Moment tradutor Francês
91,443 parallel translation
Şu an zaten çok yoğunuz ve Norman listenin başında değil.
On a beaucoup à faire en ce moment et Norman n'est pas en haut de la liste.
Hepimiz er ya da geç önümüze bakmalıyız. ve şimdi tam zamanı.
Nous devons tous aller de l'avant tôt ou tard il n'y a aucun moment comme celui-ci.
Uyuşturucu satmaktan okuldan atılmanı şu an kaldıramayabilir.
Toi te faisant virer de l'école pour revente de drogues n'est sans doute pas ce dont elle a besoin en ce moment.
Ama şunu bil, yaptığım herşey sadakatimizin sorgulanmasına neden olabilir. Ve şu anda, çok önemli işler yapıyoruz.
Dis-toi bien que quoi que je fasse, ils peuvent s'en servir pour questionner notre loyauté, et pour le moment, on a des gros projets en chantier.
Ama, biraz zaman alabilir.
Mais ça peut prendre un moment.
Biz sadece, Onu bir süre daha göremeyebiliriz.
On doit juste... on pourrait ne plus le voir pendant un moment.
Bir dakika bakabilir misin?
Nick, peux-tu arrêter un moment?
Ölmek üzereyken veya ölüm anında boğulma gerçekleşmiş.
La strangulation a eu lieu au moment de sa mort.
Şimdi, Bayan Pettybon, anladığım kadarıyla bu sıralarda bir haçlı seferi içindesiniz?
Mme Pettybon, si je comprends bien vous êtes en croisade en ce moment?
Peki bir süre sonra bu suçlamaları ona kendiniz aktarabilirsiniz. Ama önce, bütün bu tartışmaların ne olduğunu duyalım.
Vous pourrez lui en parler directement dans un moment, mais pour l'instant, écoutons l'objet de toute cette polémique.
Bu arada Barry Finch'i boğdun, o zaten ölmüştü.
Au moment où vous étrangliez Barry, il était déjà en train de mourir.
William gözaltındayken kesin bir tehlike içindesiniz.
Avec l'arrestation de William, le danger est imminent. Je crois que c'est le moment.
Doğru zaman, ne zaman ki zaten?
Ce n'était pas le bon moment.
- Kötü bir zamanda mı geldim?
Mauvais moment? Très bon moment.
- Şimdilik.
Pour le moment.
Ejderhakayası'na uçan bir kuzgun var.
Il y a un corbeau volant vers Dragonstone en ce moment.
Böyle bir zamanda kitap okuyabildiğine inanamıyorum.
Et dire que tu lis dans un moment pareil.
Buradaki görevimizi bitirmenin zamanı geldi mi acaba diyorduk.
Nous pensons que ça serait le moment de nous arrêter.
Ülkede kalan, saha görevi yapmamış insanlar yaptığımız işi bazen anlar, bazen anlamazlar ama sahadayken anında kadar vermen gerekir.
Les gens qui sont rentrés et qui ne sont pas sur le terrain ne nous comprennent pas toujours. Sur le terrain, il faut prendre des décisions sur le moment.
Şimdiye Texas yolunu yarılamışsınızdır diyordum.
Je pensais que tu serais à mi-chemin du Texas, en ce moment.
Ürüne aşinayım ama artık piyasada değilim diyelim.
Je suis familier avec le produit, je ne suis juste pas sur le marché en ce moment.
- John, hiç espri kaldıracak havada değilim.
Merde, John, je ne suis pas d'humeur en ce moment.
Duko olayında üzerimde ahlaksızlık davası var istasyonda.
Il y a quelqu'un des mœurs sur moi en ce moment pour le truc Duko.
- Büyük zaman.
- Un grand moment.
Bir kaç güzel iyi bir zaman, Scott.
Ça serait le moment pour de bonnes nouvelles, Scott.
Zamanı geldi!
Oh. Oh, c'est le moment!
Zamanı geldi!
C'est le moment!
Şimdi cesur olma, fedakarlık yapma zamanı.
C'est le moment d'être courageux, de sacrifier.
Bir süredir yoktum ama geri döndüm.
Je suis partie un moment, mais je suis de retour.
Korkacak vakit yok.
C'est le moment d'avoir peur.
Ama önce şu durumun icabına bakmalı.
Mais pour le moment, ça doit être géré.
- Bir süreliğine.
Pour un moment.
Bu yıl bir an vardı ki kendimi tamamen bitik hissediyordum.
Il y a eu un moment cette année... Où je me suis sentie complètement brisée.
O zaman işleri yerine koymadı ama bana ümit verdi.
Ça ne m'a pas fait sentir mieux sur le moment, mais c'était quelque chose à quoi je pouvais me retenir.
Bak kadınları güçlü kılan şey zayıflıktan korkmamamız.
Pour le moment... Regardez... La chose qui rend les femmes fortes, c'est que nous avons le courage d'être vulnérable.
Bıçağı kaybettik başka bir şeye ihtiyacımız var.
Toutes les chances qu'elle revienne d'un moment à l'autre.
O zaman doğru olduğunu düşünmüştüm. Ama o dersi veren profesör karşı çıktı. Fazlasıyla hem de.
À ce moment-là, je pensais que c'était mieux, mais le professeur qui l'enseignait désapprouvait.
Tek kullanımlık olacak. Dikkatli kullanın.
Ce sont des armes à usage unique, alors choisissez bien votre moment.
Ama fetiş zamanı değil.
Mais c'est pas le moment pour faire des trucs cochons.
Bu gece gerçekten bunun için en iyi zaman değil.
Ce soir, ce n'est vraiment pas le bon moment.
Demek istediğim, sanırım şimdi.
Enfin, en ce moment, si,
Peki, TJ, sizce "şimdi için köpek"
TJ, penses-tu que "ton chien pour le moment"
- ve eğildiğinde, kapanıyorum.
- Au moment où il se baisse, je filme.
Süper kahramanımız ve süper gücü alınmasın ama belki de yanlış zamanda, yanlış yerdeydik sadece.
Arrête. Sans vouloir vexer notre super-héros, on était au mauvais endroit au mauvais moment.
Tamam şimdi de TSSB * varmış gibi davranma zamanı.
Ok, C'est le moment de simuler un syndrome post traumatique.
M.B., şu an hissettiklerimi hissedebiliyor olsaydın... 1 milyon $, gidiyor bir, gidiyor iki... 10 milyon $!
M.B. si tu pouvais seulement ressentir ce que je ressens en ce moment 1 million, une fois, deux fois... 10 millions!
"Bu yaşta, bu hava..."
Ce moment, cette douce brise.. Cette lutte permanente..
İşte o zaman asla evlenmeyeceğime karar vermiştim.
C'est à ce moment que j'ai décidé de ne jamais me marier.
"Hadi bir şeyler yapalım."
Ce moment, cette douce brise..
- Az sonra. - Ne yapıyor bizimki?
- Que fait-il, en ce moment?
Sınırı geçmeden hemen önce söyleriz.
On leur dira au dernier moment.