Limousine tradutor Francês
1,396 parallel translation
Limuzine binin.
Allez me chercher la limousine.
Beş dakika içinde bir limuzin getirtiyorum.
Une limousine sera à la porte dans cinq minutes.
Havaalanına limuzin ister misin?
Hé. Tu veux une limousine pour l'aéroport?
Hatırlıyorum da çocukken bir limuzin gördüğümde, hep renkli camın içini görmeye çalışırdım,
Je me souviens quand j'étais petite et que je voyais une limousine. J'essayais toujours de regarder à travers la vitre teintée, en me demandant quelle sorte de vie ces gens avaient
Hey, okulun önüne büyük bir limuzin park etti!
Une limousine vient de s'arrêter devant l'école.
Kurşun geçirmez limuzin, hazır limuzinler, aldatmaca limuzinler, özel ambulans, çeşitli gizli servis araçları, bir deniz helikopteri, ve mavi kaz denilen bir şey.
Limousine blindée, limousines-leurres, ambulance, divers véhicules, Marine One et un autre hélico. - L'Oie Bleue...
Keskin nişancılar beni endişelendirmiyor, limuzin kapalı zaten.
Sa limousine est blindée.
Menajer limuzin göndermişti ama Dante, o yıldız muamelelerini sevmez. Metroyla gitti.
Son promoteur a envoyé une limousine, mais Dante déteste le traitement de star, il a pris simplement le métro!
Her zaman limuzinin içerisindeyken biraz oynaşmak istemişimdir.
J'ai toujours désiré le faire dans une limousine.
Limuzindeyiz.
Ça suffit. On est dans une limousine.
Şapka meselesi olmasa belki hala limuzin şoförüydüm.
Je conduirais encore une limousine, sans cette maudite casquette.
Durma burada haydi, limuzin bir buçuk saat sonra gidiyor!
Allez, casse-toi, la limousine s'en va dans une heure et demie!
Limuzinin kapısı açıldı. Ayağımı yere bastım ve Tad'e son bir kez bakmak için döndüm.
La porte de la limousine s'est ouverte, j'ai posé mon pied par terre.
Gramercy 8... 30'da limuzininizin alınışını onaylamak için arıyor.
Gramercy à l'appareil. Votre limousine vous prendra à 20h230.
Limuzinle bir partiye gidiyorum!
Je vais à une soirée en limousine!
Limuzin aşağıda.
La limousine est là.
Limuzinin mi bozuldu?
Ta limousine est tombée en panne?
Limuzin dedim, taksi değil.
J'ai dis une limousine, pas un taxi.
Ona bir kere vermiştik ve limuzinde kusmuştu.
Un jour, elle a vomi dans la limousine.
Ve limuzinin arkasında kustu.
Un jour, elle a vomi son sandwich dans la limousine.
Pekala. Limuzin, genellikle.
Une Limousine, en général.
# Biraz ot çek ve Mercedes'e bin.
Fumer un L à l'arrière de la limousine
- Lütfen. Büyük bir limuzinle babama gönderdi.
Il l'a renvoyée à mon père dans une limousine.
Limuzinde bir elbise, hayal edebiliyor musunuz?
Une robe en limousine? Vous voyez le tableau?
Limuzinle gelen bir elbise.
Une robe en limousine.
Bush'un limuzinini yumurta yağmuruna tuttular.
Ils ont repeint la limousine de Bush avec des oeufs...
Bush'un, limuzininden Beyaz Saray'a yapacağı planlanan yürüyüşü gerçekleşemedi.
Il était prévu que Bush sorte de la limousine pour la traditionnelle marche... vers la Maison Blanche. Cela a été annulé.
Bush'un şoförü, daha büyük bir kargaşayı önlemek için gaza bastı.
La limousine a dû mettre les gaz pour éviter l'émeute.
Limuzin ana kapıdan girmiş efendim.
La limousine vient d'arriver.
Tamam, uçan bir limuzin. Görmediğim şey kalmadı.
Une limousine volante, j'aurai vraiment tout vu.
Oh, limuzinden yarım şişe içki arakladım.
J'ai fauché de la vodka dans la limousine.
Elegant Limuzin ve Özel Şoför.
Limousine élégante avec chauffeur.
Jetim 7 : 30 civarında burada olacak ve limuzinin gelmesi de yarın saat sürer.
Le jet doit arriver vers 19h30, puis 30 mn de limousine... Vers 20h, ça va?
- Hayır, limuzin şoförüyüm.
Non, je suis chauffeur de limousine.
Limuzin geldi.
La limousine est en bas.
Limuzini bile vardı.
Il a une limousine.
Babası bir limuzun şoförüydü.
Son père est conducteur de limousine indépendant.
Koca lastikli bir limuzine binerek.
Tout droit dans une longue limousine qui a besoin d'un grand champs de manoeuvre.
Elinizde ne kanıt var? Teddy Keller'ın öldürüldüğü yerdeki lastik izleriyle müvekkilinizin limuzinin lastik izleri tutuyor.
Les traces de pneus sur les lieux du meurtre de Tedddy Keller... correspondent aux roues et au champs de manoeuvre de la limousine de votre client.
Vegas'taki bütün limuzinler gibi.
Comme n'importe quelle autre limousine à Vegas.
Peki, Teddy'nin kanı müvekkilinizin limuzininin arkasına nasıl bulaştı?
Bien, alors... Comment son sang a-t-il terminé à l'arrière de la limousine de votre client?
Aman tanrım! Sanırım şu limuzinden inen Jessica'nın kocası.
Oh, mon Dieu, le mari de Jessica sort de la limousine.
Limuzindeyken tekrar yaptırmış olmalı.
Elle a dû enlever le chignon dans la limousine.
Çantanızı limuzine koyayım mı, efendim? Evet.
Dois-je mettre votre sac dans la limousine, monsieur?
Sam, burada senin için bir limuzin var. Evet.
- Sam, j'ai une limousine pour toi.
Hayır. Tropicana bir limuzin şoförü 90 dakika önce bayıltılmış.
Un chauffeur de limousine a été agressé dans Tropicana il y a 90 minutes.
Evet, 8 : 30'da limuzinim.
Oui, ma limousine à 20h30.
- Çok tatlısın.
C'est adorable mais le studio me prête une limousine.
Burada limuzine biniyor.
Là, il monte dans sa limousine.
Bebeği olan kadın, ketçapı bulaştırıyor. Tuzak, hedefin dikkatini dağıtıyor. Bu arada ortağı da yankesiciliği yapıyor.
La femme au bébé met le ketchup, l'autre fait diversion et le complice le vole. Arrête-les, Flack. Lâchez-moi, je vais travailler! Vous me faites perdre de l'argent! Je te dépose en limousine.
- Tom Mitford. - Askerlik fotoğraflarına bayılıyorum.
Mr Chancey? Je vous emmène dans ma limousine.