Matin tradutor Francês
45,194 parallel translation
Sevgili Maria, sabah erken saatlerde Vietnam'dan kaçırılan denizcileri kurtarmak için timimiz bir operasyon düzenledi.
Chère Maria, tôt ce matin, notre équipe a effectué une mission pour sauver les marins qui avaient été emmenés au Vietnam.
Evet, 106.5 The Jam radyosu sabahtan beri "Paper Boi" u çalıyor.
- Oui. Paper Boi passe en boucle depuis ce matin.
Hadi erkenden bir kahvaltıcıya gidip bir krep alalımdaki "erken" den bahsetmiyorum.
Pas tôt dans le sens "et si on se... faisait des pancakes ce matin".
Belki bunu sabah öğrenmek daha iyi olabilirdi.
Ça aurait été utile de savoir ça dès ce matin, peut-être.
Evet, tamam bugünlük burada bitirelim, yarın sabah tekrar buluşuruz.
OK, arrêtons pour aujourd'hui et retrouvons-nous demain matin.
Bu sabah Donna ile nasıl gitti?
C'était comment ce matin avec Donna?
Sabah baş ağrısıyla uyanmak zorunda mıydım?
Je me suis levé avec une de ces migraines ce matin.
Dün gece ve bu sabah güncelledim.
Je l'ai mis à jour hier soir et ce matin.
- Aday haftasının ilk sabahı önemlidir.
- Le premier matin de la semaine de candidature est important.
Sabah fırçalayacağına söz verir misin?
Tu promets de le faire demain matin?
Sabah ismini aldım.
J'ai reçu le nom, ce matin.
"Jo Powers ölsün." Bunu pazartesi sabah yayınlamış.
"À mort, Jo Powers." Elle a posté ça, lundi matin.
Adamlarım oradan geçip potansiyel bir yer belirlediler.
Une patrouille, ce matin, a identifié un repaire potentiel.
Bu sabah Messina'dan duydum. Gözler onların ve bizim üzerimizde.
Messina m'a dit ce matin qu'ils sont observés et nous aussi.
Her sabah dilinin altına üç damla ve her akşam iki damla.
Deux gouttes sous la langue le matin et deux le soir.
Onları sabah ilk iş takibe alıyoruz.
On commence demain matin, à la première heure.
Başsavcı bu sabah aradı.
Le procureur général a appelé ce matin.
Bu sabah yakınlardaki bir havacılık programından beni aradı ve programa gelmek istediğini söyledi.
Elle m'a appelé ce matin d'une émission pas loin et m'a demandé si elle pouvait venir sur notre plateau?
Uyusana, daha sabah olmadı.
Rendors-toi, ce n'est pas encore le matin.
Sabah alt kata indiğimde tüm sandalyeler masadan ayrılmıştı.
Je descends le matin, et toutes les chaises sont éloignées de la table.
Bu sabah olanları gördün mü?
Tu as vu ce qu'il s'est passé ce matin?
Daha bu sabah sağını solunu ayırt edemezken, şimdi sert çocuğu mu oynuyorsun?
Ce matin, t'étais débile, et maintenant tu fais le dur?
Bağlama halatları.
Les cordes du matin.
7 Mayıs 1937, sabah erken saatlerde... "Hindenburg" patladı.
L'Hindenburg a explosé tôt ce matin 7 Mai 1937.
Bu sabah Alex'le ilgilenmeyecek miydin?
Je croyais que tu avais le truc d'Alex ce matin.
Bu sabah.
Ce matin.
Owen evin sabah güneşi aldığını söylüyor.
Owen dit qu'ils ont une super lumière le matin.
Çok sevindim.
Ce... matin.
40 yıl boyunca her gün yanında uyandığın kişiye veda ettiğini düşünebiliyor musun? Riggs demek?
Dire au revoir à quelqu'un avec qui tu t'es réveillé chaque matin depuis 40 ans.
Sabah evden erken çıkmışsın.
T'es parti tôt ce matin.
Nazik olmak için her sabah kalkıp kahve hazırlıyorum.
Mais je me donne à fond pour faire le café chaque matin pour être gentille.
Ama bu sabah uyandım ve o pislikleri buldum. Her ikisine de izleyici koydum, bu yüzden...
Mais je me suis réveillée ce matin et j'ai trouvé ces connards, je les ai localisés, alors...
Bu sabah garip bir şey gördünüz mü Bay Brotzman?
Vous n'avez rien remarqué d'étrange ce matin, M. Brotzman?
Onunla bu sabah konuştum.
Je lui parlais ce matin.
- Dur! Şu an sabahsa şimdiki Patrick Spring henüz ölmemiş demektir.
Si on est le matin, Patrick Spring du présent n'est pas mort.
- Sabah kalkıyorsun ve birden...
- C'est comme se réveiller un matin...
Sanırım incelenmek için FBI laboratuvarına gönderildiler.
Ils ont été transférés dans un labo du FBI ce matin, pour des tests.
- Evet.
- Ce matin?
Bu sabah Logan Heights kundaklamasında bulunan cesetteki şaşırtıcı gelişme.
une nouvelle étonnante concernant le corps trouvé sur les lieux de l'incendie à Logan Heights, ce matin.
Bu gecelik toparlanalım, sabah başka bir yer deneyelim.
On va se coucher et on ressaiera demain matin.
- Sabah. - Mm.
Le matin.
Bu sabah bir şey fark ettim.
J'ai réalisé quelque chose ce matin.
Yarın Deirdre'nin ofisine gidip şey diyeceksin...
Demain matin vas dans le bureau de Deirdre et dis...
Dört gün sonra sabah 5.30'da, Grant'tan bir e-posta geldi...
Quatre jours plus tard, à 5h30 du matin, je reçois un email de Grant qui disait :
Sabah 5.30'da kemoterapiye giriyordum.
Je me pointais là-bas à 5h30 du matin, je faisais la chimiothérapie.
Eskiden ben Fransa'da yaşarken... arkadaşlarla takılırsın, evine gelirler... sabahın üçüne, dördüne kadar.
Vous savez, quand je vivais en France, vous savez... vous sortez avec vos amis et ils sont chez vous jusqu'à trois, quatre heures du matin.
Eve antrenmandan geç gelir... ANA'NIN BABASI ve sabah beşte okula hazırlanmak için kalkardı.
Elle rentrait à la maison de l'entrainement tard, et se levait à 5 heures du matin et se préparait pour aller à l'école.
Vardiyam öğlen 12.00'de başlıyordu, ama ben sabah 8.00'de geliyordum.
J'avais l'habitude de venir à 8 heures du matin. Mon service commençait à midi.
Ve bu sabah. Değil mi?
Et aussi ce matin.
- Bu sabah?
On est passés ce matin.
Sabahın yedisinde mi?
Shots à 7 heures du matin?