English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ N ] / Nabzım

Nabzım tradutor Francês

255 parallel translation
Nabzımı. Hızlı atıyor.
Mon pouls. ll bat fort.
Nabzım dışında her şey kontrol altında.
À part quelques frayeurs, rien.
Nabzım düzgün atıyor seninki gibi. Hiçbir bozukluk yok sesimde, ateşimde.
Mon pouls est aussi calme que le vôtre.
Halsiz, serseme dönmüş, bir sürü zonklama, midem bulanmış gibi... -... nabzım...
Un peu de tension, un peu barbouillé, et...
Bayan Finch, beş gecedir nabzımı kontrol ettiniz.
Voilà cinq nuits que vous prenez mon pouls.
Keşke nabzım onunki kadar düzenli olsa.
Si mon pouls était aussi régulier...
Kulaklarım nabzımı duyabiliyor.
Je l'entends pas dans mes oreilles.
Nabzımı hisset.
Je suis dans un état.
Bu benim nabzım.
Ça, c'est mon tracé.
Nabzım da normal, altmışta.
Mon pouls bat à 60, comme d'habitude.
Nabzımı hisset.
Le rythme de mon coeur.
Nabzım 38'di.
Mon pouls était à 38.
Nabzım kaç?
- Le pouls?
Sabahleyin, sıhhiyeciler, nabzımın attığını fark etmeseler, beni de bir ceset torbasına koyacaklardı.
Au matin, les hommes m'ont mis dans un sac jusqu'à... Ils ont dû sentir mon pouls...
Nabzım gittikçe zayıflıyor.
Mon pouls faiblit.
Benim nabzım da senin ki kadar düzenli atıyor. Hiçbir bozukluk yok sesimde, ateşimde.
Mon pouls, comme le vôtre, bat avec régularité et fait une saine musique.
Nabzım ve ateşim genelde yükselmez.
Ils ne montent pas, en général.
Nabzım iyi değil.
Mon... mon pouls a ralenti.
Nabzım iyi değil.
Mon pouls a ralenti.
Nabzım yok!
Je n'ai pas de pouls.
# İlk randevumda nabzım onlar kadar yüksekti!
Mon pouls battait autant au premier rendez-vous galant
Bu soru için nabzımı kontrol et Jack.
Prends mon pouls, sur cette question.
- Nabzım zayıf.
- Mon pouls est faible.
Nabzım 120.
C'est bon pour le coeur. 120.
Nabzına bakayım.
Votre pouls...
- Nabzına baktınız mı? - Hayır. Tabii ki bakmadım.
- Avez-vous pris son pouls?
Ambulansı beklerken Jimi'nin nabzına baktım. Birçok defa ameliyat oldum, nasıl yapılacağını biliyordum. Nabzı normaldi.
En l'attendant, j'ai pris le pouls de Jimi, ce que j'avais appris à faire, et son pouls était normal.
Bu benim biyo-nabzımın hareket tarzı.
C'est ma ligne de bio-pulsion.
Bay Durand'ın nabzı durmuş, kalp atışı yok, solunum yok..... göz bebekleri tepkisiz, beyin dalgası yok, acıya tepki yok ve gömülmüş.
M. Durand présentait un pouls négatif, pas de respiration, pas de dilatation des pupilles ni d'onde cérébrale. On l'a enterré.
Nabzına bakalım!
Je vais prendre ton pouls.
Baktınız mı? Nabzı var mıydı?
Vous avez vérifié?
Nabzı iyi, dolaşımı da...
Le pouls est bon, la circulation aussi.
Nabzına bir bakalım.
Je vais essayer de prendre son pouls.
Umalım ki nabzı yine durmasın.
Pourvu qu'il ne retombe pas en fibrillation.
Nabzına bakacak kadar yaklaşmayacağım ama...
Je ne vais pas lui prendre le pouls mais...
Nabzına mı baktınız?
En lui tâtant le pouls?
Sanırım nabzını biraz hissettim.
Je crois sentir son pouls.
Şükran haftasındayız. Nabzı bile atıyor. Yalnızlıkla mı başa çıkamayacak?
C'est quand même mieux que d'être seule.
Nabzına bakacaktım.
- Ton pouls.
Bir acısı olduğunda benim nabzım hızlanır.
Ton copain la tracasse.
- Nabzı var mı?
- On sent le pouls?
Kan dolaşımı orta, bacaklar siyanotik... ... nabzını kaybediyorum.
Circulation difficile, jambes cyanosées, je perds son pouls.
Nabzı- - Bayan, dışarıda beklemenizi istiyorum, tamam mı?
Allez attendre dehors.
Nabzına baktınız mı?
Vous avez pris son pouls?
Öte yandan meslektaşım Gradski, senin nabzın ve tansiyonunla bir günden az yaşadı.
Par ailleurs, quand mon collègue, Gradski, avait votre pouls et votre tension, il lui restait moins d'un jour à vivre.
Nabzını kontrol edemem, boynunda bir kabloyla 6 metre yukarıda asılı duruyor.
Lui prendre le pouls! Elle se balance à 10 m du sol au bout d'une rallonge
Yaraya basınç uyguladım, kanama biraz yavaşladı. Nabzı zayıftı.
J'ai appuyé dessus, mais son pouls faiblit.
Ama nabzın bu kadar hızlı atarken fikrini değiştirmek için diz çöküp yalvarmaya hazırım.
Mais vu votre rythme cardiaque, je vous supplierais si ça vous faisait changer d'avis.
Her odadaki kurbanın nabzına baktım.
J'ai pris leurs pouls. ils étaient morts, alors on est repartis.
Nabzını belli bir seviyede tutmak lazım.
- Il faut maintenir le pouls.
Biraz yorgunum - Şimdi nabzına bakalım.
Voyons votre pouls.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]