Lâkin tradutor Francês
408 parallel translation
Lâkin güzel bir evlilik yapabileceğin hâlde bir sakatla evermene izin mizin vermem.
"Mais je ne te laisserai pas t'inticher d'un infirme quand tu peux avoir un bon mariage."
Lâkin düğünde yüzünde güller açacaktır.
Mais elle se réjouira au mariage. "
Lâkin bunun gibi bir olay daha yaşarsan, onun hangi kapıya çıktığını biliyorsun.
Mais ne recommencez pas ou vous savez ce qui arrivera.
Lâkin kim olduğunu anımsayamıyorum.
Dégagez ces pierres, et montez.
Şimdi ne denli âşık olduklarını biliyorum lâkin lafını etmedikleri zannındaydım.
Je sais aujourd'hui combien ils s'aimaient, mais je pense qu'ils n'en parlèrent jamais.
Felemenkçeyi gayet iyi okuyabilirim lâkin bazı arkaik ifadelerde sıkıntı yaşıyorum.
Je lis le hollandais, mais les tournures archaïques m'échappent.
Lâkin sen Hollandalısın ve de antikalarıma epey ilgili gibiydin.
Vous êtes hollandais et vous vous intéressiez à mes antiquités.
Lâkin yüzü hâlen duruyordu. Zihnimde gördüğüm yüzünü günler, haftalar, aylar boyunca uzun yolculuğumda yüreğimde taşıdım.
Mais c'était toujours son visage... que j'avais vu en imagination, porté au fond de mon cœur au cours des jours, des mois de mon long voyage.
Lâkin sövüp saydığın Tanrıdır sarf ettiğin sözleri yargılayacak olan. Tıpkı benim suçunu yargıladığım gibi. Bir canı aldın ve bu suçuna binaen yarın öleceksin.
Le Dieu que vous avez blasphémé jugera vos paroles comme j'ai jugé votre acte.
Ölmeyi arzuladım lâkin ölüm beni reddetti.
J'appellerais la mort, mais elle me serait refusée. Pourtant je pourrais être racheté...
Rekorun bir hayli üzerindeydi lâkin dönüş turunda rüzgâr ona karşı olacaktı.
Il avait dépassé le record, mais le retour se ferait contre le vent.
Lâkin arayışı çok belirsiz ve umutsuz.
Mais sa quête est un peu vague et incertaine.
Lâkin bu bir daha olamaz. - O kızı kov, bugün! - Nasıl isterseniz efendim.
Mais pour que ça ne se répète pas, cette fille partira aujourd'hui.
Lâkin bu sessizlikte ne anlama geliyor?
Tu ne dis rien.
Mimar değildi, lâkin bir mühendis ona planlarda yardım etmiş.
L'idée de ce salon est de lui.
Tabii ki tatlım, onu çok seviyorum... lâkin kimsenin özel hayatımıza burnunu sokmasını istemiyorum.
Je l'aime bien, mais je défends notre intimité.
Lâkin seninde birkaç hatan var... ve onları anlayışla karşılıyor.
Il était très calme et il m'a convaincue.
Lâkin başka kim bana inanabilir ki?
Si elle ne me croyait pas, qui me croirait?
Lâkin ne yaptım ki?
Qu'ai-je donc fait, mon Père?
- Tereddütlüyüm lâkin cevabım, evet.
J'ai du mal à l'avouer, mais la réponse est oui.
- Dur bakalım. Bugünlerde dövüşte iyi para var lâkin görme duyunu yitirecek olursan ona yetecek para mara yok!
Tu peux faire beaucoup d'argent dans la boxe actuellement, mais pas assez pour te faire retrouver la vue.
Bu sektörde bir sürü menajer var lâkin tek bir şeyle ilgilenirler ;
Il y a beaucoup de managers dans le milieu qui ne pensent qu'à une chose :
Bay Joseph röportaj için pek müsait değil... lâkin Time dergisine saygısından onu hariç tutuyor.
Sir Joseph est souffrant. Néanmoins, pour votre magazine...
Lâkin, altı ay sonra... Yine alelade bir günde...
Six mois plus tard, lors d'unejournée aussi ordinaire.
Bu ilişkiyi işittiğime çok sevindim lâkin başka seçim şansımız da yok gibi.
On me parlait quelquefois de l'évolution de leur idylle.
Lâkin kanal, vaat edilen yere doğru atılan ilk adımdı.
Le canal était une étape vers la terre promise.
O pazar günü, birçok insan Tanrı'ya kavuştu lâkin kiliseye giderek değil.
Beaucoup de soldats se réunirent avec Dieu, mais pas à l'église.
Birçok asil çok sayıda kaliteli kılıca sahip lâkin hiçbiri yabancı barbarları yok edecek cesarete sahip değil.
Parmi vous, les samouraïs, aucun n'ose dégainer son sabre pour contrer l'étranger.
Kiyokawa kun, plânı sen oluşturmuş olabilirsin lâkin onu yürütecek olanlar bizleriz.
Certes, tu en es le concepteur. Mais c'est nous qui l'exécutons.
Lâkin Yamaoka güç belâ onları yatıştırdı.
" Yamaoka a eu toutes les peines à les calmer.
Ta başından beri İmparator için ölmeye hazırdık. Lâkin...
Nous sommes prêts à mourir au nom de la Cour impériale, mais...
En iyisi kolyenizi satılığa çıkartayım, lâkin gerçek bedelinden çok aşağıya gidecektir.
Au mieux, je puis mettre votre collier en vente et encore, à une somme bien inférieure à sa valeur réelle.
Tuhafmış gibi algılanmak istemem, hislerim biraz samimiyetsiz görünebilir lâkin... şu adımı atarken bile... yanlış izlenim vermek istemiyorum.
- Je ne voudrais pas être ridicule, et les sentiments qui m'animent pourraient ne pas paraître sincères, pourtant... Je ne voudrais pas que cette démarche, car c'en est une, puisse être mal interprétée.
Lâkin "köşeye sıkışan farenin cesareti" diye de bir deyiş yok muydu?
"Une souris aux abois peut mordre un chat."
Lâkin, buradan hiç bir şey göremiyoruz.
Mais je ne vois pas la forteresse.
Lâkin Moriuchi ile avareyi bulamadık.
Aucune trace de Moriuchi ni du vagabond.
- Gönderelim lâkin ödeyemez.
- Il ne peut pas le payer.
Lâkin, şüphelerimden emin olmak için bu, tek şansım.
Mais c'est ma seule chance de voir mes soupçons se confirmer...
Afedersiniz efendim ama çocuğunuzun kiralık olduğu yazıyor lâkin gerçekten onu bize ödünç verebilir misiniz?
C'est écrit : "enfant à louer". Vous prêtez vraiment votre enfant?
Lâkin ücret karşılığı çalışmak için uygun olmasına rağmen Ogami Itto olup olmadığı konusunda bir bilgimiz yok.
Vous pensez que c'est Ogami Itto? Il nous louera ses talents de bretteur.
Lâkin bu pislikler farklılar.
Mais ces bandits sont différents.
Lâkin bu gruptakiler burada ölmeli.
Quant à vous, les voyageurs, on est forcés de vous tuer.
Ben de normal bir insanım, amma ve lâkin bir çocuğu öldürmemizi teklif edebildim.
Je suis un homme normal et je viens de te prouver que je pouvais tuer un enfant.
Jenny'nin sesi susturuldu. Lâkin kelimeleri her birimize ulaştı.
La voix de Jenny a été réduite au silence, mais ses mots ont atteint chacune de nous.
# Lâkin cesur çocukların #
Mais tes courageux enfants
Lâkin, çocuğun durumu iyi.
Son coeur doit maintenant être entraîné.
Lâkin, önemli veriyi elde ettim.
Mais j'ai mis la main sur d'importantes données.
Lâkin sadece kafanı.
Mais seulement votre tête.
Lâkin bu yazıtından ötürü nadide bir kalıntı. Bu yazıtın üzerindeki metin İncil : Krallar Kitabı'ndaki pasajı doğruluyor.
Elle corrobore un passage du Livre des Rois, dans la Bible, qu'on tenait pour une légende.
Lâkin asla ölmeyen parçana, ölümsüz parçana ne olacak?
Vous avez pris une vie. La vôtre est achevée. Demain vous mourrez.
Sen hastasın, şimdi... lâkin daha iyi olabilirsin.
Tu es malade.