Olümüne tradutor Francês
3,701 parallel translation
Grey'in ona karısının ölümüne neden olduğumu söylemesine gerek yok!
Je n'ai pas besoin de Grey pour lui dire que j'ai tué sa femme!
Nasıl olabiliyor da Heather benimle konuşmazken kocasının ölümüne sebep olmana rağmen, seninle yatıyor?
Explique moi pourquoi Heather m'adresse à peine la parole, mais elle dormira avec toi, bien que tu es le gars qui a poussé son mari à travers une fenêtre?
Doktorun ölümüne kadarki olan güvenlik kamerası görüntülerini inceliyordum.
J'ai farfouillé dans les vidéos de surveillance des heures qui précèdent la mort du médecin.
En son Moran hakkında yalan söylediğinde ona ölümüne işkence etmeyi planlıyordun.
OK, la dernière fois qu'il était question de Moran, vous aviez prévu de le torturer et de le tuer.
- Ölümüne kankayız, değil mi Reginald?
On est potes, hein?
- İki hastanın ölümüne sebep oldum.
- J'ai tué deux patients.
Yangın merdiveninden kafasını sıyırarak çıkıyor. Polisin tabancasını kılıfından çekiyor ve üç adamı ölümüne vuruyor. Sadece iç çamaşırlarıyla yapıyor bunları.
Il revient de l'escalier de secours, tire le flingue de l'étui du flic et tire sur trois hommes et tout ça en sous vétements parce qu'il s'envoyait en l'air avec cette nana quand les méchants l'on trouvé
Birinin ölümüne neden olabilirdin.
Tu quoi? T'aurais pu nous faire tuer
Bir kankalığın ölümüne mi şahit oluyorum?
Suspecterais-je la mort d'une bromance?
Ölümüne ben sebep oldum.
Je sais qu'il est mort par ma faute.
Ben Bisceglie düküyüm bu da Napoli tahtı için üçüncü sırada olduğum anlamına gelir ve ayrıca aynı taht için ölümüne savaşacak iki kuzenim var.
Je suis Duc de Biscelegie, ce qui signifie que je suis en troisième position, pour le trône de Naples, et j'ai deux cousins, qui se battront jusqu'à la mort pour ce même trône.
Napoli tahtı için ölümüne savaşacak iki kuzenim var.
J'ai deux cousins qui se battront à mort pour le trône de Naples :
Programımın ölümüne neden olduğunu söylemek istemiştim ama ben yapmadım.
Et bien, je voulais dire que mon logiciel l'a mené jusqu'à sa mort, mais je ne l'ai pas fait
Sen, seks kahvaltısı seks akşam yemeğine kadar uzar sonra seks nişanı, sonra da seks evliliği birkaç seks çocuğu, seks huzur evine ve seks ölümüne kadar gider diye düşünüyorsun.
Tu penses qu'un plan déjeuner mènera peut-être à un plan cul avec dîner peut-être à un plan cul fiançailles et un plan cul mariage Et avoir avoir deux "enfants-plan cul" et une "maison de retraite-plan cul" Et après une "mort-plan cul" ensemble.
Ama en azından senin durumunda benimkinin aksine, ölümüne gerçekten üzülecek bir kişi olacak.
Mais au moins dans votre cas, contrairement au mien, personne ne vous regrettera profondément.
Ollie Dinsmore her şeyi kendine saklamaya ölümüne kararlı.
Ollie Densmore a signé son arrêt de mort en gardant ce puits pour lui seul.
Ölümüne hem de.
Jusqu'à la mort.
- Billy, ölümüne sebep olacak bunlar.
Billy, ça va te tuer.
- Genç bir adamın vahşice ölümüne mi gülüyordunuz?
- Est-ce que vous riez de la mort violente d'un jeune homme?
Tabii ki onu ifşa edip ölümüne sebep olabilirim.
Bien sûr je pourrais exposer sa couverture et le faire tuer.
Bu "Yalnız Kovboy" ayakları her ne kadar onurlu hissettirse de bir gün ölümüne sebep olacak.
Oui, la routine du vengeur masqué, ça peut sembler noble mais ça va te faire tuer un de ces jours.
Bana emanet edilip de ölümüne sebep olmadığım ilk şeysin.
Ben, tu es la première chose donc je prend soin qui n'est pas morte.
... insanın ölümüne neden olursun : kulaklı ve yeşil gömlek giyen genç, bankta oturan çift, kendi başına satranç oynayan yaşlı adam.
l'adolescent avec le tee-shirt vert et le casque, le couple sur le banc, le vieil homme jouant aux échecs tout seul.
Ölümüne içiyorsun.
Tu as bu, tu es incontrolable.
Burada böyle durup bebeğinizin mento-posterior pozisyonda olduğunu ve bu hâldeyken ıkınmanın boynunu nasıl gereceğini ki bu ölümüne sebep olabilir anlatarak zaman kaybedebilirim. Ya da bu zamanı karını ve bebeğini ikisinin de hayatını tehlikeye atmayacak bir doğuma hazırlamak için kullanabilirim.
Maintenant je peux rester là et perdre du temps expliquant comment votre bébé est dans une position mento-postérieure et comment pousser un bébé comme ça pourra mettre son cou en hyperextension, ce qui peut être fatal, ou je peux mieux utiliser mon temps en préparant votre femme... et votre bébé pour un accouchement
O yüzden çalışmamı, bunun için ölümüne savaşabilecek az konuşup çok iş yapabilecek iki nokta arasındaki en kısa mesafeyi bulabilecek birine devretmek zorunda kalacağım.
Je vais devoir confier le travail à quelqu'un capable de porter ce combat, de le vendre, d'avoir de grands projets et de trouver la distance la plus courte entre deux points.
Beni ölümüne korkuttukları için söylüyorum.
Je le dis parce qu'ils me fichent la trouille.
Creak'in onu ölümüne korkuttuğu söyleniyor.
La rumeur dit que Creak lui a fait une peur terrible.
Bak ne diyeceğim. 200 Amerikalı'nın ölümüne sebep olan bir olaydan ve senin yaptıklarından konuşurken, ki hiçbir şey yaptığın yok...
De plus, puisqu on parle d'un événement qui a tué plus de 200 Américains, et que vous ne faites rien pour eux...
Santiago Sol, o köprüde Tate'in karısının ölümüne sebep olan bir vurkaç kazasından şüpheliydi.
Santiago Sol était suspect dans le délit de fuite qui a tué la femme de Tate sur le pont.
Bu noktada şunu onaylayabilirim ki ENN muhabiri Dale Gordon'un ölümünde başkanın ölümüne neden olan Nikita Mears'ın parmağı vardır.
Je peux maintenant confirmer que l'assassin de la Présidente, Nikita Mears est celle qui a posé la bombe qui a tué le journaliste Dave Gordon.
Yararlılığını çoktan kaybetmiş bir çalışanın ölümüne neden oldun.
Tu as réussi à éliminer un agent qui avait déjà fait son temps.
O aylağın ölümüne üzülme.
Tu n'es pas en colère pour un rôdeur.
Babanın ölümüne üzül.
Tu es en colère pour ton père.
Aptallık da ölümüne sebep olur.
Et la stupidité va te tuer.
Hepinizin, şöyle bir düşünüp bu çekici delikanlının ölümüne neden engel olamadığımızı bulmanızı bekliyorum.
Je veux que chacun de nous prenne un moment pour réfléchir à propos de pourquoi on a pas réussi à empêcher la mort de ce très... séduisant jeune homme.
Fransa'ya gider baget ekmek alırız ölümüne süreriz işte oğlum ya.
On prendra le ferry, on ira juste en France, chargés de baguettes, et juste conduire, les gars, vous voyez ce que je veux dire?
Jarvis'in ölümüne ek olarak Tom Morrow acil olarak ameliyata alınmış.
En plus de la mort de Jarvis, Tom Morrow vient d'être amené en salle d'opération.
Kimsenin olayı üstlenip ölümüne susayacak kadar salak olduğunu sanmam.
Je ne crois pas que quelqu'un soit assez fou pour revendiquer ça.
Rickford'un ölümüne üzüldüm.
Je suis désolé que Rickford soit mort.
Ölümüne cimri biridir.
Vu qu'elle est économe et radine les autres se méfient d'elle.
Eşinin ölümüne sebep olduğu için Clay'e duyduğun nefretle aynı.
C'est la même haine que tu avais pour Clay après le meurtre de ta femme.
O testi burada uygulasaydık muhabirin kaynağı tarafından verilen bilginin halka hiçbir tehdit teşkil etmediğini görür ve bunu ABD hükümetinin yabancı bir seçime yanlış bilgi ile yaptığı ve 3 Amerikalı da dâhil olmak üzere 38 kişinin ölümüne sebep olan politik saldırının haber değeri ile karşılaştırıp ölçebilirdik.
Si nous avions appliqué ce principe, nous aurions vu que l'information en question ne mettez pas en danger l'ordre public et nous aurions pu opposer cela aux infos du gouvernement pratiquant la désinformation au sujet d'une élection à l'étranger qui a provoqué la mort de 38 personnes, dont 3 américains.
Onu Bill'in ölümüne bağlayan bir delil buldunuz mu?
Vous avez trouvé des preuves la reliant à la mort de Bill?
Ama aslında bu delil, Bill'in ölümüne sizi bağlıyor. Ne?
Mais ça vous relie vous à la mort de Bill.
Tommy'in ölümüne neyin sebep olduğuyla ilgili araştırmalarımız hâlâ sürüyor.
Nous cherchons toujours des informations sur les causes de la mort de Tommy.
Silahını ateşlemen gereken tehlikeli bir durumla karşılaşırsan birisinin ölümüne sebep olabilirsin.
Si vous vous retrouvez en situation de danger qui demande une bonne maîtrise de votre arme à feu, d'autres personnes pourraient mourir.
Hareket hâlindeki araçtan atılmış, birçok yerinden yaralanmış. Bu yaralardan herhangi biri ölümüne sebep olmuş.
Elle a été poussée en dehors d'une voiture en marche et a reçu de multiples blessures, n'importe laquelle ayant pu causer sa mort.
Adamlara silah doğrultup ölümüne korkuttuktan sonra tıpış tıpış senin mekânına gelip iş yaparlar mı sanıyorsun?
Tu penses qu'ils vont vous donner leurs business après leur avoir foutu la trouille en leur pointant des armes dessus?
Ben de fark ettim, bu gece uykumda ölümüne boğazlanmadım.
J'ai remarqué que je n'ai pas été étranglée à mort dans mon sommeil hier soir.
Tug'ın vurulmasına, Şişman Jack'in ve tanığımızın da ölümüne sebep oldu.
Tug s'est fait tirer dessus, Jack le gros et notre témoin sont morts.