Olmadığını tradutor Francês
58,445 parallel translation
- Bunun orijinal olmadığını bil sen de.
Tu dois savoir que ce n'est pas original. Ils ont ma fille.
Ama bu seansın bunun için olmadığını biliyorsundur umarım.
Mais j'espère que tu sais que ce n'est pas ce que Cette session devait être.
İyi niyetli bir mevduat sigorta kurumu olmadığınızı biliyorum. Ama siz işlerinizi farklı şekilde görüyorsanız...
Et je sais que vous n'êtes pas l'authentique FDIC, mais...
- Ayrıca dürüst olayım pullu elemanın arkadaşın olmadığını umuyorum Ray.
Et puis, en toute honnêteté, j'espère que le gars aux timbres, c'était pas ton pote, Ray. Parce que...
Ama mekanın pek saray olmadığını söylemeliyim. - Ovası.
C'était pas vraiment un palais.
Annemle iyi anlaşamadığınızı ve böyle bir isteğiniz olmadığını biliyorum. Bazen de olsa eskiden olduğu gibi birlikte olabileceğimiz düşüncesi gerçekten çok güzel.
Tu t'entends pas bien avec maman, c'est pas évident pour vous, mais l'idée de se retrouver tous ensemble me plaît assez.
İnsanların Jane Chapman'ın kolay lokma olmadığını öğrenme vakitleri geldi.
Faut pas la chercher, Jane Chapman.
Şimdi Celeste'le konuştuk da bana Ziggy olmadığını söyledi.
J'ai parlé à Celeste. Elle m'a dit que c'était pas Ziggy.
Nassau'yu almayı başarırsak herkesin gözündeki bağı çözersek İngiltere'nin kalıcı olmadığını ifşa edersek bütün Yeni Dünya boyunca tutuşacak devrim ateşini yakarsak o zaman mümkündür.
Si nous reconquérons Nassau... Si nous montrons à tous qu'un monde sans l'Angleterre est possible... Si notre révolte s'exporte au-delà du Nouveau Monde...
Test ettiğinde bozuk olmadığını görürsün.
Quand vous l'analyserez, vous le constaterez.
Suyun zehirli olmadığını nereden biliyorsun?
Comment tu as su, pour l'eau?
Buralı olmadığını biliyorum.
Je sais qu'il n'était pas d'ici.
Her şeyin bir hiç uğruna olmadığını söyle onlara.
Dis-leur que ce n'était pas pour rien.
Ve bu da bize Ray Stussy'nin, özellikle de aracının başka bir araç tarafından ezilmiş olması sebebiyle ve aracın sizin şirket aracı olması nedeniyle ister istemez ekibinizde herhangi bir kimliği belirsiz bir elemanınızın olup olmadığını düşündürttü.
On s'est demandés, puisque M. Stussy, Raymond, s'est fait enfoncer sa voiture par un autre véhicule de votre société... Il y aurait eu une dispute entre Ray et un membre de votre équipe encore non identifié.
Gördün mü? Sana o kızın iyi olmadığını söylemiştim.
Je savais qu'il fallait se méfier de cette fille.
Sorularıma cevap vermek için birkaç dakikanız olup olmadığını merak ettim.
Auriez-vous un peu de temps à m'accorder?
Senin olmadığını nerden bileceğim?
Comment être sûr qu'elle est pas à vous?
Beraber olmadığını söylediğinizi sanıyordum?
Je croyais que vous n'étiez pas ensemble?
Yani Emmit ile çatışma olmadığını söylüyorsun?
Donc vous n'avez pas de problème avec Emmit?
O, Sy olmadığını biliyor, bu o değil...
Il sait que ce n'est pas Sy, que ce n'est pas...
Ve küçük olmadığını biliyorum.
Je sais que tu as grandi.
Bunun senin için kolay olmadığını biliyorum.
J'imagine à quel point ce doit être dur.
Yani şimdilik dünyanın bazen pek de mantıklı olmadığını bilmen yeterli.
Pour l'instant, sache que parfois, le monde n'est pas logique.
Bana Belçika'da telefon olup olmadığını mı soruyorsunuz?
Vous me demandez s'il y a des téléphones en Belgique?
Bunların ne anlama geldiğini ya da Dünya'nın parmağının olup olmadığını hâlâ bilmiyoruz.
On ignore toujours ce que ça suppose, ou si la Terre était impliquée.
Sonra hiç eşyam olmadığını fark ettim.
Quand je me suis rendu compte... Je n'ai pas de matériel.
- Önceden sevgili olup olmadığınızı sordum.
J'ai demandé un jour si vous étiez en couple. Il a dit quoi?
Sekou'nun tehdit olmadığını söylemiş.
Il leur dit que Sekou n'était pas une menace.
- Başkan Morse'a ulaşın ve ikna olmadığınızı bilmesini sağlayın.
- Communiquez avec le Président Morse Et assurez-vous qu'il sait que vous n'êtes pas convaincu.
Onun CIA destekçisi biri olmadığını bilmen gerekirdi.
Tu sais qu'elle n'est pas fan de la CIA!
Buradaki kötü adamın sen olmadığını da biliyoruz.
Vous n'êtes pas le méchant.
Bu fikrin bana ait olup olmadığını soruyorsan, cevabım evet.
Si vous demandez si ça vient de moi, la réponse est oui.
Kesinlikle. Başka saldırı olmadığını teyit edene dek gerekli.
Oui, le temps qu'on y voie clair.
- Doğru olmadığını söyleyin.
Dites-moi que c'est faux.
Doğru olmadığını söyleyin.
Dites-le!
Burada olmadığını bilmiyorlar mı?
- Mais elle est pas là.
Senin ağzından İran'ın anlaşmada hile yapmadığını ve Kuzey Kore'de bir paralel program olmadığını duyar.
Et si elle peut entendre de votre bouche... que l'Iran ne joue pas un double-jeu dans l'accord, qu'il n'y a pas de programme parallèle en Corée du Nord...
O kadar da kötü olmadı gerçi büyümüş oğullarının bir düdük kolyesi taktığını görmek zorunda kalmadılar.
C'est pas plus mal, ils leur est épargné de voir leur grand garçon porter un SIFFLET.
Sadece yakınlardaki bir piknik olmadığına emin misin?
Tu es sûr qu'il n'y a juste pas un pique-nique pas loin?
Sarhoş Rick'in demek istediği hiç birinizin özel veya farklı olmadığıydı.
Le Rick bourré montre qu'aucun d'entre vous n'est très spécial ou différent.
Ve Aklayıcılara ihtiyacımız olmadığından da oldukça eminim.
Et je suis presque sûr qu'on n'a pas besoin de Vindicateurs.
Bak, davacı olmadığım için şanslısın.
Tu as de la chance que je ne te colle pas un procès.
Kadınların doğasında affetme kavramının olmadığına inanıyorum.
Les femmes sont biologiquement incapables de pardonner.
"Şeytanın en büyük numarası dünyayı var olmadığına ikna etmekti."
"La plus belle des ruses du Diable est de vous persuader qu'il n'existe pas."
Adamın sevgilin olmadığına eminim.
Je suis quasiment sûr que ce n'est pas ton petit ami, n'est-ce pas?
Buraya ait olmadığıma eminim.
Je suis quasiment sûr que je n'ai pas ma place ici.
Mars'ın bunun olmasına izin vermeye istekli olmadığı da aşikâr.
Mars ne voulait clairement pas laisser ça se produire.
Protomolekül evrende yalnız olmadığımızın kanıtı.
La proto-molécule prouve que nous ne sommes pas seuls dans l'univers.
Seni, senin olmayan ve ait olmadığın bir yerde yaşamaya getirdi.
Il vous a amenés à vivre dans un endroit qui n'est pas le vôtre, Où vous n'appartenez pas.
Burada olmadığı kesin.
Manifestement, elle n'est pas là.
İdeal olmadığına katılıyorum.
Je suis d'accord. Ça n'est pas idéal.