Maciek tradutor Francês
52 parallel translation
Maciek!
Maciek!
- Chelmicki, Maciek. - Doğru.
- Maciek Chelmicki.
Pekala, Maciek.
D'accord, Maciek.
Dinle, Maciek, seninle ciddi bir şey konuşmalıyım.
Maciek, nous devons parler sérieusement.
Pekala, Maciek. Sonra görüşürüz.
À bientôt, Maciek.
Maciej Tomczyk.
Il s'appelle Maciek Tomczyk.
Maciek Tomczyk.
Maciek Tomczyk.
- Maciek Tomczyk.
- C'est qui? - Maciek Tomczyk.
Maciek'in tam tersi.
Contrairement à Maciek.
Maciek tersaneyi harekete geçirmek için babasına yalvardı.
Maciek suppliait son père de faire bouger les chantiers.
Kes şunu, Maciek, sakin ol!
- C'est à cause des gens comme toi! - Arrête!
Hepimiz kafayı yemiştik, özellikle Maciek ama onlara katılmadık.
On était tous fous, surtout Maciek. Mais on ne les a pas rejoints.
- Maciek!
- Maciek!
Maciek ; bak ; bu tek şansımız olabilir!
- C'est notre seule chance! - Laisse-moi!
Bu, Maciek'in gerçekten hasta olduğu anlamına mı geliyor?
Excusez-moi, ça veut dire qu'il est vraiment malade?
Maciek'e dönersek, ortadan kayboldu.
Et quant a Maciek, il a disparu. Il n'a jamais repris ses affaires.
- Maciek.
- Maciek!
- Maciek hakkında mı yazmak istiyorsun?
- Vous écrivez un texte sur Maciek?
Bu yüzden tersanede güzel bir demir haç yaptılar ve Maciek haçı babasının öldürüldüğü köprüye yakın bir yere yerleştirdi.
Au chantier, ils ont fabriqué une belle croix en fer. Maciek l'a plantée à côté du pont où son père est mort.
Maciek şöyle dedi :
Maciek a dit :
Kızım kalbi ve ruhuyla harekete katıldı.
Ma fille les a rejoints et a essayé de convaincre Maciek.
Son günlerde çok fazla okudum, çünkü biraz zamanım vardı. Agnieszka ve Maciek bana Polonya tarihiyle ilgili kitaplar getirdi.
Agnieszka, Maciek et ma fille m'ont apporté des livres sur l'histoire de la Pologne.
- Maciek çoktan kazandı mı?
Vous allez écrire toute la vérité sur Maciek?
Babası buraya geldiğinde, zaten bitmiş bir adamdı.
Quand le père de Maciek est venu ici, il était déjà façonné.
Ama Maciek'in dövülmesi gerekti. - Metal bir parça şeklinde.
Maciek, il a fallu le forger, comme un morceau de fer.
- Maciek, böyle söyleyemezsin.
Maciek! Arrête!
- Maciek yasaları asla çiğnemedi.
Maciek n'a jamais été contre la loi.
- Maciek hep böyle derdi.
- Maciek a dit la même chose. - Tu vois?
Maciek bana şaşırdı.
Maciek m'a toujours trouvée bizarre.
Maciek film yapmaya geri dönmem için beni ikna etmeye çalıştı.
Maciek me disait que je dois retourner à la vie officielle.
Maciek o zaman tersanede kaynakçı olarak çalışıyordu.
Maciek travaillait comme soudeur au chantier naval.
Maciek'le tersanenin dışında buluştum.
J'ai rencontré Maciek devant le chantier.
Bu Maciek Tomczyk, Mateusz Birkut'un oğlu.
C'est Maciej Tomczyk, le fils de Mateusz Birkut.
Maciek Tomczyk'le görüşebilir miyim?
Je peux parler à Maciek Tomczyk?
Maciek bana evlenme teklif etti.
Maciek m'a demandé en mariage.
Ama Maciek'le, temelde bunun bir kilise düğünü olması gerektiğini biliyordum.
Mais quand j'ai rencontré Maciek, je voulais me marier à l'église. J'ai senti que c'était nécessaire.
Senin için en iyisi, Maciek.
Maciek, meilleurs vœux.
Maciek hapiste olduğu sürece her ay toplayacağız.
On fera la collecte tous les mois. Tant que Maciek restera en prison.
Maciek olsa alırdı.
Maciek le prendrait.
Grev başladığında Maciek'le birlikte olmak istedim.
J'ai entendu parler de la grève. Je ne voulais pas que Maciek soit seul.
Birkut'un 68'de Maciek'e ne dediğini biliyor musun?
Tu sais ce que Birkut a dit à Maciek en 1968?
- Hiç not var mıydıydı yanında?
Elles venaient toutes de Maciek. Des notes?
Babasının ismi Maciek'di. Kürek gibi elleri olan ve saçları çam yaprağı kokan bir oduncuydu.
Son père s'appelait Maciek un bûcheron avec des mains comme des pelles et des cheveux qui sentaient le pin.
Maciek.
Maciek!
- Ne?
Maciek!
Maciek, bekle!
Attends!
- Hayır, Maciek.
Tu n'entends pas?
Maciek gitmiyor.
Maciek, tu n'iras nulle part.
- Maciek, sakin ol!
Reste tranquille.
Kalk, Maciek!
Maciek, lève-toi!
Maciek sana yaptıkları çok korkunç.
Maciek...