English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ N ] / Nectar

Nectar tradutor Francês

290 parallel translation
Güney viskisi içmeyeli yıllar olmuştu.
Ça fait des années que je n'ai pas goûté le nectar du Sud.
Benimle Olimpos dağına gel. Tanrılarla birlikte içki iç. Güzel antik şarkıları söyle.
Viens sur le Mont Olympe, boire le nectar des Dieux... entonner les chants du plaisir et ridiculiser Athéna et Diane.
Cupid tanrılar arasında dans ederken fırlatmış yeryüzüne nektarı beyaz gülün üstüne dökülen nektar, onu sonsuza kadar yapmış kırmızı.
On dit que Cupidon dansant parmi les Dieux, jeta le nectar... qui tomba sur la rose blanche la rendant éternellement rouge.
Bu nefis lezzete çorba demek düpedüz hakaret.
Ce nectar mérite un autre nom que soupe.
Seni ele avuca sığmaz, kızıI ve eşsiz nektar
Brillant, vermeil, Nectar sans pareil,
Merak etme, sana hiçbir sey olmayacak.
Nous vivrons de nectar et d'ambroisie.
Tanrının nektarı.
Le nectar du Seigneur.
Şimdi... şu şehvet içeceği nerede?
Où est ce doux nectar?
İskoçya'dan kutsal abıhayat suyu.
Un nectar sacré venu d'Écosse.
Ve şimdi, ilk kez Cheyenne'de Dr. Foy'un mavi iksiri.
Aujourd'hui, pour la 1re fois à Cheyenne, le Nectar Bleu du Dr Foy.
Bu kudretli iksiri içmeye başladı. Ve şimdi, bayanlar ve baylar Bay Yancey tam 111 yaşında ve mavi iksirin sağlığı geri kazandıran gücüne ve koruyuculağına minnettar.
Il a commencé à prendre ce puissant élixir, mesdames et messieurs, et aujourd'hui, il a 111 ans, grâce au pouvoir guérisseur et conservateur du Nectar Bleu.
Ve mavi iksir sayesinde kendini bundan daha iyi hissetmemişti.
Et en pleine forme, grâce au Nectar Bleu.
Tahminen Bay Yancey hayatında kaç şişe mavi iksir içmiştir?
Combien de flacons de Nectar Bleu a-t-il bu, en tout?
Kutsal sözler şöyle : " Vücudumdan kanını ısıtacak sıcaklığı al ve göğsümden susuzluğunu giderecek sıvıyı.
Dans les saintes écritures il est dit : "De mon ventre viendra la chaleur qui réchauffera ton sang.." "A mon sein tu boiras le nectar, qui étancheras ta soif.."
En azından dört sağlıklı yudum ya da iki sağlıksız yutma.
Une goutte de nectar vaut bien un verre de piquette.
Olasılıkla o karışım...
Sûrement ce nectar.
Pekala, biraz balözü ve Ambrosia bulabiliriz.
- Soit, soit. Nous avons du nectar et de l'ambroisie.
Nektar, korkma, korkma, bu eski sıkıcı şeylerden hiçbirini istemiyorum!
Du nectar et de l'ambroi...? Ah non, ah non!
Çok güzel bir şey, biraz iç.
Croyez-moi, chérie, c'est un nectar. Goûtez-y.
Bu burbon harika bir şey.
Un vrai nectar, ce bourbon.
"Hayatım, bu kahve harika."
"Chérie, ton café est un nectar!"
Hem o da genç kızlardan hoşlanırmış.
J'adore le nectar des jeunes filles.
Mükemmel.
Un vrai nectar.
- Mükemmel!
- Du nectar!
Prometheus'tan gelen bir bardak nektara ne dersin?
Tu ne veux pas goûter à ce nectar?
TanrıIarın içkisi oIarak, fena çay değiI.
Pas mal comme thé, dans le genre nectar des dieux.
New York, bu akşam seni biraz sıkıp suyunu çıkaracağız.
On va t'arroser d'un nectar digne du Nouvel An, Manhattan!
Aşk enerjileri tükendiğinde uykuya teslim olmuşlardı.
"Quand son nectar d'amour avait tari... " ils se laissèrent emporter par un sommeil voluptueux. "
Hindistancevizi suyu? Karbonatlı.
Un nectar de noix de coco et goyave?
Arının çiçeğin nektarını içmesi gibi ben de senin güzelliğini içmeliyim.
Je boirai à ta beauté comme l'abeille boit le nectar de la fleur.
Öteki kadında seni baştan çıkaran şey ne oldu?
Erair-ce la renrarion du nectar sucré du fruir d'une aurre femme?
Hayat iksiri, bu güzel kokulu rahatlatıcı meyve özü.
Doux élixir! Ce nectar est un baume pour l'âme.
Tanrıların içeceği, sevgilim.
Le nectar des Dieux, très chère.
Yağmur yağınca, yağan yağmur şerbet misali, insanın kalbini dürüstlük ve güzelliklerle dolu bir hayat geçirme arzusu ile doldururmuş.
Quand il pleuvait, un nectar sucré tombait et remplissait les cœurs d'un désir de vivre dans un monde de beauté et de vérité.
Bu kırmızı dudaklardan bal emmek isterdim.
Je voudrais... butiner le nectar de tes lèvres roses
Bu tanrıların içkisi nektar gibi!
C'est le nectar des dieux!
Bu arada, üzerine sıktığım sprey bu kuşların içtiği bitki özlerinden türetildi.
À propos, il y avait dans le parapluie un dérivé du nectar dont s'abreuvent ces oiseaux.
değil mi, oğlum Seema geldi!
Le thé de votre maison est comme un nectar.
Tanrıların nektarını tat.
Abreuve-toi du nectar des dieux.
Bilgisayar, bir Ferengi starduster'ı ile başlayalım, lütfen.
Ordinateur, commençons par un jus de nectar étoilé.
- Alpha-kuşüzümü nektarı.
- Du nectar d'Alpha.
Birkaç dakika sonra Sanjay`ın kafasından akan nektarı içmeye çalışacağım.
J'ai même essayé de boire du nectar de la tête de Sanjay.
- Ve seni sadece en saf şuruplar tatmin edebilir. - Gitmem lazım
Et seul le nectar le plus pur te satisfait.
Aslında, resmi olarak kahvaltı, önümüzde ki bir buçuk saat boyunca verilmeyecek, Size bir bardak, Traggle nektarı vermekten, mutluluk duyarım.
Officiellement, le petit-déjeuner n'est servi que dans une heure, mais je veux bien vous servir un verre de nectar de traggle.
Oh, her altı yılda bir, Paxau gölünün yakınlarında yetişen,
Nectar de Gallia. Extrait d'une fleur qui ne pousse qu'au bord d'un lac sur Paxau et qui ne fleurit qu'une fois tous les six ans.
Tatlı şeftalinle tahrik olmak istiyorum.'dedi. "
"Je veux envahir la moindre parcelle de toi." "Je veux m'abreuver de ton doux nectar."
- Biraz nektar verdin mi? - Hayır.
- un peu de nectar?
Sıkma tavuk suyunu, iyi ve kötü sınıfına dahil ederiz.
Disons le nectar de poulet comme "haut" et "bas".
Tomurcuklarının dibindeki nektarın özüne daha rahat ulaşabilmek için.
Pour atteindre le nectar que les fleurs gardent dans leurs chalices.
Daha açık anlatmaya çalışayım
Sinon une abeille, ou tout autre porteur de nectar
Nectar.
Nectar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]