English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ N ] / Nuance

Nuance tradutor Francês

254 parallel translation
Benim bilgili bir arkadaşım anlamın altındaki farkı iyi ayırt eder.
Mon confrère est un linguiste trop subtil pour ne pas saisir la nuance.
- Sen benim dediğimi yaz.
Il y a une nuance. Conjoint, c'est trop prosaïque.
Aklen dengesiz, bu farklı bir durum.
Il est perturbé... il y a nuance.
Ama insanların beni kör olduğum için küçük görmelerine izin veremem.
Ce que je te reproche, c'est que dans ta façon de parler de moi, il y avait une nuance de mépris.
Bu rengin sana çok yakışacağını biliyordum.
La nuance est parfaite.
Tüm o demokrasi ve insanların kardeşliği saçmalığı bizi hasta ediyor.
Entre Démocratie et Collaboration, il y a une nuance.
Bilmem, bu küçük ayrıntının farkında mısınız?
Nuance! Oh!
Birbirimizin en ince ve gölgelenmiş ayrıntılarını.
De la plus cachée à la plus subtile nuance de chair de chacun.
Şu yaptığıma bak...
Regarde la nuance...
"Renksiz bir gölge..."
" Nuance sans couleur.
- Bu tona ne diyorsun? - Tavus kuşu.
- Comment s'appelle cette nuance?
Kumaşla aynı tonda.
C'est la même nuance que le tissu.
Bu maddeyi aldığımızı kayıtlara geçmedik.
Nuance : On ne se shoote pas.
"Nuans" Bu gerçek bir kelime değil.
"Nuance". C'est pas un vrai mot.
Anladın mı?
Vous voyez la nuance?
Ses kullanımı. Otoriter bir sese sahip olmayı öğreneceğiz.
Hurler les ordres... avec une nuance d'autorité dans la voix.
Leonard'ın imzası büyük şekilde, fırça çalışması, o tazelik, o teknik.
C'est la signature de Léonard. Les coups de brosse... La nuance, la technique...
Bu, senden çok inandığım bir gerçek.
C'est une nuance en laquelle je crois plus que vous.
Sıcak insanların derilerinde bir sarı tonu vardır. Turuncu örtü, bu tonu ortaya çıkarır ve böylece insanların güzel görünmelerini sağlar.
Les gens chauds ont une nuance de jaune dans la peau, l'orange la fait ressortir et leur va très bien.
Yeni yılda, Vietkonglar Hue'ye girdiğinde,
Au Nouvel An, où Cong Nuance entre au pouvoir au Viêt-Nam,
Tek faydası, bizi hangisinin öldüreceğini bilecek olmamız.
Mourir sans savoir de quoi, ou en le sachant, quelle nuance!
Avukatların hiç umursamadığı bir değer bu. Ama benim için önemli.
Nuance sans objet pour les avocats, mais importante à mes yeux.
İtalyan asıllılar gibi bakıyorum. Arada fark var.
Nuance!
İş konusunda hiçbir ayrıntıyı atlamaz.
En affaires, aucune nuance ne lui échappe.
Son yıllarında ölüm, kraliçenin üstünde melankolik bir hava yaratmıştı.
"Sa mort répandit une nuance de mélancolie " sur les dernières années de la reine.
Senin dediğin gibi değil.
Nuance.
- Farkı anlıyor musun?
- Tu saisis la nuance?
Bu şahane rengi yapmayı kestiler.
Ils ne font plus cette magnifique nuance.
Gelecek sefere öğle yemeği benden olacak, tamam mı, Jer?
Nuance! Je paie le prochain déjeuner, hein?
Gençmiş gibi davranıyor. İnce bir fark var.
Elle se déguise en jeune, nuance.
Sen kıç yalama ustasısın. İşte, aramızdaki fark da bu.
Non, t'es le roi des cons, nuance.
- Arada fark var.
- Nuance!
Mavinin çok güzel bir tonuymuş.
C'est une jolie nuance de bleu.
Sence de mavinin güzel bir tonu değil mi?
Vous ne pensez pas que c'est une belle nuance de bleu?
Fakat bu sevgiyi elinde tutmak konusunda başarısızdı. Ve yetimhaneyi evi biliyordu.
Mais si on ne nuance pas cet amour, on fait de l'orphelinat son foyer.
Olay tamamen nüanstır.
Tout en nuance.
Takip etmek ve haberdar olmak arasında çok iyi bir fark var.
Il y a une nuance entre épier et être attentif.
Nüanslar çok zekice gizleniyor ama belli.
La nuance est subtile, mais essentielle.
Açıkçası sen Mary Marsh ve John Van Dyke'a bu kadar yakın durduğunda seni de aynı boyayla boyuyorlar.
Quand vous êtes si près de Mary Marsh et John Van Dyke... il est parfois difficile de voir la nuance.
Şu renklendirmeye bakın.
Voyez cette nuance subtile.
Arada fark var!
NUANCE.
Demek, avukatlardan da saygınsınız.
Une nuance digne d'un avocat.
Üzgünüm.Ben sadece tek bir hız biliyorum.
Désolée, je ne fais pas dans la nuance.
- Belki de aşk yetmiyor. - Corie, belki de haklısın.
- Nuance, tu sors car pendant deux heures, j'ai besoin de silence.
Özür dilerim. Ama arada çok fark var.
- Mais la nuance est de taille.
Ama "nuance", bilmiyorum.
Mais "nuance"!
- Büyük-yeğen.
Nuance.
- İkisi de tamamen farklı şeyler.
Nuance. – Ah oui?
- Fark.
- Nuance!
Çok daha karmaşık ve farklıdır.
C'est très nuancé et très compliqué.
Yo, şöyle, istiyorsun ama kızmıyorsun çünkü :
non, nuance.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]