Lieu tradutor Francês
28,740 parallel translation
Burası, gerçek hayattan farksız!
Ce lieu n'est pas mieux que le vrai monde!
Benimle konuşmak istiyorsa buraya gelip konuşabileceğini söyle. Köstebeğini gönderip durmasın.
Dites-lui que si elle veut me parler, elle peut venir ici au lieu d'envoyer sa taupe.
It bir kocakarı masalı hatırlattı. Cinayetlerin hakkında. Bu 1880'lerde memphis oldu.
ça me rappelle un vieux conte de femmes à propos d'une vague de meurtres qui a eu lieu à Memphis dans les années 1880.
Eğer ciddi sadece ı öğleden sonra harcamak öneririz etmedi. Bir özlü veda stefan. Bunun yerine hayatını kurtarmak?
Viens-tu vraiment de me suggérer de passer l'après-midi à faire mes adieux à Stefan au lieu d'essayer de lui sauver la vie?
Öyle birini istemediğine emin misin? Evsiz bir Charlie Kraut yerine büyük bir unvana sahip birini.
Tu n'aurais pas préféré quelqu'un avec un noble titre au lieu d'un Charlie Kraut sans abri?
Sonuçlardan bahsetmekten de kaçınmışlar. Akciğer rezeksiyonundan bahsedip durmuşlar.
Et au lieu de communiquer les résultats, ils enchaînent sur la résection pulmonaire...
Belki Walker soygun esnasında öldürüldü belki de orada öldürülmedi.
Walker a pu être tué sur le lieu du braquage, ou pas.
Biz en iyisi soygunun yapıldığı Tribeca'daki çatı katına odaklanalım.
Concentrons-nous sur le penthouse à Tribeca où a eu lieu le braquage.
Size söyledim buranın anahtarı şu poker olayı gerçekleşene kadar hiç benim elime geçmedi, yani
Je vous l'ai dit, je n'avais pas encore les clés quand ce poker a eu lieu, alors...
Oyunun nerede veya ne zaman oynanacağını o güne kadar kimsenin bilmediğini söylemiştin.
Je croyais que personne ne savait quand et où ça aurait lieu avant le jour même.
Gerçekleştiğinden beri soygun hakkında sızlanıp duruyorum.
Je râle après ce braquage depuis qu'il a eu lieu.
Tören ne zaman?
Quand a lieu cette cérémonie?
SEAL komutanı ödül töreninin gizli bir yerde olduğunu söylüyor.
Le commandant des SEAL m'a dit que la remise des médailles sera dans un lieu classifié.
Spooner ve milislerin, törenin tam olarak nerede olduğunu bildiklerinden emin ol, birazdan da vurgun yapacaklar.
On est sûrs que Spooner et la Milice savent où a lieu la cérémonie et ils vont frapper.
İş yeriyle alakalı bir şey sadece.
Juste un truc sur mon lieu de travail. OK.
İyi ama düğün bugün, bu yüzden...
Le mariage a lieu aujourd'hui, alors...
Peki Louis, madem bu çukura senin tavsiyenle girdik şimdi ne yapmamızı önerirsin?
OK, Louis, que penses tu que l'on devrait faire, puisque c'est tes recommandations qui nous ont mis dans ce pétrin en premier lieu.
Çünkü bunun, en başından beri senin suçun yüzünden olduğunu kabul etmek istemiyorsun.
Parce que tu ne veux pas admettre que tout ça c'est de ta faute en premier lieu.
Bu arada dikkatinizi çekmek isterim ki hack olayını size ilk haber veren de benim yani...
Uh, puis je souligner le fait que c'est moi qui ai signaler le hack en premier lieu, donc...
Annem tüm gün asgari ücretle çalışıyor, geceleri ders alıyor ve yaşayacak bir yer için sahibinin yokluğunda ev bakıcılığı yapmaya bel bağlıyor.
Ma mère travaille toute la journée au Smic, elle prend des cours de nuit, elle garde des maisons pour avoir un lieu où dormir,
Umarım küçük bir kariyer gerilemesi yaşayıp ondan bir ders alıp, tayin olursun ve sonunda çok güzel bir yaşamın olur Becky.
J'espère que tu auras un petit revers dans ta carrière, apprends de ça, transfère, et en dernier lieu, aies une belle vie, Becky.
Dr. Warren'ın saldırı suçlaması yerine uzaklaştırma alacağı anlamına geliyor.
Ça signifie que le Dr Warren ne risque qu'une suspension - au lieu de charges criminelles.
Bu odanin güvenli bir alan olarak kalmasi önemli.
C'est important que cet endroit reste un lieu sûr.
Ona bir meslek ve mekan söylüyorsun o da yapıyor.
Tu lui donnes une activité et un lieu, et il le fait.
Sana mekan söylüyorum, burası değil.
Je vais te donner un lieu... Pas ici.
Onun yerine korkunç şeyler yaptım.
Mais au lieu de ça... j'ai fait des choses horribles.
Hiç tanımadığım biri için öyle bir adamla başımı belaya sokamam birkaç saat değişmemi isterse, değişirim.
Au moins cinq appels des détenus auront lieu par jour à des heures aléatoires. Chacun s'effectuera dans le calme.
Bu davalarla savaşmak yerine anlaşmayı tercih ettiğinize sevindiğimi söylemeliyim. Gördüğün gibi burada işler biraz sıkıntılı bizi kötü bir zamanda yakaladın.
Ruth, Mike et moi devions... nous marier aujourd'hui, mais ça n'a pas eu lieu.
- Herkesin gitmesiyle bize de bir şans doğdu.
Car tu ne veux pas admettre que tout ça est de ta faute en premier lieu. Ma faute?
- Neden bahsediyorsun sen? - Frank Gallo. - Yok artık.
Louis, c'est le dernier lieu ou je voulais être ce soir aussi, mais je suis revenu pour sauver mon cabinet.
Hayır, gerek var.
Notre rencontre a eu lieu dans le hall.
Bak, yer uygunsa araştırmalıyız.
Si on trouve le lieu, on y réfléchira.
Onun yerine ülkede oradan oraya uçarak yeni bir iş bulmaya çalışıyorum.
Au lieu de ça, je traîne mon cul à travers le pays pour un nouveau job.
Güneşe yelken açmak yerine tuğla duvara yapıştım.
Au lieu de conduire au soleil couchant, j'ai foncé droit dans le mur.
Demek istediğim paran yok, yer berbat.
T'as pas l'argent, le lieu craint,
Burası uygun değil, tamam mı?
C'est pas le lieu.
Oturup güzel bir yer bulalım.
Qu'on trouve un nouveau lieu.
İptal edilen ameliyatla meşgulsün.
Dans un marathon de chirurgie qui n'a pas eu lieu.
Foster'dayken Innsmouth'daki bir kızla çıkan birini tanıyordum.
J'ai payé un gars pour avoir son nom et son lieu de travail.
Biz... sadece bağlantı yolundan yanlış yere döndük ve çıkışa doğru gitmek yerine kendimizi burada bulduk.
Nous, euh... avons juste pris un mauvais tournant sur la route d'accès, et on atterrit ici au lieu d'aller vers la sortie.
Lock'ın hükümsüz yargılanması hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- Je ne sais rien sur le non-lieu de Locke.
Anladığım kadarıyla müvekkiliniz Peter Florrick'in de içinde bulunduğu Locke'ın hükümsüz bırakılmasıyla ilgili bir şey bilmiyor.
J'avais compris que votre client ne savait rien concernant l'implication de Florrick dans le non-lieu de Locke.
yani diyorsun ki yemek Mike Stratton'ın öldürüldüğü akşamdı?
Le dîner a eu lieu le soir du meurtre de Stratton?
Peki, o halde hep gitmek istediğini söylediği bir yer olmalı.
Bien, il y a sûrement un lieu qu'elle a toujours voulu visiter.
İşyerime gelmesi pek randevu sayılmaz.
Il s'est pointé sur mon lieu de travail... J'appelle pas ça un rendez-vous.
Bunun olmadığını mı söylüyorsun?
On fait comme si ça n'avait pas eu lieu?
Ölüm yeri hayal kırıklığı olmalı.
Le lieu de son expérience de mort imminente a dû être décevant.
Kurbanın evine ve iş yerine gitmeyeceksin.
Tu n'es pas autorisée près du domicile ou lieu de travail de la victime.
- Sezaryen yapıldı bile.
- Le crash-c a déjà eu lieu.
Dahası, insanlar burayı terkediyor.
On doit y mettre fin avant que ça ait lieu.
Az önce Stemple'ı tam da duvarındaki boşluğun ölçülerinde bir tabloyla ayrılırken gördüm.
Puis-je souligner que c'est moi qui ai signalé le piratage en premier lieu, donc... Tu devrais me dire à quoi tu penses.