English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ N ] / Nişanlım

Nişanlım tradutor Francês

3,099 parallel translation
Anne, o benim nişanlım ve ailenin bir üyesi düşüncelerine biraz daha saygılı olmalısın.
Maman, c'est mon fiancé et un membre de cette famille et tu devrais avoir plus d'égard envers ses sentiments.
Bu da nişanlım Michael Biggs. Chicago polis departmanından.
Voici mon fiancé, Michael Biggs, de la police de Chicago.
Çay yaptım, nişanlım.
J'ai fait du thé, fiancé.
Aferim, nişanlım.
Félicitations, fiancée.
Bu kapıyı kırmadan önce... Orada nişanlımla yatan başka birileri var mı?
Avant que je ne défonce cette porte, y a-t-il quelqu'un d'autre là-dedans qui a couché avec ma fiancée?
Nişanlımla biraz zamana ihtiyacım var.
J'ai besoin de mon fiancé.
Pip, bu benim nişanlım, Cara.
Pip, voici ma fiancée, Clara.
O nişanlım.
C'est ma fiancée. Fiancée?
Evlenecektim evlenmesine ama onun yerine müstakbel nişanlımın pisliğini temizledim.
c'était le jour de mon mariage. je me retrouve à punir la personne que j'allais épouser.
Nişanlım olduğunu nereden duydun?
où l'avez-vous entendu?
Buraya nişanlım ve benim için özel bir yer yapılacak.
Notre maison spéciale pour les couples sera construite ici.
Nişanlımı da gördüm.
J'ai aussi rencontré mon fiancé.
Ally, nişanlım Cara ile tanış.
Je te présente ma fiancée, Cara.
- Ya! - Nişanlım da bilim adamı.
J'épouse un ingénieur aussi.
Kız kardeşimle geldim çünkü nişanlım Kuzey Kutbu'nda buz kütlesi sorunuyla uğraşıyor.
Je suis venue avec ma sœur. Lui est au pôle Nord. Il s'occupe de la fonte des glaciers.
Nişanlım Pierre, Kuzey Kutbu'ndan dönünce oturacağımız bir ev arıyoruz
Mon fiancé Pierre et moi cherchons à acheter. Quand il rentrera du pôle Nord.
Nişanlımı görmeye geldim.
Je viens voir mon fiancé.
Nişanlım Violet, onunla tanışmıştın, Michigan'da bir iş buldu ve...
Ma fiancée Violet, que vous avez rencontrée, s'est fait offrir un emploi au Michigan...
Nişanlımın manyak gibi davranmasını da anlamıyorum.
Je ne comprends pas pourquoi mon fiancé agit en imbécile.
Eski nişanlım hiç aklımdan çıkmıyor ve yeniden düşünmem gerektiğini hissediyorum.
J'ai beaucoup pensé à mon ex-fiancée dernièrement, et je crois que je dois explorer les possibilités.
Chad, bu nişanlım, Todd.
Voici mon fiancé, Todd.
Nişanlım azdırdı beni
Bander pour ma fiancée
Nişanlım hangi odadaydı?
Dans quelle chambre est ma fiancée?
Sonra bu adamla tanıştım. Sonuçta o nişanlım oldu ama biz çıkıyorduk ve onunlayken 6 ay boyunca hiç oğlan / kız işi yapmadım.
Et j'ai connu ce garçon qui est devenu mon fiancé, et pendant notre relation, je n'ai pas fait gars-fille pendant les 6 premiers mois.
Nişanlım, evet.
C'est ma fiancée.
Bak bütün hatırladığım avukatlık okuduğum ve Jeremy adında bir nişanlım olduğu.
Ce dont je me souviens, c'est d'etre en droit... et fiancee avec Jeremy.
Nişanlımın katilini takdim ederim.
Voici la personne qui à tué mon fiancé.
Nişanlımı öldürdü.
Il a tué mon fiancé.
Bugün nişanlımın evine gittim. Ona sürpriz yapmak için böyle giyindim.
Je suis rentrée chez moi habillée ainsi pour surprendre mon fiancé.
Nişanlınla mı ilgili?
C'est sur ton fiancé?
Seni Miloud ile tanıştırayım, nişanlısı...
Je te présente tous mes amis. Miloud, sa fiancée...
Burası arkadaşımın nişanlısının evi.
c'est l'appartement du fiancé de mon amie.
Arkadaşının nişanlısıyla zerre kadar ilgilenmiyorum.
Je ne m'intéresse pas du tout au fiancé de votre amie.
Üstelik annesiyle geldiği yere getirdi. Nişanlısını getirmediği bir yere Song Yi Kyung'u getirmesi onda eski anıları mı depreştirdi?
d'habitude? et un endroit où tu as des souvenirs avec ta mère.
Arkadaşımın nişanlısı, ona yakın davranma dediğiniz için bunu yaptım.
Vous m'avez dit de ne pas être trop amicale. Quand t'ai-je dit d'arrêter d'être amicale?
Bir daha böyle bir şey yapma. Min Ho hyung hem müşterim hem de arkadaşımın nişanlısıdır.
Min Ho hyung est mon client et le fiancé de mon amie.
Ama nişanlımı çok seviyorsun.
Quoi? Pourquoi me regardes-tu encore comme ça?
Nişanlın mı?
non?
Sana onun arkadaşımın nişanlısı olduğunu söyledim.
Je t'ai déjà dit qu'il était le fiancé de mon amie. Ce... Ce n'est pas ça.
Min Ho arkadaşımın nişanlısı.
J'ai le devoir de protéger cette amie.
Kaçmaya çalışmayacağım, bir saat ertele yeter. Nişanlın ve arkadaşın hakkındaki gerçeği öğrenmek ölmüş birinin ilgi alanı değildir.
alors retarde ça juste d'1 heure. tu n'as même pas daigné vivre comme un être humain... tu donnes en plein dans l'auto-destruction?
Nişanlı mı?
Fiancé?
Bu feci görünüme rağmen nişanlısı mı var?
tu te comportes quand même comme une assistante.
Acaba cidden nişanlısının onu aldattığını mı gördü?
Tu as vraiment vu ton fiancé et ton amie?
Nişanlıyım dediğimde bana bir şey söylemedi.
Quand je lui ai dit que j'étais fiancée, il n'a rien dit.
- Kuzey Kutbu'ndaki nişanlın mı? - Ta kendisi.
- Celui qui était au Pôle Nord?
Uçan bir çocukla, bir pilotla birkaç yıl nişanlı kaldım.
J'ai été fiancée deux ans à un pilote.
Nişanlına hayalindeki işi teklif ediyorlar, "hayır" mı diyeceksin?
Ma fiancée s'est fait offrir son emploi de rêve, et il faut que je dise non?
Evet. Nişanlısı bana 50 bin dolar verdi kardeşiyle seviştiğini sır olarak saklamam için.
Sa fiancée m'a donné 50 000 $ pour que je raconte pas qu'elle couche avec son frère.
Mesela, ben de nişanlıyım ama bugün penis küçültme ameliyatı oluyor. Penisi çok büyük olduğu için her seferinde yıldırım çarpmış gibi oluyorum.
Genre "J'ai un fiancé aussi, il se fait réduire le pénis, c'est un tel calibre qu'il me met l'urètre au court-bouillon."
İşin macera arama kısmına gelince sanırım bu size çok az erkeğin sunabileceği bir şey ama özellikle de nişanlınız Stephen Douglas'ın sunabileceği bir şey değil.
Quant à votre soif d'aventure, peu d'hommes seraient à même de la satisfaire, surtout pas votre fiancé Stephen Douglas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]