Okuyabiliyorum tradutor Francês
378 parallel translation
Senin gözlerinden de, ona aşık olduğunu okuyabiliyorum.
Votre regard me dit que vous aimez cet homme.
Evet, o eski kitapların çoğunu okuyabiliyorum.
Si vous étiez libre... et si j'étais libre...
Evet, önemli, kesinlikle ama artık görünce okuyabiliyorum
C'est important. Mais je lis couramment.
Evet, buradan bile okuyabiliyorum.
J'en doute pas.
Düşüncelerinin çoğunu okuyabiliyorum.
Je peux lire un bon nombre de vos pensées.
Ayrıca, onun düşüncelerini okuyabiliyorum.
- Je lis dans les pensées de la dame.
Bazen aklından geçenleri okuyabiliyorum Danny. Özellikle de gözlerinde o tuhaf bakış olduğunda.
J'arrive à lire dans tes pensées de temps en temps, surtout quand tu as ce regard bizarre.
Hepinizin içindekileri okuyabiliyorum, kendiminkileri bile!
Mais à présent, nous sommes percés à jour.
Teşekkürler, okuyabiliyorum.
Je sais lire, merci.
10 yıldır ilk defa gözlüklerim olmadan okuyabiliyorum.
Pour la première fois depuis dix ans, je vois sans mes lunettes. - J'ai une vue parfaite.
ve ortadaki kıvrımlara baktığımda... adınızı hemen hemen okuyabiliyorum.
Et, au centre de l'écusson, je puis presque voir votre nom.
Gözlerinden okuyabiliyorum.
Je le vois dans tes yeux.
Cahilim ama biraz okuyabiliyorum.
Je n'ai pas d'éducation, je sais simplement lire un peu.
Evet, birkaç dili okuyabiliyorum.
Si, en plusieurs langues.
Fakat tabelayı rahatlıkla okuyabiliyorum.
Je lis très bien le panneau.
Aklından geçenleri kolaylıkla okuyabiliyorum. Bir aynada imişcesine net gözüküyor.
Je peux lire en vous très clairement, comme un reflet sur un miroir.
- Bal gibi de okuyabiliyorum!
Si, je sais!
Okuyabiliyorum.
Je peux.
Sadece isimlerini okuyabiliyorum.
- Je ne comprends que leurs noms.
- E tabii ki okuyabiliyorum.
- Evidemment!
Sen dürüstsün, bunu gözlerinde okuyabiliyorum.
Vous êtes honnête.
Yüzüne baktığımda karakterini okuyabiliyorum.
Quand je regarde ce visage, je sais à qui j'ai affaire.
Haritadan okuyabiliyorum.
Je sais lire une carte.
- İçinizi okuyabiliyorum, Columbo.
- Vous êtes si prévisible.
Aklınızı okuyabiliyorum, Müfettiş.
Et je lis aussi dans vos pensées, inspecteur.
Evet. Yüzünden okuyabiliyorum. Kazıklanmışım.
Je le vois à ton air, c'était une arnaque.
Seni bir kitap gibi okuyabiliyorum, Bay Crewe.
Je lis en vous comme dans un livre.
Gözlerinizden okuyabiliyorum.
Je le vois dans votre regard.
- İngilizce okuyabiliyorum, tamam.
Mais je lis l'anglais, moi.
Okuyabiliyorum.
Je sais lire.
Rüyamda Dünyaların Kitabını okuyabiliyorum.
Dans mon rêve... je consulte le Livre des Mondes.
- Okuyabiliyorum dedim!
– Je sais lire!
Burada en azından okuyabiliyorum.
J'ai rien à foutre chez moi! Ici, au moins, je peux lire!
Şey, bilgisayarın ne yaptığını bir şekilde okuyabiliyorum.
Je peux lire ce que fait un ordinateur.
Neredeyse dudaklarını okuyabiliyorum.
Je lis presque sur ses lèvres. Rapproche-moi!
Vucüt dilini okuyabiliyorum.
Je lis ton corps.
Şahsen kırk yaşımdan beri kendi kendime okuyabiliyorum.
Je lis tout seul depuis que j'ai 40 ans.
Okuyabiliyorum, okuyabiliyorum!
J'arrive à le lire! Je peux le lire!
- Evet, okuyabiliyorum.
- Je sais lire.
Onu şimdi okuyabiliyorum, Constellation sınıfı bir yıldız gemisi, itiş gücüyle yolculuk ediyor.
Mais on ne risque pas de s'ennuyer.
Etmen gerekmiyor. Zihnini okuyabiliyorum.
Je lis dans tes pensées.
- Yüzünüzden okuyabiliyorum.
J'ai vu votre mine
Gazete okuyabiliyorum.
Je lis les journaux.
Gözlerinden okuyabiliyorum.
Je les ai lus dans tes yeux.
Bunu gözlerinden okuyabiliyorum.
Je le vois dans tes yeux
Zihnini okuyabiliyorum aşkım.
Je peux lire dans tes pensées.
Okuyabiliyorum, Ed.Teşekkürler..
Je sais lire, Ed. Merci.
Çoğu zaman aklından ne geçtiğini okuyabiliyorum.
Parfois, je peux lire tes pensées.
İlk iki satırı okuyabiliyorum ve ikinci sayfada, ortadaki cümleleri ve birkaç tane de son sayfada.
Je peux lire les deux premières lignes... Et celles au milieu de la deuxième page, et un peu vers la fin.
- Okuyabiliyorum.
- Je sais lire.
Okuyabiliyorum. Okula gittim.
J'ai appris à lire à l'école.