English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ M ] / Mürekkep

Mürekkep tradutor Francês

1,090 parallel translation
Bu yeni mürekkep ile, artık yeni şeyler düşünebiliyordum, görebiliyordum ve yazabiliyordum.
Avec la nouvelle encre... j'ai tout à coup pu penser, voir, écrire quelque chose de nouveau.
Çay mürekkep rengine gelecek galiba.
Le thé va être noir comme de l'encre.
Mürekkep, ketende solgun pembe bir iz bırakarak çıkar.
Dans l'eau, l'encre laisse une trace rose.
İyi, mürekkep bulaşmıştır her yanına.
Parfait. J'aurai aussi vos empreintes digitales.
18 Aralık'tan itibaren trilobitler deniz tabanında beslenerek çok aşırı miktarlarda çoğaldılar, ve kabukları rengârenk mürekkep balığına benzeyen canlılar da heryerde bol olarak bulunuyorlardı.
Le 18 décembre, il y avait quantité de trilobites... fourmillant au fond des océans. Des sortes de calamars aux écailles multicolores étaient partout.
Yıldızların arasında mürekkep lekeleri gibi durmaktalar.
Certains nuages sont comme des taches d'encre... entre les étoiles.
Fakat sonrasında Çin'de 2. ve 6. yüzyıllar arasında kağıt, mürekkep ve ağaç baskı kalıpları icat edilerek bir şekilde çok sayıda kopyayı kısa zamanda üreterek yayabildiler.
Mais, en Chine... entre le llème et le Vlème siècle... le papier, l'encre et l'impression grâce à des pièces de bois... furent inventés en même temps... permettant de tirer et de distribuer plusieurs exemplaires d'une oeuvre.
Ruhlarımızı kirleten mürekkep lekesi gibidir.
C'est lorsqu'il y a écharde dans l'âme.
Gözlen aranmaya başladı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan bir mürekkep balığı keşfinde genç bir öğrenciyle beraber oldu.
Son regard a changé et il est parti avec une jeune étudiante pour observer des calamars.
Bana bak mürekkep surat, sinirlerimi bozmaya başlıyorsun.
J'égale la soirée. Ecoute, cou de girafe, tu commences à me courir.
Ben mürekkep surat falan değilim.
Je n'ai pas un cou de girafe.
Özür dilerim sana mürekkep surat demek istemedim, silgi kafalı.
Désolée pour le "cou de girafe", tronche de cake.
"Çünkü kaşifler daha yazamadan kalemlerindeki mürekkep donuyordu".
"car l'encre des stylos des explorateurs gelait avant qu'ils puissent l'écrire."
Bench'e gittin ve onu gördün trenlerin gittiği gibi, o da öylece gidiyor, bilirsin, elbiselerinde mürekkep lekeleri vardı.
Tu vas au Banc et tu le vois, quand les trains passent, il fait ça, tu vois, il a des taches d'encre sur ses vétements.
Yine mürekkep lekesi!
Un autre pâté!
- 12 şişe mürekkep.
- Une boîte de plumes en cuivre.
İki şişe mürekkep.
Deux petites bouteilles d'encre.
Niye içine biraz mürekkep koymuyorsun?
Et si vous mettiez de l'encre dedans?
Mürekkep mi?
De l'encre?
Mürekkep, kağıt ve kalemi siz temin edeceksiniz. Masa ve sandalyenizi, biz tedarik edeceğiz.
Bien, pourrez-vous commencer lundi prochain?
Mürekkep, kağıt ve kalemi sizin temin etmenizi istediğine göre pek de cömert bir milyoner olduğu söylenemez.
C'est exact, monsieur Holmes. J'étais convaincu que c'était une farce, une arnaque.
Istampaya mürekkep koyduğuna emin misin?
T'es sûr qu'il y avait de l'encre?
Git biraz mürekkep al ve o paralardan istediğin kadar bas.
Va chercher de l'encre et imprime d'autres billets.
Bu evde sadece mürekkep bulabildim.
Tout ce que j'ai, c'est de l'encre.
Mürekkep lekeleri.
Taches d'encre.
Mavi mürekkep lekesi.
Une trace de peinture bleue.
Mürekkep yalamış ukala!
Imbécile, de quoi vous mêlez-vous!
Mürekkep ve Kabiliyetsizlik
"ENCRES ET C ANCRES"
Kitaba bu kan mürekkep olmuştu.
C'est ce sang qui servit d'encre pour écrire le livre.
Mürekkep yok, mürekkep.
Il n'a pas d'encre.
Gördüğünüz gibi, mürekkep yok.
Ici, nous n'avons pas d'encre.
Burada mürekkep var.
Tiens, il y a de l'encre!
Bu Wright kardeşlerin yeni kelemi. Harika bir akma sitemine sahip. Yatağında ödev yaparken... ve sen tepetaklak tutarak yazarken, mürekkep akmayı durdurur.
{ \ fs72 \ b0 \ cHFFFFFF } C'est un nouveau crayon des frères Wright ce crayon... { \ fs72 \ b0 \ cHFFFFFF } Je n'écris jamais dans mon lit
Mürekkep balığı da çocuklarını sever.
Même les sangsues aiment leurs petits.
Senin sahip olduğun tek şey kâğıt ve mürekkep. Tutku mu?
Tu n'avais que du papier et de l'encre.
- Oh! - Mürekkep mi akıttı, üzgünüm.
Vous vous êtes tachée avec l'encre, je suis désolé.
Tavşanın karısı Mürekkep ve Boya Kulübü'nde şarkıcı.
La femme du lapin chante au "Club Pinceau et Couleur".
Bak, mürekkep uçtu bile.
- Du calme! La tâche a disparu.
Ben de Mürekkep ve Boya kulübüne gittim. Jessica orada değildi. Ben de ona bir aşk mektubu yazdım.
Alors je suis allé au Club Pinceau... et Couleur mais elle n'y était pas, alors je lui ai écrit une lettre d'amour.
- Cevabı burada. Acme Kaybolan, Geri Gelen Mürekkep.
L'encre disparaît et réapparaît.
Almanca, "mürekkep".
"Encre" en allemand.
KaIem ve mürekkep getirin de imparatoriçeye yazayım.
Une plume et de l'encre! J'écris à l'Impératrice.
Eğer senin işin benim olsaydı... mürekkep kurumadan Bendel'de olurdum.
Si j'avais obtenu ton poste... je serais sur mon trente et un avant que l'encre soit séchée.
Ama kanepe ve mürekkep lekeleri yok, tamam mı?
Mais je ne veux ni canapé, ni taches d'encre.
Tamam, Jack. Kanepe ve mürekkep lekeleri yok.
Entendu, pas de canapé et pas de taches d'encre.
Lütfen bana mürekkep surat deme.
Ne m'appelle pas comme ça.
Mürekkep yok.
Pas d'encre.
Sonra gidip bir şişe mürekkep, bir kalem ve yedi sayfa kağıt aldım.
et je suis parti pour Pope's Court.
Hiç mürekkep yok mu?
Pas d'encre?
Uçucu mürekkep. Darılmamışsın umarım.
- Sans rancune?
Mürekkep.
- De l'encre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]