Olanaksız tradutor Francês
432 parallel translation
Olanaksız değil.
Absolument pas, M. Fryer.
Olanaksız.
- Impossible!
Yasaya göre, bir başka yönde karar vermek olanaksız. Ancak, büyük bir adli yanlış yapıldığı kuşkusuz.
La loi interdit qu'il y en ait un autre, mais il s'agit là d'une grave erreur de justice.
Durum olanaksız bir hale geldi.
- La situation est impossible.
O katlanılması olanaksız küçük veledin buraya gelmesine niçin izin veriyorsun, anlamıyorum.
Pourquoi laissez-vous ce sale gamin entrer ici?
Çok güzel, kusursuz, harika. Malın kalitesini küçümsemek aptalca olur... ama şartlarınız olanaksız.
Ces bijoux sont superbes, et je n'oserais douter de leur qualité, mais ils sont trop chers.
Bu da olanaksız.
Mais c'est impossible.
Bugünlerde alışveriş olanaksız.
Faire les magasins est devenu impossible.
Bana bir ipucu veriyor ve biliyor ki, onu kontrol etmem olanaksız.
Il me donne une piste que je ne peux pas vérifier.
Olanaksız, Kelly.
C'est impossible.
Onların kesin olarak kabulü neredeyse olanaksız.
Ils ne peuvent être considérés comme valide.
# Bir büyü ki, tarifi olanaksız.
Cette inexplicable magie
Belki tanışırız. Olanaksız.
Je la rencontrerai peut-être.
Bu kadar sık tek başıma çekip gitmek benim için olanaksız.
C'est impossible d'y retourner déjà.
Bu olanaksız.
C'est impossible!
Telafisi olanaksız.
Sans remède...
Bu şartlar altında, korkarım bu olanaksız.
Vu les circonstances, je crains que ce ne soit impossible.
- Ben olanaksız olduğunu söylemezdim.
Ce n'est pas impossible.
- Harry Pebbel bütçesi üzerinden, bir top yıldız bulmak olanaksızdı
Impossible d'obtenir une célébrité vu notre budget.
Fakat bu olanaksız.
C'est impossible!
Bilim hiçbir şeyin olanaksız olmadığını öğrendi.
En science, rien n'est impossible.
Olanaksız.
lmpossible!
"Bilim hiçbir şeyin olanaksız olmadığını öğrendi."
"En science, rien n'est impossible!" Approchez, mes amis, venez!
Adımın ve itibarımın düzelmesi olanaksız.
Ma réputation est déjà irrémédiablement mauvaise.
Römorkla çekmek olanaksız.
Pas de place pour un remorqueur.
Olanaksız!
Impossible.
Genel olarak ben oldukça iyi tabiatlı biriyim, Seymour, fakat seninle zaman geçirmeyi ve öyle kalmayı olanaksız buluyorum.
D'ordinaire, je suis une bonne nature, Seymour, mais il m'est impossible de continuer comme ça avec toi.
Şey, olanaksız. Ekzost patlaması olmalı.
Impossible, sans doute l'échappement d'une voiture
Şimdi imtiyazın süresi doluyor bu kez aynı ayrıcalığı sağlamak neredeyse olanaksız.
- La dispense. Le délai de validité expire, et cette fois il me sera infiniment plus difficile de la renouveler.
- Bunun olanaksız olduğunu söylemedim mi?
- J'ai dit que c'était impossible, non?
Bunu kendimi kurtarmak için söylemiyorum... Ne var ki, bu görevin başarılması olanaksız.
Ce qui est impossible va rester impossible.
Bu kadar dehşete düşmüş birisini daha önce hiç görmedim veya korku gerilimini serbest bırakmayı olanaksız kılan birisini.
Je n'avais jamais vu quelqu'un si terrifié ou si incapable de maîtriser ses émotions.
- İngilizce olanaksız.
- En anglais, c'est impossible.
Olanaksız.
Ce n'est pas possible.
Bir zamanlar, Thebesli bir prens varmış. Bu olanaksız.
II était une fois, un prince de Thèbes.
Olanaksız.
C'est impossible.
- Olanaksız. Buna izin veremem.
- Je ne vous le permets pas.
- Bence, korkarım ki bu olanaksız.
- Je crains que ce ne soit impossible.
- Olanaksız?
- impossible?
Hiçbir şey olanaksız değil.
Rien n'est impossible.
Üzgünüm efendim, olanaksız. 35 saattir Birleşik Devletlerle bağlantımız yok. Ne kuzey ne de güney hatlarından yanıt alamıyoruz.
Désolé, On a perdu tout contact avec les États-Unis depuis 35 heures, sur les deux câbles : nord et sud,
Olanaksız. Tüm sistem sular altında. Londra boşaltıldı ve...
lmpossible, Le système ne fonctionne plus, Londres a été évacuée et,
- Jeolojik olarak olanaksız.
C'est une impossibilité géologique.
Artık SPECTRE için çalıştığımı bilmesi olanaksız.
Elle ignore sûrement que j'appartiens au SPECTRE.
Bu olanaksız.
C'est impossible.
Altın, beyler, eritilip yine şekillendirilebilir, ve bu, elmasın tersine, izini sürmeyi olanaksız ve onu en zeki kaçakçılar için de cazip kılar.
Il suffit de refondre n'importe quel or pour le rendre anonyme. L'or est donc plein d'attraits pour les trafiquants de grande envergure.
Grand Slam Operasyonu olanaksız, biliyorsun.
Grand Schlem ne marchera pas.
Bu vahşi ile oynaşmak olanaksız. Sadece zamanımı harcıyorum.
Ces sauvages sont impossibles.
Bu olanaksız.
Lmpossible!
Bu resmen olanaksız.
C'est impossible.
Üzgünüm, bayım. Bu olanaksız.
- Je regrette.