English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ O ] / Olup

Olup tradutor Francês

21,794 parallel translation
Eğer beni öldüreceksen en azından neler olup bittiğini bana anlatabilirsin.
Si tu veux me tuer, dis-moi au moins ce qui se passe.
Ülkemizi eleştirebilirler ama bir haham bir solucanla birlik olup vatandaşlarımızı eğlendirebiliyorsa geleceğimiz sağlam demektir.
Ils peuvent critiquer notre pays, mais si un rabbin peut s'entendre avec un ver et divertir nos concitoyens, c'est que l'avenir est brillant.
İyi olup olmadığını bilmek istiyorum.
Je veux juste savoir s'il va bien.
Sadece iyi olup olmadığını öğrenmek istiyorum.
Je veux juste savoir si tu vas bien. C'est tout.
Ne deniyorsa densin,... beyninin içinde olup biten görüntüleri ve olayları yönetebilirsin.
J'ignore comment ça s'appelle, mais tu peux organiser les images et thèmes dans ton cerveau.
Bilincinin kapalı olup olmaması önemli değil. Yaşayıp yaşamaması da.
Peu importe qu'il soit conscient, qu'il vive ou qu'il meure.
Vahşi Batı'da olup da etrafa göz gezdirmezsem sinirden kendimi pataklarım.
Si je suis dans le Far West, et que je ne vais pas jeter un œil, je vais me botter moi-même.
- Temiz olup olmadığını umursuyor muyuz sence?
On a l'air de s'intéresser au propre?
Çünkü artistik tekilana ve bu bilmiş tavırlarına rağmen Tanrı'dan bile zengin olup bütün dünyayı parmak ucunda tutmana rağmen sadece sıkılmışsın.
Malgré vos verres de tequila artisanale et vos manières d'école de savoir-vivre... Malgré le fait d'être super riche et d'avoir le monde entier à votre portée, vous vous ennuyez.
O gece hakkındaki her şeyi hatırlıyorum ne de olsa hayatının her günü tehdit altında olup siyahlı bir adam tarafından kurtarılmıyorsun.
Je me souviens de tout ce soir-là... Ce n'est pas tous les jours qu'on est menacé et sauvé par un homme en noir.
Kendime hayat kurtaran biriyle kurtarılması gereken hayatlara engel olan biri arasında gerçekten bir fark olup olmadığını soruyorum.
Je me demande s'il y a vraiment une différence entre quelqu'un qui sauve des vies et quelqu'un qui empêche qu'on ait à les sauver.
Ben hâlâ bu belgelerin ne olduğu ve bu davayla bir alakalarının olup olmadığı konusunda ikna olmadım.
Je ne suis pas sûre que ces documents soient pertinents dans ce procès.
Burada ne işin olduğunu, Yakuza'yla olup bitenleri ve beni nasıl fark ettiğini beni nasıl fark ettiğini bilmek istiyorum.
Je veux savoir ce que tu fais ici, ce qui se passe avec les Yakuzas... Et je veux savoir comment tu sais... Comment tu connais ma situation.
Şu anda konuşurken, şehirde korkunç şeyler olup bitiyor.
D'horribles choses se passent dans la ville en ce moment même.
Şu merdivenleri her çıkışımda, seni odanda ölü bulacağım günün bugün olup olmadığını merak ediyorum.
Chaque fois que je monte ici, je me demande si je vais te trouver mort dans ton salon.
Demem o ki, belki bir zamanlar bu onun masum olup olmadığı ya da bir cins, bilirsin, manyak katil olup olmadığıyla alakalıydı, ama o gemi uzun süre önce kalktı, Nelson ve Murdock'taki kariyerinle beraber.
C'était peut-être au départ pour savoir si c'était un innocent ou un psychopathe meurtrier, mais ça fait un bail que c'est plus ça, comme votre carrière chez Nelson et Murdock.
Tüm hayatım boyunca... Bu kadar saf olup sana inanacağımı hatırlamıyorum.
Je ne comprends pas comment j'ai pu être aussi naïve et te croire.
Diğer herkes gibi evde katlanamadığı ailesiyle birlikte olup kutlama yapman gerekmez miydi?
Vous ne rentrez pas fêter ça avec la famille que vous détestez, comme tout le monde?
O sırada ailemin geleceğinde değişiklik olup olmadığına bakar mısın?
Et dans le même temps, pourrais tu vérifier la ligne temporelle sur n'importe quelles variations sur le futur de ma famille?
Rip bizi ilk yanına aldığında çalmaya değer bir şey olup olmadığına bakmak için burayı karış karış araştırdım ama çalmaya değecek bir şey yoktu.
Quand Rip nous a recrutés, je me suis attelé à repérer chaque parcelle de ce rafiot au cas où il y aurait eu un objet a voler. Il n'y en avait pas.
Ve efsane olup kaderlerimizi değiştirmek için.
Pour devenir des légendes et changer nos destinées.
Evet, bunu da benim tarafımda olup bana hak vererek yaparsın.
Oui, en étant de mon côté et en réalisant que j'ai raison. Lucifer...
Duran bir arabada olup da sevişmeden en fazla bu kadar oturdum.
Je suis assis dans une voiture à l'arrêt sans faire l'amour.
Geçen geceyi epey düşündüm. Neden sarhoş olup evine geldiğimi neden benimle yatmadığını. Bence, biz...
J'ai beaucoup pensé à la nuit dernière, pourquoi je suis venue bourrée à votre appartement, pourquoi vous n'avez pas voulu coucher avec moi et je pense que nous, notre truc, peut-être que ça va plus loin que le travail.
Yerel hastaneleri kontrol edip komada olup son zamanlarda kaybolan hasta var mı diye bakabilir misin?
Est-ce que tu peux vérifier les hôpitaux pour voir si des patients comateux ont disparu récemment?
Neden adam olup neyin peşinde olduğunu itiraf etmiyorsun Max?
Pourquoi ne pas être un homme et reconnaître ce que vous faîtes vraiment?
Annemle bir daha konuşma şansım olsaydı ondan bana mutlu olup olmadığımı sormasını isterdim.
Si je pouvais parler à ma mère, je voudrais qu'elle me demande... si je suis heureuse.
Seni birkaç hafta gönderip, olup biteni unutmak.
Vous envoyer 15 jours au trou, tout oublier.
Bunun çıkarına olup olmayacağına sen karar vermelisin ama merkeze geliyorsun.
À vous de voir si c'est dans votre intérêt, mais vous venez au poste.
- Ve Memur Reese vurularak öldürüldüğünde çiçekçinin yakınında olup olmadığını.
Et si vous étiez à proximité du fleuriste quand l'agent Reese a été tué.
Emile, tek öğrenmek istediğimiz Memur Reese'in öldüğü gün Daniel Price ve seninle birlikte, arabada üçüncü bir kişi olup olmadığı.
Tout ce que nous voulons savoir c'est, si le jour de la mort de l'agent Reese, il y avait une troisième personne dans la voiture avec vous et Daniel Price?
- O arabada üçüncü bir adam olup olmadığını bilmiyorsun bile.
Vous ne savez même pas s'il y avait un troisième homme. Si, je le sais.
Andrea, makamında etrafa sorsan da Bölge Savcı Yardımcısı Gray'le ilgili bilmem gereken başka bir şey olup olmadığını öğrensen?
Andrea, pouvez-vous demander à vos collègues s'il y a autre chose que je devrais savoir concernant la procureur Gray.
Pekala, Hickman burada olup bitenlerle ilgili çok fazla şey biliyor gibi. O yüzden şimdilik, Julio, bu bilgi aramızda kalıyor.
Hickman semble en savoir beaucoup trop sur ce qui se passe ici, alors pour l'instant, Julio, cette information reste entre vous et moi.
Julio, Şef Howard'a bizim için hazır olup olmadığını sorabilir miydin?
Julio, si vous voulez bien, demandez au chef Howard si tout est prêt pour nous.
Neler olup bittiğini niye anlayamıyorum?
Pourquoi est-ce que je ne peux pas dire ce qu'il se passe?
O UZI'nin nasıl olup da burada ortaya çıktığını söyle bana.
Dis-moi comment l'UZI est arrivé ici?
Köpeklerin nasıl olup da Mesih'in yolundaki bir mihrapta uyuşturucu kokusu aldıklarını.
Comment les chiens ont senti la drogue dans un autel dédié au Christ?
Senden rica ediyorum, birkaç dakikalığına arkadaşım olup, düğüne davet etmem gerektiğini düşündüğün herkesi yazar mısın, lütfen?
Je te le demande, est-ce que tu pourrais être mon ami pendant quelques minutes et me noter toutes les personnes que je devrais inviter selon toi au mariage?
Sharon ve benim üç yıl önce metamfetaminden nasıl tutuklandığımızı konuşalım. Nasıl olup da benim hapse girdiğimi, onunsa rehabilitasyona gittiğini.
Parlons d'il y a trois ans, quand Sharon et moi avons été arrêtés pour drogue, que je suis allé en prison et qu'elle est allée en désintox.
Yakın menzilden iki el ateş edilmesine rağmen zanlının hâlâ hayatta olup olmadığı konusunda çelişkili ifadeler var.
Les histoires sont contradictoires quant à la mort ou non du suspect, qui a reçu deux balles tirées à bout portant.
1 mılyon dolar. Danıel Wolf'un yas tutan koca olup olmadığını anlamanın tek yolu... -... oraya gıdıp yüz yüze konuşmak.
Le fait est que notre seule façon de savoir si Daniel Wolf joue le mari éploré est en s'y rendant et en lui parlant face-à-face.
- Sürekli savaşmaktan. Gerçekten olmak istediğim kişi olup sonra hiçbir şey olmadığımı fark etmekten.
Me battre tout le temps, devenir quelqu'un que je veux vraiment être, et puis réaliser que je... ne suis rien.
Büyünün öğretilmesine ihtiyacım var. Böylece benim için ne olup ne olmadığına karar verebilirim.
J'ai besoin qu'on me parle de la magie pour que je puisse décider de ce qui est ou ce qui n'est pas... pour moi.
Peki, biliyorsun, senin bu günden sonra iyi olup olmadığına... emin olmak istedim.
Je voulais m'assurer que tu allais bien... après aujourd'hui.
O gemide olup olmadıklarını hâlâ bilmiyoruz.
Nous ne savons toujours pas si elles étaient sur ce navire.
Bence burada senden habersiz olup biten çok az şey var.
Je pense qu'il y a très peu de choses ici que vous ignorez.
Ve olup biteni anlamak için yardımınızı istiyoruz.
Nous aimerions votre aide pour découvrir ce que c'est.
Burada olup şahitlik edeceksin.
Quel plaisir que tu sois là pour assister à ça.
II dünya savaşında olup, şifre kırmak...
La Seconde Guerre mondiale, percer des codes,
Yardımınızla, düşmana engel olup yenebiliriz.
Avec votre aide, on peut contrer et défaire l'ennemi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]