez misin?
- Vous ne prenez pas vos toasts?
Kızarmış ekmek, çıtır.
Un toast. Croustillant.
- Çay, portakal suyu, kızarmış ekmek.
- Thé, jus d'orange, toasts.
Benimki iki katı yumurta, bir dilim kızarmış ekmek ve bir kâse yoğurttur.
"D'habitude", je prends 2 œufs mollets, une biscotte et un yaourt.
Çay ve bir dilim kızarmış ekmek.
Du thé et un toast.
Kızarmış ekmek?
Biscottes?
Sıcak kızarmış ekmek mi, tereyağlı çörek mi?
Toasts ou petits pains?
Dişsiz bile Beardsley'lerin kahvaltısında 2 kilo domuz 7 litre yulaf ezmesi üç düzine yumurta ve, yakmadığım taktirde, 40 dilim kızarmış ekmek vardı.
Mìme sans les dents... le petit déjeuner comprenait 5 livres de bacon. 2 gallons d'avoine... 3 douzaines d'oeufs... 40 tartines, á moins d'un oubli.
Bana biraz kızarmış ekmek ve kakao getirin.
Apportez-moi des petits-pains de gruau, du cacao et'Le Gaulois'.
Sade omlet istiyorum, patates yerine domates kızarmış ekmek ve bir fincan kahve.
Une omelette nature, sans pommes de terre, des tomates... un café et deux toasts.
Kahve ve yanında da kızarmış ekmek.
Un café et des toasts.
- Kızarmış ekmek ister misin?
- Tu veux une tartine?
Bize biraz kahve, misafirlerimiz için de kızarmış ekmek ve marmalad getir, olur mu?
Apportez du café, des toasts et de la confiture pour nos invités.
Canın ne zaman kızarmış ekmek ister bilemezsin.
On ne sait pas quand on aura envie de pain grillé.
Koyu kahve, sıcak süt, peynirle birlikte iki dilim Alman ekmeği,... bal ve bir dilim kızarmış ekmek.
Café fort, lait chaud... deux tranches de pain noir avec de l'emmenthal et un toast avec du miel. C'est bien ça?
Şefimizin tam kahvaltısı çok iyidir... yumurta, pastırma, sosis, domates, kızarmış ekmek...
- Je ne... Nos avons de bons petits-déjeuners.
İçinde öyle bir enerji vardır ki kızarmış ekmek ve pastırmadan bile fazladır.
C'est une explosion énergétique qui est plus nourrissante que le pain grillé, le bacon...
Kızarmış ekmek ve pastırmadan köfte ve zeytinden de fazla enerji.
Le pain grillé, le bacon et... le pain de viande, les olives,
Bana bir yağsız hamburger ve kızarmış ekmek getir.
Va me chercher un hamburger, sans gras, et des toasts.
- Kızarmış ekmek.
- Des toasts.
Kızarmış ekmek. Tamam.
Tu veux des toasts, tu vas en avoir.
Kızarmış ekmek katlanır.
En plus les toasts sont toujours pliés.
Sarımsaklı kızarmış ekmek.
De pain à l'ail.
Derisi, göğüs kemiği, taşlığı, tüm iç organları çıkarılır... Güzelce parçalanır ve doğranmış soğan kekik gibi karışımlarla bir sos hazırlanır sıcak konyak, mantar ve kızarmış ekmek parçaları da buna eklenir.
Puis, avec la peau, les carcasses, les gésiers, tous les intérieurs, bien hachés, faire un coulis dans un mirepoix d'oignons, de thym, et cætera.
Ben küçük bir biftek alacağım, üzerine iki yumurta biraz kızartma, meyve suyu ve bir de kızarmış ekmek.
Pour moi, un steak, deux œufs à cheval, des frites, du jus de fruit et des toasts.
Yok sağ ol. Diyet yüzünden kızarmış ekmek yemiyorum
Non, je m'en prive pendant le carême.
İki yumurta, kızarmış ekmek.
Je voudrais deux oeufs, des toasts...
- Bir tavşan ve yarım kızarmış ekmek...
Un dollar et demi avec des croûtons.
İki rafadan yumurta istiyorum, kızarmış ekmek ve birazda çilek reçeli lanet olası çocuk sakın ekmekleri yakayım deme...
Je veux deux oeufs mollets, des toasts et de la gelée au raisin, nom de Dieu! Et ne brûle pas les toasts!
Kızarmış ekmek mi, yoksa susamlı mı istersin?
- Tartine ou biscotte?
Çırpılmış yumurtayla karıştırılmış sucuk. Kızarmış ekmek ve kıymayla birlikte verilir.
Servis avec pommes de terre et toasts.
Üç MMs, bir kızarmış ekmek, ve bu.
Que va-t-on faire? Ne vous en faites pas.
Yanlış olana denk gelirsen kızarmış ekmek gibi olursun.
Tu touches le mauvais et tu es une tartine grillée.
Boşverin, ben söyleyeceğim. Hadi kızarmış ekmek söyleyelim.
Laisse, je vais choisir.
Ortası delik bir parça kızarmış ekmek ve yumurta ; yumurtanın sarısı bu delikten çıkar..
C'est un toast troué posé sur un œuf, donc on voit le jaune dépasser.
Kahve, meyve suyu, kızarmış ekmek, yulaf ezmesi.
Café, jus de fruit, pain grillé, céréales.
Kadeh kaldırma geleneği 17'nci Yüzyıl İngiltere'sine dayanır. Yeni bir girişimin başarısı ya da iyi gidişatı içinde bir parça kızarmış ekmek olan şarapla kutlanırdı.
La tradition du toast nous ramène au 17ème siècle en Angleterre quand le succès ou la santé d'une nouvelle entreprise était baptisée par un verre de vin avec un morceau de pain grillé plongé dedans.
- Kızarmış ekmek?
- Un toast? - Non, merci.
- Şuna bak. Kızarmış karides, yumurtalı ekmek...
- Beignets de crevettes, nems.
Kızarmış ekmek.
Bacon.
Kızarmış peynirli ekmek.
Tu sens comme les sandwichs grillés au fromage...
Özel bir şey değil, sadece kızarmış peynirli ekmek. Siz de ister misiniz?
C'est pas grand-chose, mais voulez-vous partager mon sandwich grillé au fromage?
Seni altın dişli, altın kordonlu kızarmış tavukla ekmek yiyen maymun, şebek, şempanze. Koca k... çlı, hızlı koşan, yükseğe sıçrayan mızrak atan, 360 derece dönüp potaya smaç yapan, aptal zenci köle.
Bougre de singe à gourmette en or, dents en or, bouffe-biscuit, poulet-frit, babouin, gros-cuissots, pique-un-sprint, saute-en-l "air, lance-javelot, 360 degrés... je marque un panier, bamboula, face d" aubergine.