Limehouse tradutor Francês
72 parallel translation
Londra'daki Limehouse bölgesinde sabahın erken saatleri, birkaç yıl sonra.
Tôt le matin dans le Limehouse, district de Londres, quelques années plus tard.
Limehouse onu sadece Çinli bir dükkancı olarak biliyor.
Le quartier ne le connaît que comme un simple épicier.
15 yıl önce, Dövüşçü'nün kızlarından biri ellerinin arasına beyaz bir bohça tutuşturdu. Böylelikle Lucy Limehouse'a gelmiş oldu.
Quinze ans auparavant, une des filles de Buttler jetait dans les bras de l'homme un paquet de haillons blancs... et Lucy arriva à Limehouse.
Berbat, uyumsuz ve kaba Dövüşçü, Doğu Londra'nın vahşi ormanlarının gorili, şeytani bir zevkle "Limehouse kaplanı" zaferini düşlüyordu.
Battling Burrows, un animal brutal, un gorille des jungles de Londres, se réjouissant de sa victoire sur le "Tigre de Limehouse".
Dövüşçü'yü yatıştırmak için kum torbası işlevi görmediği zamanlarda, Limehouse rıhtımında yara bere içinde, sessizce dolaşırken görülebilirdi.
Quand elle ne sert pas de punching-ball aux humeurs du boxeur, ce petit corps meurtri peut être aperçu près des docks se faufilant entre les entrepots.
Sarı Benizli Adam Lucy'i sık sık izlerdi Limehouse'takilerin farkedemediği bu güzellik, onu kalbinden vurmuştu.
L'Homme Jaune observait souvent Lucy. La beauté que tout Limehouse négligeait l'avait frappée au cœur.
Nehrin karşısındaki antrenman sahasına gidip Kaplan'la rövanş maçına çıkmadan önceki son yemeği.
Son dernier repas avant de retraverser le fleuve, et partir s'entraîner pour sa revanche contre "Le Tigre de Limehouse".
Gavin'i bazı bilgiler bulmak üzere yollamıştım, Limehouse'un karanlık ve tekinsiz sokaklarında bulmuş.
Je l'avais envoyé chercher une information qu'il a dû trouver, dans les ruelles sombres de Limehouse.
Burası Limehouse ve sizin gibileri burada görmekten hoşlanmayız.
C'est Limehouse, ici. On aime pas les types comme vous, dans le coin.
Geçen gece Limehouse'da bir cinayet işlendi ve bir de buluşma oldu.
Hier soir un meurtre et un passage à Limehouse.
Limehouse ya da Soho'da işe yarar fakat burada Amerika'da sanırım sizin boyunuzu aşıyor.
Vos dons de déduction et d'observation sont parfaits pour Limehouse ou Soho, mais ici, aux États-Unis, vous n'êtes pas à la hauteur.
Dippy Burke ve Limehouse Chappie New York'dan gelmişler.
Dippy Burke et Chappie Grande Gueule, de New York.
Limehouse'da oturan Cheng Huan adında... bir gezgin Çinli... ve Shirley adlı bir kız vardı.
Il était une fois un Chinois errant nommé Cheng Huan... qui vivait dans le quartier de Limehouse... et une fille nommée Shirley.
Limehouse'ta bunları iki peniye satıyorlar.
J'en ai vu de plus belles au marché.
Commercial Road bir mil uzunluğunda
Le Commercial Road fait plus d'un mille, d'Aldgate East jusqu'à Limehouse.
Allgate'in doğusundan LimeHouse'a kadar. Dorak'ın dükkanının orada özel bir tüccar soruşturacağız.
Demandez à un marchand du quartier où se trouve la boutique de Dorak.
Limehouse Green İstasyonu'nun diğer tarafına düştü.
Elle est tombée vers la gare de Limehouse Green.
Kadın, otuz yaşlarında kahverengi gözlü, beyaz tenli ve sarışın Limehouse yakınlarında boğulmuş.
"Femme de 30 ans ou plus. " Yeux bruns, cheveux et peau clairs. "Rejetée à Limehouse Reach."
Limehouse Kimyasal Tesisleri.
Limehouse Chimie.
- Buyurun, Bay Limehouse. - Şuradaki.
Roger.
Limehouse?
Limehouse?
Limehouse'a benzemiyorsun.
Tu n'es pas Limehouse.
Yolun sonunda Bay Limehouse'u bağırarak çağıran şaşkın bir beyaz bunak bulduk.
- Un vieux fou sur la route. Il demande M. Limehouse.
Bayım, ben Ellstin Limehouse, Harlan'ın Nobles vadisindenim.
Sir, je m'appelle Ellstin Limehouse de Nobles Holle, en bas du comté de Harlan.
Sizi Lexington'a getiren nedir, Bay Limehouse?
Qu'est ce qu'y vous amène à Lexington, Mr. Limehouse?
Susan onu dolandırıcılar için Limehouse Cut'taki evinin çekmecelerini soyarken yakalamış sonra yanına almış, büyütmüş, 16'sına gelene kadar bakıp, tekrar sokağa salmış.
Susan l'a trouvée soulevant ses jupes pour les haleurs du canal. Elle l'a recueillie et à 16 ans, l'a laissée se prostituer.
- Bay Limehouse, benim adım Ellen May...
M. Limehouse, je m'appelle
Limehouse! Limehouse!
Limehouse!
Ne zaman başı belaya girse, Limehouse'a gitmekle tehdit ederdi!
Si jamais elle se sentait en danger... elle disait qu'elle irait chez
- Limehouse bize onları satacak.
Limehouse va nous les vendre.
Limehouse mu?
Limehouse?
- Limehouse bizim yapacağımızdan farklı bir şey yapmaz.
Limehouse ferait exactement la même chose.
- Limehouse'un yerinde.
Chez Limehouse.
Li... Limehouse!
Limehouse!
Ne zaman başı belaya girse, Limehouse'a gitmekle tehdit ederdi!
Lorsqu'elle avait des ennuis elle menaçait d'aller chez Limehouse.
- Limehouse'un peşine düşelim diyorum.
Je dis que nous allons trouver Limehouse.
- Bay Limehouse. - Meşgulüm.
- Monsieur Limehouse.
Bu günden bu yana işler değişti, Bay Limehouse.
Et bien, les choses ont changé depuis, Monsieur Limehouse.
- Limehouse, dur biraz.
Rien. Limehouse, attendez.
Limehouse'un ağzına silah sokup, vadisindeki 3 evin altına dinamit yerleştirdiğimi ama hangileri olduğunu hatırlamadığımı söyleyeceğim.
Je vais enfoncer un flingue dans la bouche de Limehouse, je vais lui dire qu'on a placé des explosifs sous trois maisons de son hameau, et que je ne me souviens plus sous lesquelles.
Limehouse beyazları sevmez ve senden de nefret ediyor.
Limehouse n'aime pas les blancs, et il te déteste.
- Limehouse milletin burada arandığını söyledi.
Limehouse a dit que des gens étaient montés pour surveiller durant toute la journée.
Kahretsin be, Limehouse.
Putain de merde, Limehouse.
Limehouse serbest bırakmış.
Limehouse l'a laissé partir.
Limehouse'a parayı verdim ama almadı.
Je lui ai montré l'argent, il n'en a pas voulu.
Ve sonra, aniden Bay Limehouse beni bıraktı.
Et puis, juste comme ça, Mr. Limehouse m'a laissé partir.
Limehouse'lu bir adamın, Whitechapel'deki korkuluklarda ne işi var?
- K? Que fait un homme de Limehouse empalé à Whitechapel?
- Limehouse'a.
- Limehouse.
Limehouse onu sadece Çinli bir dükkân sahibi olarak biliyor.
Tantôt, ils sont encensés, tantôt, ils sont brûlés.
Hollywood, eğlenceyi sık sık gerçeklerden kaçışla karıştırmıştır.
À Limehouse, on l'appelle le Chinetoque.
Bay Limehouse.
M. Limehouse.