English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ L ] / Lue

Lue tradutor Francês

509 parallel translation
Defalarca okudum, fakat bunlar anlamadığım sözcükler.
Je l'ai lue et relue, mais il y a des choses que je ne comprends pas.
İki adet saç tokası, bir adet çakmak... bir kutu kibrit... ve evet, bu mektup, gönderen Binbaşı...
Ah oui, la lettre du Commandant. - Vous l'avez lue? - Oui.
Okurken umursadın mı? Hayır!
Tu ne l'as même pas lue!
Tekrar tekrar okudum, şeyden dolayı...
Je l'ai lue et relue, pour...
Daha okuyamamıştım.
Je ne l'ai pas encore lue.
Johnny'nin mektubunu o almamış olsa bende olsa, kendim okuyacağıma senden bana söylemeni ister miydim?
Si elle n'avait pas pris la lettre et si je l'avais encore... je ne vous aurais pas demandé son contenu, je l'aurais lue!
Bay Craster, üzgünüm ama o mektubu çoktan okudum.
Malheureusement, je l'ai déjà lue.
Bay Henessy'nin balta cinayetini çözdüğünü biliyor muydun?
J'ai parlé à votre ombre. M. Hennessy a résolu l'énigme que j'avais lue.
Hayır, sadece bu günlerde ne zaman bu ödülü görsem bize okuduğun şu fıkra aklıma geliyor.
Ce n'est rien. Quand il m'arrive de penser à cela... ça me rappelle la blague que vous aviez lue.
Yapmamalıydım biliyorum ama okudum. - Sorun değil, Sally.
Je n'aurais pas dû, mais je l'ai lue.
Sonunda öğrendim.
Il fallait que je la lise! Et je l'ai lue.
Ron'un bunu okuduğunu hiç sanmıyorum. O sadece yaşar.
Je ne crois pas qu'il l'ait lue, mais il la vit.
- Okumadığını söylediler. - Onu karıştırma.
- On m'a dit que tu ne l'as pas lue.
Defalarca baştan sona okudum.
Je l'ai lue mille fois.
Babası çıktı, siz ona mektubu verdiniz, mektubu okudu...
Son père est parti, vous lui avez donné la lettre, elle l'a lue...
Kağıt kuruyup yazılar silinene kadar okudum durdum onu.
Je l'ai lue jusqu'a ce que l'encre en soit effacee.
Okumadın bile.
Vous ne l'avez même pas lue!
- Hiç okumadım.
- Je ne l'ai pas lue.
Okuduğum bir romanda vardı.
En vérité, c'est arrivé dans une histoire que j'ai lue.
Bununla birlikte, bazen ilk dilekçe hiç okunmaz. Peki neden?
Cependant l'usage actuel veut qu'elle ne soit pas lue devant le Tribunal.
Bu ucuz ve iğrenç bir dergi parçası. Ucuz ve iğrenç kişilerden başkası okumaz.
Ce n'est qu'une revue infâme qui sera lue par des gens infâmes.
Şimdi, sizin korunmanızı, sorumluluk taşımanızı ve fazlasıyla doğum kontrolünün her şeklini kullanmanızı istiyorum.
Je l'ai pas lue, mais j'ai l'intuition que ça doit être assez spécial. Oui, j'en doute pas.
Ve dikkatlice okudum.
Et je l'ai lue minutieusement.
- Belki biliyorsunuzdur.
- Vous l'avez lue?
Mektup koridorda.
La lettre est là. Tu ne l'as pas lue.
- Hiç okudun mu onu?
- L'as-tu déjà lue?
İlk okuduğunda onu duymalıydın.
Vous auriez dû l'entendre quand il l'a lue pour la première fois.
Onun içinde kocanın mektubunu görmüş ve okumuştum.
J'y ai trouvé la lettre de ton mari. Je l'ai lue.
Dediğim gibi az önce okunan mektup büyük çoğunluğun görüşünü...
Comme je disais, la lettre lue précédemment montrait clairement l'avis d'une grande majorité...
- Evet okudum.
Oui, je l'ai lue.
Ama bu eskiden okuduğum bir hikayeyi hatırlatıyor bana. Nasıldı?
C'est insensé, on dirait un conte pour enfants mais ça me rappelle une histoire que j'ai lue autrefois.
Çok ama çok para dilerdim.
Je l'ai lue à l'école.
Onu ben temize çektim.
- L'ai-je lue? Je l'ai tapée.
O mektubun Senato'da okunmasını istemiyorum.
Je ne veux pas que cette lettre soit lue au Sénat.
Öte yandan eğer o mektup okunursa istemeye istemeye, o kadını ortaya çıkarmak zorunda kalacağım.
D'un autre côté, si cette lettre est lue, je me verrai dans l'obligation, à mon corps défendant, de la faire témoigner.
Herhalde bin kez okumuşumdur.
Je l'ai lue au moins mille fois.
Ama onu kılıcı tarafından parçalara bölündü!
Mais je l'ai lue. Je connais son contenu.
ama okumuştum!
- Comment? Mais je l'ai lue.
Hepsini okudum bile.
Je l'ai déjà lue.
Bay Ohnhouse tarafından mahkemeye okunan kaydın içeriğini... dikkatle dinlediniz mi?
Vous avez entendu la transcription lue au tribunal par M. Ohnhouse?
Bu mektup bugün geldi ve Franz onu açtı.
Cette lettre était pour toi, Franz l'a lue.
Sütununuzda ilanınızı okumamış mıydım?
N'est-ce pas votre annonce que j'ai lue?
DaSilva'ya The Times ve Washington Post'da yayınlanmak ve tüm ağlarda okunmak üzere bir bildiri verdim.
J'ai donné à DaSilva une déclaration qui devra être publiée dans le Times et le Washington Post, et lue sur toutes les chaînes.
Oyunu okumuş gibi davran. Bu ara biraz sinirleri gergin.
Dites-lui que vous l'avez lue...
Adolf Hitler : Yaşasın zafer.! Yaşasın zafer.!
Adolf Hitler! "Extrait de la proclamation du Führer lue par Wagner"
- Evet.
Mais tu l'as lue cette lettre!
- Evet, dinamit.
- Avez-vous lue l'article sur l'explosion dans le journal?
- Mektubu okudum.
Je l'ai lue.
- Siz bir emekçisiniz, değil mi?
Je ne l'ai jamais lue.
Sadece sen.
Personne d'autre que nous ne l'a lue.
Bütün bu parayı sağlayabilir misiniz?
Vous casquez sans l'avoir lue?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]