Ndaki tradutor Francês
65,670 parallel translation
Arkasındaki kişi ise, Ludendorff'un baş psikopatı Dr. Isabel Maru.
Inventées par le chef psychopathe de Ludendorff, le Dr Isabelle Maru.
Biz, bütün insanlar arasındaki iletişim köprüsüyüz.
Nous sommes le lien pour une meilleure compréhension entre tous les hommes.
Fark yaratan tek şey direksiyonun başındaki kişidir.
La seule chose qui importe c'est de savoir qui est derrière le volant.
Sana bir şey sorayım Dom, hayatındaki en iyi şey ne?
Permet-moi de te demander quelque chose Dom, quelle est la meilleure chose dans ta vie?
Doğu Yakası'ndaki uyuşturucu tacirlerinden alınan araçları getirdiğimiz yer.
C'est là que nous mettons tous les véhicules saisis des trafiquants de drogue de la côte Est. À présent. M. Personne m'a dit...
Steve'in kız kardeşi, kocası banka hesabındaki tüm paralarını alıp kaçtıktan sonra çok zor zamanlar yaşamış.
La sœur de Steve n'a pas la vie facile depuis que son mari a filé avec leurs économies.
Steve'in ailesinin 845 Felemenk Kanalı'ndaki evlerinin önünde duruyorum Evin önünde beyaz çitler var.
Je suis devant la maison des Ford, au 845 Holland Canal, celle avec la clôture blanche.
Dünyanın ta öbür tarafındaki küçük bir sahil şeridinde baban Nootka kabilesiyle boş bir arazi için anlaşma yaptı.
C'est un petit... bout de littoral, à l'autre bout du monde, que votre père détenait par traité avec la tribu Nootka. Une terre en friche.
Kızılderililerle ticaret yapmak, Azteklerden altın almak üzere diğer çocukları alıp nehrin aşağısındaki Kızılderili topraklarına götürmeye çalışmış.
Il a tenté de recruter des garçons pour descendre la rivière en Inde, pour marchander avec les Indiens Rouges, et prendre l'or des Aztèques.
Dinle. Hesaplardan anladığıma göre Batı Hindistan Limanları'ndaki bürolar işletilmek üzere 50 yıllık sözleşmeyle kiralanmış ve sürenin bitmesine 32 yıl kalmış.
Ces comptes me disent que l'on a un bail de 50 ans sur les bureaux des quais d'Inde Orientale, il reste 32 ans.
Belki hakkındaki rivayetler doğrudur.
Les rumeurs à son sujet sont peut-être vraies.
Dosyalarım, dünya hakkındaki kitabım için soruyorum.
Pour mes archives... Mon livre sur le monde.
Senin de hatırlayacağın gibi dünya hakkındaki tüm bildiklerimle günün birinde bir kitap yazacağım.
Tu t'en souviens peut-être, je veux écrire un livre avec tout ce que je sais du monde.
Amerika Birleşik Devletleri ile Kanada arasındaki sınır kapalı kapılar ardında çiziliyor değil mi?
Ils redessinent la frontière entre Amérique et Canada, dans un lieu tenu secret, n'est-ce pas?
"Lorna, bir anlığına nehir kenarındaki bu lanet evi terk edip seninle Amerika'ya giderek çıplak ve vahşi bir şekilde yaşamak istiyorum." "Böylece birbirimize sahip olup beraber olabiliriz."
"Oh, Lorna, je quitterai tout sur le champ, cette maudite maison près du fleuve pour partir en Amérique avec toi, vivre nu et sauvage, et nous serions toujours là l'un pour l'autre."
Çingene kadın iki mahalle arasındaki bu adanın sahibi.
La gitane possède cette île entre deux comtés.
Kafasındaki delikten bir sürü şeytan fırlayıp nehrin akıntısına karıştı.
Et un démon est sorti de son crâne et s'est écoulé vers la rivière.
Şimdi Hal soygun hakkındaki sarayda haberler nasıl karşılandı delikanlı?
Maintenant, Hal, aux nouvelles de la Cour. L'affaire du vol, mon garçon. Comment a-t-on pris cela?
10 Temmuz 1804'te Cornwallis adındaki bir Doğu Hindistan Şirketi gemisinin batmasıyla alakalı Kraliyet Komisyonu açması için Naip'i ikna ettim.
J'ai convaincu le Prince Régent d'ouvrir une Commission Royale sur le naufrage d'un navire de la Compagnie nommé le Cornwallis le 10 juillet 1804.
Ancak Batı Afrika kıyısındaki Cabinda limanında adı geçici olarak değiştirilmiş.
Mais dans le port de Cabinda sur la côte ouest-africaine, son nom a été changé temporairement.
Mahzeninde kilitli tuttuğu hırpalanmaktan haz alan aktris hakkındaki rivayet çalındı kulağıma.
J'ai entendu parler d'une actrice qu'il garde enfermée dans sa cave, - qui aime les corrections...
Robert adındaki çocuk geldi.
Le garçon, Robert, est arrivé.
Sonradan adı Influence olarak değiştirilen Cornwallis adındaki şalopanın 1804 Temmuzunda Cabinda kıyısında batması olayını araştırıyorum.
J'enquête sur le naufrage d'un sloop appelé le Cornwallis, renommé l'Influence, sur la côte de Cabinda en juillet 1804.
Yaşam ve ölüm arasındaki çizgide.
Une ligne entre la vie... et la mort.
James Delaney adındaki şahıs yakınlarda Nootka Boğazı denilen bir toprak parçasını miras aldı.
Un individu, James Delaney, a récemment hérité d'une terre : la baie de Nootka.
Tavan arasındaki masamın üstünde elle yazılmış bir not var.
Il y a une lettre manuscrite, dans le grenier, sur mon bureau.
Bizim ise 202. Peki Thoyt'un bürolarındaki adamlarınız kimler?
Et qui diable avez-vous dans le cabinet de Thoyt?
Michigan'ın batısındaki sınır çizgisini avukatlar belirleyecek. Ki bu da Delaney'in Vancouver'ı bize vermek üzere olduğu anlamına geliyor.
À l'ouest du Michigan, la ligne frontière sera discutée entre juristes, ce qui veut presque certainement dire que Delaney peut nous céder Vancouver.
Kral ve Doğu Hindistan arasındaki üleş ne kadar adil?
Quelle est l'entente entre la Compagnie et le Roi?
Az önce yaktığınız mektupta Horace Delaney'in dul eşi olarak Nootka Boğazı'ndaki ticaret merkezinin de yarısına sahip olduğum yazıyordu. İnanıyorum ki Nootka sizin ve Kral için çok değerli.
Ce papier que vous avez brûlé établit aussi que, en tant que veuve d'Horace Delaney, je détiens aussi la moitié des affaires qui ont cours à la baie de Nootka et je crois que Nootka est important pour vous,
Değişir. Niyete bağlıdır. Ateşin ardındaki niyete.
Ça depends de... de l'intention derriere le feu.
1970'de ABD Hava Kuvvetleri, UFO'lar hakkındaki 20 yıllık araştırmaları olan Mavi Kitap Projesi'ni durdurdu.
En 1970, l'armée de l'air des États-Unis a fermé le projet Livre Bleu 20 années d'enquêtes sur les OVNIs.
Cehennemin dokuzuncu katındaki yeriniz hazır!
Le neuvième niveau de l'enfer vous accueillera.
Ama halkla düşman arasındaki farkı anlayamıyorum.
Je vois pas la différence entre la population et l'ennemi.
Irak ve terörizm hakkındaki tartışma ulusal güvenlik konularıyla ilgili birliğimizi mahvetti.
Le débat sur l'Irak et le terrorisme a mis à mal notre accord sur la sécurité nationale.
İsyan hakkındaki analiziniz bana yekpare bir Taliban olmadığını düşündürüyor.
Votre analyse de la rébellion me fait penser que les talibans ne sont pas un bloc.
Spor salonunun duvarındaki tek pankart binayla birlikte gelendi.
La seule banderole au mur du gymnase était celle accrochée à la fabrication du bâtiment.
Oyun hakkındaki dilekçe için konuşmak istemiştim.
Je veux te parler de la pétition. Au sujet de la pièce.
Çok daha bütünsel bir denklem olabilir. Hayatındaki o dünyanın bütünsel harikası hakkında en bilmiş kişi gibi davranmayacağım. Peki.
Elle peut être holistique.
Etrafındaki mahkumlara örnek birisisin.
Vous êtes un prisonnier modèle.
- Teorik olarak Amerikan Ateistler kâr amacı gütmüyor ama ikimiz de biliyoruz ki, yurt dışındaki bazı banka hesapları bu iddiayı doğrulamaz.
- En théorie, les Athées Américains est censé l'être, mais on sait bien qu'il y a des comptes offshore qui montreront le contraire.
Otobüs hattındaki onarımla ilgili ulaştırma kurulu haberi lazım.
Il me faut un article sur la refonte du système routier.
Ateist Madalyn Murray O'Hair'in bu gece karşısındaki rakibi, New Orleans'taki konsomatrisleri İncil ile tanıştırmış olan Rahip Bob Harrington.
L'athée Madalyn Murray O'Hair va se mesurer et débattre avec celui qui a donné la Bible aux filles de La Nouvelle-Orléans, le révérend Bob Harrington.
Takip eden otuz yıllık süreçte başka hiç kimse dinin karşısındaki en büyük tehlike olarak görülmedi.
Ces trois dernières décennies, elle a été considérée comme la plus grande menace à la religion.
Nakil belgelerinin altındaki
Si la signature de Garth Murray apparaît
Ne zamandır iyi ve kötü arasındaki fark bu kadar belli oldu?
Quand est-ce que tout est devenu si noir et blanc?
Ona Kensington Firmasının başındaki kişiyi verdin.
Tu lui as donné la chef de Kensington Firm.
Tommy'nin hesabındaki 3 milyon doları saymazsak tüm hesap paralarının toplamı 226 dolarmış ve kredi kartları iki gündür kullanılmamış.
Si on enlève les 3 millions de Tommy, leur compte bancaire s'élève à 226 $, leurs cartes sont inactives depuis hier.
Tepenin aşağısındaki Arby's'e gidiyorum.
Je dois aller au fast food en bas de la côte.
Ona ulaşamıyoruz ama arabasındaki GPS, Palmdale'in 20 kilometre doğusunu gösteriyor.
Elle fait silence radio mais le G.P.S. de la voiture la localise à environ 20 km de Palmdale. On y va.
Bottles'ın yanındaki kim?
Qui est avec Bottles?