Meslektaşım tradutor Francês
1,007 parallel translation
- Sevgili meslektaşım biraz adil ol.
- Il y a un rapport, collègue.
- Meslektaşım, üzgünüm.
Je suis désolé, collègue. Tu as bien raison.
Gözlerin ağrıyor mu, sevgili meslektaşım?
- Souffririez-vous des yeux, ma chère collègue?
Biraz daha iyi hissediyor mu, sevgili meslektaşım.
- Chère collègue, notre directrice se sent-elle mieux?
Adeline, bu Han Suyin, arkadaşım ve meslektaşım.
Adeline, je vous présente Han Suyin.
Sanırım meslektaşımız sandığımızdan biraz daha zekiymiş.
Il est beaucoup plus futé qu'on ne croyait.
Aslında, Sasaki meslektaşım Iwaoka'ya önerilmişti ve efendimle bugün yada yarın buluşacak.
- Oui. Eh bien! J'ai entendu dire qu'il devait voir le seigneur demain, sur recommandation d'Iwama.
Baron Frankenştayn... buradaki herkesin duygularına tercüman olayım. Zavallı meslektaşımızın bedenini... aile mezarlığınızda muhafaza etmeyi... teklif ederek büyük cömertlik ve incelik gösterdiniz.
Je vous remercie au nom de tous ici... d'avoir Ia bonté d'accepter Ia dépouille de notre collègue dans Ie caveau des Frankenstein.
Meslektaşımı, üstelik de özel olanını görmek ne kadar hoş.
Quel plaisir de voir un confrere si rare!
Meslektaşım diyelim.
- Disons un collègue.
Ama büyük meslektaşımız, bizim için bir iz bırakmış.
Mais notre grand collègue nous indique le chemin.
- Sevgili meslektaşım, şöyle buyurun.
Venez, mon cher collègue. - Gonflé, le mec!
Affedersiniz, hazır ara vermişken bir saniye bir meslektaşımla konuşmam gerekiyor.
Veuillez m'excuser : pendant que vous ouvrez, je vais discuter avec un collègue.
Ve benim en değerli meslektaşım, zeki, çevik ve vazgeçilmez Avukat AlCamo.
Et mon plus précieux collaborateur, le subtil, le sagace, l'indispensable... Maître Alcamo.
Ayrıca, meslektaşımız kendinden kıdemlileri hipnotizma hakkında bilgilendirip aydınlatmak zorunda hissederken coşku içinde, bizlere yeni bir şey anlatmadığını unutuyor.
Notre jeune confrère s'est cru obligé d'instruire ses aînés, mais il a oublié dans son enthousiasme qu'il ne nous apprenait rien.
Sayın meslektaşım, büyüleyici çalışmanızdan dolayı sizi kutlarım.
Je vous félicite pour votre travail passionnant.
Bay Başkan, sayın delegeler ve benim seçkin İtalyan meslektaşım.
M. Chairman, fellow delegates... and my distinguished colleague from Italy.
Bir meslektaşımı ele vermek mi?
Balancer un collègue?
Sadece bir meslektaşımı ele vermek istediğimi söyleyin.
C'est pour balancer un collègue.
Georgialı meslektaşım yorumlarını kendine saklayabilirse eğer... sadece düzgün bir iş yapmış olmayız, hem de parlemento işleyişinin temel kurallarını da yerine getirmiş oluruz!
Si mon collègue de l'état de Géorgie... voulait bien observer les règles... de la procédure parlementaire...
Meslektaşım Profesör Lefèvre'i selamlamaktan mutluluk duyuyorum.
Je suis heureux de pouvoir saluer le professeur Lefèvre.
Bayanlar ve baylar. İzninizle öncelikle talihsiz meslektaşımız Marchard'a saygılarımı sunmak istiyorum. Kendisi Fantomas tarafından alçakça kaçırıldı.
Mesdames et Messieurs, permettez-moi de rendre tout d'abord un chaleureux hommage... à notre malheureux confrère, le professeur Marchand, odieusement enlevé par Fantômas.
Günaydın. Doktor Valli değerli bir meslektaşımızdır.
Le docteur Valli est notre précieux collaborateur.
El Paso Bankasındaki meslektaşımı arayıp gideceğinizi haber veririm.
Je vais télégraphier à mon collègue que vous arrivez.
Jacques Bouvar iki meslektaşımı öldürdü.
Jacques Bouvar a assassiné deux de mes collègues.
Öncelikle meslektaşımı tebrik etmek isterim.
Tout d'abord, mes félicitations.
Saygıdeğer meslektaşım Yargıç Brantink'ten bana katılmasını rica edebilir miyim?
Je me permets d'appeler notre vénérable collègue, le juge Brantink.
Bir meslektaşım, Professor Zijsma, burada olduğumu duymuş bizi davet ediyor, buradan 50-60 km mesafede geceyi geçirebileceğimiz bir yer.
Mon confrère, le professeur Zijsma, a appris ma présence ici. Il m'invite à le rejoindre à 50 ou 60 kilomètres d'ici. Nous pourrons y passer la nuit.
- Bir meslektaşım.
- Un collègue.
Amerikan İstihbarat ve Karşı Casusluk Örgütü'nün güvenliğini delmeyi başaran ilk kişi olan meslektaşımız sayesinde.
Grâce à notre collègue ici présent qui a brisé la sécurité du contre-espionnage américain, l'ICE.
Beyler, sizlere Amerikalı meslektaşımız Chicago Üniversitesi Fizik profesörü Profesör Armstrong'u takdim etmekten onur duyarım.
Je vous présente notre collègue américain, le professeur Armstrong, de l'université de Chicago.
Sevgili meslektaşım, devam edin.
Reprenez, cher collègue.
- Sevgili meslektaşım. - Evet? İngiliz polis teşkilatını temsil eden biri olarak, izninizle araya girmek istiyorum.
- Mon cher confrère, puisque j'ai l'honneur de représenter, ici, la police britannique, me permettez-vous d'intervenir?
Savaştan sonra polisliği bıraktığımda, bazı dosyalarımı sakladım. Bir meslektaşıma yardım etmeyi severim.
Quand j'ai quitté la police, juste après la guerre, j'ai pu conserver mes dossiers afin de prêter main forte à un collègue.
Çok safsın, sevgili meslektaşım.
Vous êtes naïf, mon cher confrère.
Meslektaşım uyarıp durduğun bu komplolar konusunda çok telaşlanmış.
Mon collègue a pris très au sérieux les projets meurtriers que vous dénonciez en mon absence.
Atılgan meslektaşım... Olası halefim diyelim... Görev başındaki tüm 2 Numara'ların senin tarafından komplolara karşı uyarıldığına yönelik kanıtları toplamayı başarmış.
Mon très efficace collègue et disons mon héritier présomptif a réuni les preuves que chaque numéro 2 intérimaire en place pendant mon absence a reçu votre mise en garde au sujet d'un improbable complot contre lui.
Beyler, meslektaşım
Messieurs, ma collègue :
Sayın meslektaşımın çapraz sorgu yapma hakkı vardı...
Mon collègue a eu l'occasion de les interroger...
Meslektaşımla konuşayım.
Je vais parler à notre collègue.
Belki Bay Sjuberg imdadımıza yetişir de bize birkaç pelerin,.. ... şapka ve pantolon ödünç verebilir diye düşündüm. Meslektaşız sonuçta.
Je me suis dit que vous pourriez nous aider en nous prêtant quelques capes et chapeaux... entre confrères...
Oh, bizim meslektaşımız, Turchina.
C'est notre collègue, Turchina.
Bunu bir süre önce arkadaşı ve meslektaşı olarak bana söylemişti.
Il m'avait fait part de ce désir.
Daha önce Bay Ferguson'ın bir polis meslektaşının düşüp ölmesine neden olmasını Kaptan Hansen, "talihsiz bir olay" olarak niteledi.
Le fait qu'une fois auparavant, dans des circonstances similaires M Ferguson ait laissé un collègue plonger vers sa mort a été classé par le capitaine comme un malheureux accident
İyi akşamlar, Ben Simonini, meslektaşıyım.
- Le voilà! - Bonsoir. Je suis Simonini, un collègue.
Bay Wills, New York'dan gelen meslektaşınız Bay Marchand.
Je vous présente un collègue. M. Marchand de New York.
Tucumcari'deki meslektaşınız eyalette en büyük mevduatın bu bankaya yattığını söyledi.
Votre collègue m'a dit que votre banque détient les plus gros dépots dans cet état.
Bayan Ragheeb, Profesör Ragheeb'in Oxford'dan meslektaşıyım.
Mme Ragheeb, je suis un associé du professeur Ragheeb à Oxford.
Meslektaşınız benden hoşlanmıyor.
Votre collègue ne m'aime pas.
- Meslektaşım mı?
Mon collègue?
Sizi öldürmek hoşuma giderdi Bay Helm. Ama bu ufak işi meslektaşınız Bayan Carlson'a bırakacağım.
Je pourrais céder à l'envie de vous tuer, M. Helm, mais je préfère laisser ce soin à Mlle Carlson.