English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ N ] / Nüfuz

Nüfuz tradutor Francês

314 parallel translation
Yatağına döndüğünde kışın o soğuk havası odaya tamamen nüfuz etmişti.
"Et quand elle se mit au lit," "le froid de l'hiver avait déjà bien pénétré dans toute la pièce."
Yağ nüfuz edene kadar az biraz daha beklemen gerekiyor.
Il faut attendre un peu que l'huile se mélange.
Bay Brown nüfuz sahibi bir vatandaş.
M. Brown est un citoyen influent.
Önemli olan nüfuz, güç ve dayanıklılıktır. Bir de amacın olmalı.
Ce qui compte, c'est poids, force, endurance et intention.
Papaz, ekmeğin içine nüfuz eden efendimizi kutsadığımızda.
Quand le prêtre consacre le Seigneur descend dans l'hostie.
Ahlakına nüfuz edilemeyeceği için, elde tutmak zor olur.
Sa moralité est impénétrable, elle est donc difficile à garder.
Ziyadesiyle nüfuz sahibi olan müşterilerim malın ayın 28'inde Roma'da teslim edilmesini bekliyorlar yani bugünden itibaren 2 haftamız var.
Des clients, des hommes très puissants, prendront livraison à Rome le 28. Dans deux semaines.
Nüfuz mu?
Son influence?
Varlığımın özüne nüfuz ettim.
J'ai pénétré au plus secret de mon être.
Ultrasonik dalgalar iç kulağa nüfuz ediyor. Bu da geçici baş dönmesine sebep oluyor.
Les ultrasons pénètrent l'oreille interne, ce qui donne le vertige.
Kısacası, nüfuz etmek mümkün değil. Hiçbir insanoğlu ona bir şey yapamaz.
En clair, il n'y a aucun moyen, pour aucun humain, de s'en prendre à lui.
Bu ikinci delik yüzündeki deliğe nüfuz ediyor.
Ce second trou pénètre celui de ton visage.
Yine de, şimdi ayarladığımız bu küçük gezinin... tüm bunları değiştireceğini düşünüyorum çünkü diğer şeylerin yanında... bu bizim onların ana üssüne nüfuz etmemizi gerektirecek.
Mais je suis sûr que la petite balade qu'on a organisée va changer tout ça, car nous devrons, entre autres, pénétrer dans leur base principale.
Tüm merciye nüfuz etmen gerekmez.
Inutile d'infiltrer toute l'agence.
Güç, bütün canlıların yarattığı bir enerji alanıdır. Bizi çevreler, içimize nüfuz eder. Galaksiyi bir arada tutar.
C'est un champ d'énergie créé par tout être vivant... qui nous entoure, nous pénètre et unit la galaxie en un tout.
Ateş eden birinin cildine barut tozu nüfuz eder.
Le moulage? Quand on tire avec un revolver... un peu de poudre s'incruste dans la peau.
Tabii ki... zenginliğim bana eni konu iyi bir nüfuz sağladı.
Bien sûr, ma fortune m'a donné un poids considérable.
Camlara dayayıp ez ki güzel kokusu bütün odaya nüfuz etsin ve bütün kötülükleri kovsun, ayrıca şu küçük odayı da unutma.
Ecrasez-les contre les vitres pour que l'arôme remplisse la pièce entière... et éloigner tout mal, et n'oubliez pas la petite pièce là-bas.
Kısa bir süre içinde, Rasputin muazzam bir nüfuz elde etti.
En quelques années Raspoutine y acquiert une influence stupéfiante.
Ama, Rusya tarihinde Grigori Rasputin'den başka hiç kimse bu kadar büyük bir nüfuz elde etmemişti.
Mais jamais l'histoire du pays n'avait connu quelque chose d'ampleur comparable au phénomène Raspoutine.
Kara Veba, Antiller'den gelip Avrupa üzerinden batıya doğru bir kez daha sesini duyurmaya başladı, denizciler tarafından taşınarak Güneybatı istikametinden İngiltere'ye nüfuz etti.
LA PESTE NOIRE SE DIRIGEA A NOUVEAU VERS L'OUEST DES INDES A L'EUROPE TRANSPORTEE PAR LES PECHEURS PUIS ENVAHIT L'ANGLETERRE A L'ARRIERE D'UN TRAIN.
Hastayı iyi etmenin yeni bir yolunu bulmaya çalışacaktır,... türünün tek örneği rahatsızlığın içine nüfuz edebilmek umuduyla.
loin de la ville. Elle commencera ses recherches sur une nouvelle méthode... de traitement.
Alt tarafından ateş edilmediği sürece, tüfek mermisinin nüfuz edemediği kalın bir kıl tabakasıyla kaplıdır.
Il a une cuirasse en cartilage qui ne peut être transpercée que par en-dessous.
Her şeye nüfuz eder ve çıkarız. Bir insan olarak... sana saygı duyuyorum.
On est en harmonie avec les choses, donc, en tant qu'être humain, je vous respecte.
Kişisel mutluluk kavramının, etkisi azaldıkça bir ulusun ya da medeniyetin edebiyatına nüfuz ettiği benden çok önce söylenmişti.
Le livre part de l'hypothèse que la notion de bonheur personnel... s'amplifie dans le champ littéraire en même temps que diminue... le rayonnement d'une nation, d'une civilisation.
Arkadaş edinmek ve insanlar üzerinde nüfuz kurmak istiyor.
Se faire des amis et avoir de l'influence.
Topraktaki bakteriler hızla içine nüfuz edip bedenini saracak.
La bactérie dans le sol pénètre la peau et la chair par simple contact.
Gerekli nüfuz ve desteğe sahip olan büyük bir hissedar.
un gros actionnaire de la société avec le bras long qu'il me fallait.
"Sahip olduklarını saçarsın. Gittiğin her yere nüfuz edersin."
"Tu peux faire rayonner tout ton être, pénétrer partout où tu vas?"
İnsanın nefesine nüfuz eder ve lösemiye yol açar!
Il attaque la moelle osseuse et provoque la leucémie.
Güverte 39'a nüfuz eden radyasyonla birebir aynı.
Il s'agit bien des mêmes radiations qui ont pénétré le pont 39.
Fil ve kalelerime güç ve nüfuz yolları açılacak!
les voie du pouvoir et d'influence s'ouvriront à mes fous et mes tours.
Dahası da var! Nüfuz ettiği bölgelerden elde edilecek servet ya da paradan değerli mücevherlerden. incilerden, madenlerden, baharatlardan ve diğer bütün kazanç getirici kaynaklardan yüzde on hisse istiyor.
Qui plus est... il recevra un dixième... de toutes richesses, monnaies... pierres précieuses... perles, métaux, épices, et de toute autre source lucrative... acquise... sous sa juridiction.
15,000 kauçuk ağaçlık arazi benim nüfuz sahamdı.
C'était mon domaine, 6000 hectares d'hévéas.
Bu alan gövdeye nüfuz ettiğinde, mekik mürettebatını da etkilemeye başladı.
En pénétrant dans la coque, le champ a affecté l'équipage.
Kullandığım nüfuz tamamen gayrıresmi mahiyetteydi.
Non, l'influence que j'ai pu avoir était officieuse.
Onlar aşamalı bir polaron kullanılarak bizim kalkanlara nüfuz ediyorlar.
Ils pénètrent nos boucliers avec un rayon de polarisation polyphasée.
Sensörlerimiz içine nüfuz edemiyor.
- lmpossible de la pénétrer.
Kalkanlarımızdan içeri nüfuz edebiliyor.
- Le rayon traverse nos boucliers.
Nüfuz sahibi birileriydi. New York'tan Los Angeles'a kadar izimizi sürebilecek güçte birileriydi.
Quelqu'un qui a du pouvoir, quelqu'un capable de nous conduire de New York à Los Angeles.
İstasyon tarafından tarandık, Kaptan. Kalkanlarımızın için nüfuz ediyor.
La station nous scanne.
Ana saptırıcıyı yeniden düzenleyip düzinelerce radyon sinyali göndererek hapishanenin, kalkanlarına nüfuz edebiliriz.
Avec des dizaines de rayons de radions traversant leurs boucliers.
Önemli olan her anda neyin kastedildiğine derinlemesine nüfuz edebilmek.
Ce qui compte, c'est de pénétrer ce qui se dit à tout moment.
Duvarlara nüfuz etmiş.
Ils sont imprégnés dans les murs.
Sensörlemiz gövdesine nüfuz etmekte zorlanıyor.
Les détecteurs ne pénètrent pas la coque.
Gerçekler kalın tas kafana nüfuz edene kadar beklemeyeceğim.
Je ne discute plus.
Ama hayat veren kan yeniden gönülsüz beynime nüfuz etti.
Mais la vie revint malgré moi dans mon cerveau.
Swain dinle, kadın nüfuz sahibi.
Ecoute, Swain.
Tuhaf meyve operasyonu plana göre ilerleniyor.Yarın 21 : 00 itibariyle nüfuz etme ve ele geçirme bekliyorum. Bekleyin.
L'opération Drôle de Fruit va de l'avant comme prévu.
Sana nüfuz etmesine müsaade etme.
Un cadeau pour toi.
Nüfuz sahibi birileriydi.
Quelqu'un qui a du pouvoir, quelqu'un capable...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]