Olan olmuş tradutor Francês
438 parallel translation
Bir mil kadar kovalamış ve adam birden bire direksiyonu kırmış ve olan olmuş.
Il est sorti volontairement de la route.
Olan olmuş. Senin için rahat olsun.
Tu n'as pas à t'inquiéter.
Eğer bu başvuruyu yırtmama izin verirsen, olan olmuş geçen geçmiş diyeceğim.
Laisse-moi déchirer cette requête et j'oublierai ce qui s'est passé.
Olan olmuş. Ardından ağlamanın yararı yok.
Le vin est tiré, il faut le boire.
Her neyse, olan olmuş... biz başka bir şeyden bahsediyorduk, hatırladın mı?
De toute façon, c'est passé, et nous parlons d'autre chose, vous vous rappelez?
Olan olmuş.
Il y en a donc une autre!
Ama olan olmuş.
C'est trop tard.
Olan olmuş.
La chose est faite.
Olan olmuş.
Ce qui est fait est fait.
Olan olmuş.
ce qui est fait est fait.
Olan olmuş artık.
Quand la tasse est brisée, on ne recolle pas les morceaux. Finissons-en alors.
Olan olmuş bir kere.
Ce qui est fait est fait.
Olan olmuş, biten bitmiş bir kere. Ne diyeyim?
Tu sais ce qui s'est passé.
Olan olmuş artık, uzatmaya gerek yok. At ölmüş, tekmelemeyi bırak.
Cela ne sert à rien.
Olan olmuş.
Ce qui est fait est fait
Bu şekilde düşünürsen kafayı yersin. Olan olmuş bir kere.
À raisonner comme ça, tu deviendras folle.
Evet, çok güzel olmuş. Gördüklerimin içinde en şık olanı, Sam.
C'est vraiment chouette, Sam, j'ai jamais rien vu d'aussi chic.
Suçlu ben olmuş olsaydım, altında oyuk olan büyük bir taş bulur ve ganimeti yıllarca orada saklardım.
Si j'étais coupable, je cacherais Ie butin sous une pierre creuse.
Bu bana büyükbaba olmuş kapı komşum olan eski bir dostumu hatırlattı.
Même un vieil ami me rappelle que je serai bientôt un grand-père.
En az Vermont, Ohio, Virginia Kaliforniya ve Illinois kadar güzel olan bu yerler kesimhanedeki bir dana gibi paramparça olmuş ve durmadan kan akar bir durumda.
Une partie du monde aussi belle que le Vermont, l'Ohio, la Virginie, la Californie et l'Illinois, gît éventrée, sanguinolente, tel un cerf à l'abattoir.
$ 600.000'ne mal olmuş olan bu saat dünyanın neresinde olursa olsun, oradaki saati gösterir :
Sa construction a coûté 600000 $ et elle vous donne... l'heure qu'il est aux quatre coins de la Terre.
Hasta olan sadece ciğerleri değil. Tepeden tırnağa hasta olmuş gibi.
Pas seulement à cause de son poumon troué, mais aussi parce que c'est un déraciné.
Merhum Bay Thomas Cardew, çok hayırsever kişilikli yaşlı bir beyefendi, beni bulmuş ve bana Worthing ismini veren de o olmuş, çünkü o zamanlar popüler bir yer olan Worthing'e birinci mevki bir bileti varmış.
Monsieur Worthing... Je dois dire que je me sens plutôt perplexe.
Önceden zor kararlar verme durumu olan hastalarınız olmuş muydu?
Avez-vous déjà eu des patients ayant eu de lourdes responsabilités?
Olan olmus.
Le mal est fait.
Yüce Tanrım, sevdiğim bu kadını koru, sonunda karım olmuş olan bu kadını koru...
Seigneur, protégez celle que j'aime, et qui est enfin mon épouse.
Sahip olduklarımız ve kadınlarımıza olan arzuyla tahrik olmuş kana susamış bir barbar!
Un vandale assoiffé de sang qui en veut à nos biens et à nos femmes.
Radyoaktif enerjiye maruz kalan canlıların özelliklerinin değişebileceği bilimsel bir gerçek. Bu bitkilere olan şey, oradaki yaratıklara da olmuş.
Une exposition à des sources radioactives modifie les caractéristiques des êtres vivants, d'où ces plantes et ces créatures.
Var olmuş olan her şeyin, her yerde yok oluşu.
De tout ce qui existe partout.
Göktaşıyla olan çarpışmanın dışında bence daha fazlası olmuş.
Je pense que la collision a eu d'autres conséquences.
Scotty'nin ona olan inancı da etken olmuş mudur?
Pensez-vous que la foi de Scotty y soit pour quelque chose?
Tüm tarih boyunca en "çok gizli" olmuş olan bir kurumun basitçe tenzil-i rütbesi.
Nous allons dévoiler le plus grand secret de l'Histoire.
Bir zamanlar, siyah olan beyaz bir adam İnsan Oğlu olmuş.
Jadis, un homme blanc noir serait devenu un Etre Humain.
Şimdi, manastırda olan şu ; taş gibi bir rahibe yakışıklı bir gence aşık olmuş.
dans ce couvent que se passait-il donc?
Bıyıklı olan. - Ne olmuş ona?
La moustachue?
Dr. Marcus'un misafiri olan. Ne olmuş ona?
Le gars qui réside chez le Docteur Marcus.
Sonra parası olan bir adamla tanışıyorsun ve adam gergin ve meşgul çıkıyor. İnsanlığı yok olmuş.
Puis on rencontre un homme qui a un peu d'argent et il est pingre et anxieux et l'aspect humain a disparu.
Birinden olmuş olan, ateşin altında yuvarlaklaştırır,
Du tir au pigeon! Pulford.
Kazanma ihtimaliyle öyle sarhoş olmuş ki... bu iş için zorunlu olan bir şeyi unutmuş.
Il est tant exalté par la prospective d'une victoire, qu'il a oublié quelque chose essentiel dans son discours d'aujourd'hui.
Bunun gibi bazı gezegenler artık yok olmuş bir yıldızın kalıntıları olan dev gaz bulutsularına komşu olacak.
Certains mondes auront le spectacle d'une vaste nébuleuse gazeuse... vestige d'une étoile qui n'existe plus depuis longtemps.
Ama yazı ve geometriyle uğraşan elleri ayakları olan ve dik duran canlılarsa pek komik görünmemeliler herhalde diye mırıldanmıştır. Jüpiter'in dört uydusu Galile uyduları bile, yön bulmalarına yardım etmiş Jovi okyanuslarında denizcilere rehber olmuş.
Mais il affirme plus loin... que ces êtres ne sont pas si bizarres... que ces extraterrestres ont des mains, des pieds, se tiennent debout... savent écrire... et que les quatre satellites de Jupiter, appelés galiléens... sont là pour faciliter la navigation et aider... les navigateurs des océans joviens.
Ve galaksinin doğu köşelerindeki rahat medeniyetlerin bir çoğunda Rehber, bilginin ve bilgeliğin standardı olmuş olan Büyük Galaksi Ansiklopedisinin yerini almış durumda.
Auprès bon nombre de civilisations parmis les plus tranquilles des confins orientaux de la Galaxie, le Guide Galactique a même supplanté la grande Encyclopædia Galactica comme dépositaire standard de tout le savoir et de toute la sagesse, malgré ses nombreuses omissions et son contenu largement apocryphe ( ou du moins pour une bonne part inexact ),
Ne olmuş? Bu hep olan bir şey.
C'est fréquent.
Gelecek haftadan sonra olmuş olan şeyleri.
C'est cela qui a causé le saignement. Maintenant tu comprends comment les choses se passent ici.
150 yıl önce olmuş olaylar için, mantıklı olan, varolan belgeleri referans kabul etmektir.
Pour les événements d'il y a plus de 150 ans, il est logique... de se référer à la documentation existante.
Olan olmuş.
Eh bien, trop tard.
Buradaki yabancı bir hükümet elçisi olan beyefendi, bir kaza eseri, olabilecek en şeytani suçun kurbanı olmuş.
Ce gentleman, émissaire important d'un gouvernement étranger, vient d'être victime d'un crime honteux et diabolique.
" Oğlum Charles Sanford Babbitt'e, ne yazık ki ilişkimizin sona ermesine neden olmuş olan, üstü açılabilir Buick'i miras olarak bırakıyorum.
"Je lègue par la présente à mon fils, Charles Sanford Babbitt, " cette fameuse Buick décapotable, " la voiture même qui, malheureusement, a conduit nos relations à leur terme.
Benimle olan meseleden sonra, iyiliklerin olmuş.
D'ailleurs, votre comportement, mon cas excepté, est connu.
Şimdi onun yerine gelen Bay John Keating ile tanışacaksınız. Bu okuldan mezun olmuş olan Bay Keating, birkaç yıl boyunca Londra'daki saygın bir okulda öğretmenlik yaptı.
Vous aurez l'occasion, plus tard, de rencontrer son successeur, M. John Keating, diplômé avec mention de cette école, et qui, depuis plusieurs années, enseigne à la prestigieuse École Chester de Londres.
Harap olmuş hayatlarda güzel olan bir şey yoktur.
Ce n'est pas bien que de détruire des vies.
ölmüş 552
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20