Morte tradutor Francês
28,754 parallel translation
Öldü, değil mi?
Elle est morte, n'est-ce pas?
Spar'ın kızı aşırı uyuşturucu dozundan ölmüş.
La fille de Spar est morte d'une overdose.
Kız ölü.
La fille est morte.
Ve öldü.
Et elle est morte.
Yani, ben öyle sandım.
Enfin, j'ai cru qu'elle était morte.
Henry ve Charles'ın kız kardeşi Clara genç yaştayken kanserden ölmüş.
Clara, la sœur d'Henry et Charles, est morte de cancer adolescente.
- Hat gitmiş.
La ligne est morte.
Cindy aradı, boğazının ağrıdığını ve büyük teyzesinin öldüğünü söyledi.
Cindy a appellé, et elle a dit qu'elle a mal à la gorge et que sa grande-tante est morte.
Daha ölmedin.
Tu n'es pas morte.
Eurydice öldü ve Orpheus da kadının peşinden Yeraltı Dünyası'na geldi.
Elle est morte, et il l'a suivie aux Enfers pour la récupérer.
Şimdi Emma öldüğüne göre yeni iş seni bekler.
Et maintenant qu'Emma est morte, ce nouveau poste vous revient.
Emma öldü, Rose.
Emma est morte, Rose.
Leona Helmsley öldüğünde, köpeğine 12 milyon dolar bırakmıştı.
Quand Leona Helmsley est morte, elle a laissé 12 millions à son chien.
Sadece kan kokusu değil, yakın bir ölümün kokusu olmak zorunda.
Pas seulement l'odeur du sang ; ça doit être l'odeur d'une morte imminente.
Dikkatsiz davranıp öldüğünü sanmış olabilir.
Il devient peut-être négligeant et l'a pensée morte.
Şüpheli kan kaybından öldüğünü sanıp onu bırakmış olmalı.
Il a dû penser qu'elle se viderait de son sang et l'a laissée pour morte.
Altı hafta önce böbrek yetmezliğinden ölmüş, sonra da ölünce başlayan işlemler başlamış ve gerçek kimliği anlaşılınca en yakın akrabası olarak Patrick çağırılmış.
Non, morte il y a 6 semaines d'une insuffisance rénale et au début de la paperasse, celle qui arrive à notre mort, sa vraie identité a été révélée et Patrick a été appelé comme proche parent.
Hangi sağ elena uyanır sefer demektir Ölmüş olacağımı. Böylece olacak.
Ce qui signifie que d'ici à ce qu'Elena se réveille, je serais morte et toi aussi.
Bu arada, Mary Louise. Hafta içinde ölmüş olacaktır.
Entre-temps, Mary Louise sera morte dans la semaine.
I'm çoktan ölmüş, aşkım.
Je suis déjà morte, chérie.
Ben gençken annem ölmüştü.
Quand j'étais ado, ma mère est morte.
İki ay içerisinde, uyanamadan öldü.
Elle est morte deux mois après, sans s'être réveillée.
Ölmedi tabii ki.
Elle n'est pas morte.
Ruhlarla beslenen bir yaratık aynı isminde yazdığı gibi.
Une créature morte-vivante qui se nourrit d'âmes, d'où le nom.
O öldü.
Elle est morte.
Sadie ekipmanınız olmadığı için mi öldü?
Sadie est morte parce que vous n'avez pas la technologie?
O ölmedi.
Non, elle n'est pas morte.
Ama o ölmedi..
mais elle n'est pas morte.
- Öldü mü?
- Elle est morte?
Annem gripten öldüğünde, kaçtım.
Quand maman est morte de la grippe, je me suis enfui.
Eşi öldü. Birine ihtiyacı vardı ve ben ortaya çıktım. Boşanmış berbat yaşlı kadın.
Sa femme est morte, c'est tout, et il avait besoin de quelqu'un, et j'étais là, cette vieille divorcée bousillée, et je montre la moitié de mon vagin à son père de 84 ans.
Ya bunları onun başına sarıp yine de ölü olmayacak mıyım?
Et si... je lui fais endurer tout ça et que je finisse quand même morte?
Diğer kurban sepsisten ölmüş.
L'inconnue est morte de septicémie.
Adli tabip vücut ısısına bakarak iki gün önce öldüğünü söyledi.
Vu la température du corps, le légiste la pense morte depuis deux jours.
İki gün sonra da cesedini bulmuş.
Deux jours plus tard, on l'a retrouvée morte.
Gün gelecek öleceğim Alicia. Öleceğim.
Je serai morte un jour, Alicia, morte.
Aman Tanrım. Emma öldü mü?
Mon Dieu, Emma est morte?
Bildiğim kadarıyla popüler müzik Lorenz Hart'la birlikte 1943'te öldü.
Ce que je pense, c'est que la musique populaire est morte en 1943 avec Lorenz Hart.
Ölmüş olsa iyi olur.
Elle a intérêt à être morte.
Kız öldüğündeyse bana silahını getireceksin.
Et quand elle sera morte, tu m'amèneras son flingue.
İki saat sonra hasta ölmüştü.
Deux heures plus tard, elle était morte.
Kedinin sahibinin kapı paspasına ölü fareyi bırakması gibi.
Comme un chat qui déposerait une souris morte sur le tapis d'entrée de son maître.
Sen boşalıyorsun ancak ben hiçbir şey hissetmiyorum ve vücudumun yarısı ölü, hâlâ ölüyüm ben!
Si tu retrouves ça, mais moi, j'ai rien, une moitié de moi est morte.
- Öldün.
Vous êtes morte.
Burada rekabetçi bir ortam olduğunu biliyorum ve bazen tam bir sürtük gibi davranabiliyorsun. Fakat birinin sana mücadelede kafa tutmasından deli gibi korkmasaydın arkamdan konuşmazdın.
Je sais que cet endroit peut être compétitif... et que tu peux être une salope peu sûre de toi parfois, mais tu ne parlerais pas dans mon dos si tu n'étais pas morte de peur à l'idée que quelqu'un puisse te faire concurrence!
Samuel ölünce ben de öldüm!
Samuel est mort, et je suis morte!
Ben ölseydim herkes için daha iyi olacaktı.
Ça aurait été mieux pour tout le monde, si j'étais morte.
Ayrıca, aynı gün Bay Park da öldü öldürüldü yani.
En plus, elle est morte comme M. Park, c'était un meurtre.
Öldü.
Morte.
Benim yüzümden öldü.
Elle est morte à cause de moi.
Babası Vincent silahlı soyguncuymuş.
Morte d'une attaque il y a 10 ans.