English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ O ] / Onceden

Onceden tradutor Francês

12,159 parallel translation
Önceden böyle bir şey görmediniz.
Vous n'avez jamais vu quelque chose de ce genre.
Önceden böyle bir şey yaşamadınız da.
Vous n'avez jamais subi quelque chose de ce genre.
Bu merdiven çok önceden düşmüş olmalı.
Cette échelle a dû tomber il y a longtemps.
Artık evimiz değil ama önceden olduğumuz yerden daha iyidir.
Ce n'est plus chez nous maintenant, mais c'est mieux qu'où on était.
Bundan önce de işler bir süre daha devam edecek ve önceden kafama dank etmemişti bu.
C'est pas pour tout de suite, et ça ne m'est jamais arrivé avant.
Önceden içgüdülerim çok daha iyiydi.
Je ne le connais toujours pas. D'habitude, j'ai le nez plus fin.
Önceden kandırılmışım.
J'ai été intrigué.
Önceden yaptığı lanet şeyin aynısı.
Ceci est la même merde qu'il faisait avant.
İki gün önceden hiçbir farkım yok.
Je ne suis pas différente de celle que j'étais il y a 2 jours.
Hayır ama önceden hiçbir zaman çocuğun yerini değiştirmemiş.
Non, il n'a jamais bougé de bébé avant.
Belki önceden olmuştur.
Bien, peut-être qu'elle l'a laissé allumé plus tôt. C'est une mère célibataire.
Yapmayın dostlar. Önceden bizi bu numaraya çekmişlerdi.
Allez les gars, Ils nous ont déjà joué ce tour.
Önceden bombalarla haşır neşir olmuşluğu var.
Il a déjà été près de bombes avant.
Büro, zaman içinde farklı ajanlar aracılığıyla önceden kaçırılmış bir şeyi başkası bulur umuduyla döndürüp dolaştırıp öne sürmeyi sever.
L'agence aime les transmettre à différents agents espérant que quelqu'un trouvera quelque chose que quelqu'un d'autre a manqué.
Her bir şey yapmak istediğimde daha önceden sen yapmıştın!
Chaque fois que je fais quelque chose, tu l'as déjà fait!
Aynı önceden olduğu gibi!
C'est notre façon de faire!
Hatırı sayılır bir zaman önce bir grup varlıklı insan suçları önceden tahmin etmek için bir sistem geliştirdi.
Il y a longtemps déjà, un groupe d'individus extrêmement riches a développé un système pour prédire un crime.
Kaçırmayı önceden tahmin mi ettiniz?
Vous aviez prédit le kidnapping?
Ginny'nin ölümünü önceden gördünüz mü?
Vous aviez prédit la mort de Ginny?
- Önceden ne yapiyordun?
- Tu faisais quoi avant?
Önceden, güzel bir şeydi.
Avant c'était magnifique.
Çinli kahinin her sonucu önceden bilemiyor.
Votre oracle Chinois... il ne peut pas prévoir toutes les possibilités.
Önceden izin almadan hiçbir yere girmemelisiniz.
N'allez nulle part sans autorisation accordée.
- Jakuzi önceden buradaymış sanki.
On dirait que le jacuzzi était ici.
- Ne yapacağı önceden tahmin edilemiyor.
- Il devient imprévisible.
Daha önceden denediğiniz için mi ne olduğunu biliyorsunuz?
Vous savez ce que c'est, car vous avez essayé?
Önceden manila dosya içinde saklanan daktilo edilmiş belgeler kullanılırdı.
Avant, c'était des documents écrits, dans des dossiers en papier kraft.
Çok önceden her şeyi hazırlamıştın, değil mi?
Vous avez dû vous préparer.
Darren'ın bunu fark ettiğini sanmıyorum ve zaten önceden beri pek de sağlam biri değildir.
je doute que Darren en soit conscient, et de toute façon, ce n'est pas la personne la plus raisonnable que je connaisse.
Belki önceden içeri girmenin daha kolay bir yolu vardır.
Il y a peut-être une façon plus facile de rentrer par devant.
Savunma beni mahkemeye çağırmayacağını önceden kabul etse röportajlarımı mahkemede kullanmayacaklarını önceden kabul etseler ve hikayemin bir parçası olarak, Kaypak'ın avukatıyla röportaj yapıp onu dava hakkında konuştursam?
Et si la défense accepte à l'avance de ne pas me citer à comparaître, et s'ils acceptent à l'avance de ne pas se servir de mes interviews au tribunal, et si, dans mon histoire, j'interrogeais l'avocat de Slider et le laissait parler de l'affaire?
Evet, önceden olduğu yer burasıydı.
- Plus dangereuse? - Oui, voila où il était.
Öyleyse, bunun önceden tasarlanmış bir şey olduğunu mu söylüyoruz?
Pensons-nous que c'était prémédité?
Hırpalanmış bir eş tarafından mali kazanç için işlenen önceden tasarlanmış cinayet.
Meurtre avec préméditation par appât du gain par une femme battue.
Önceden iyi olduğunu söyledi, fakat dünyanın seni zehirlediğini.
Elle a dit que tu étais, quelqu'un de bien avant, mais que tu es empoisonné.
Merlin, sizin geleceğinizi çok önceden gördü. - Geri döndük.
Merlin avait prédit votre venue il y a longtemps.
Sanki daha önceden dinlemiş gibiyim.
C'est comme si je l'avais déjà entendue.
Asi öğrencim, önceden göremediğim bir şey yaptı.
Mon élève rebelle a fait quelque chose que je ne prévoyais pas.
Hayır, hayır, hayır. Eğer bu akşam için önceden ayarlanmış bir plânınız yoksa size yemekte eşlik etmekten onur duyarım.
Je me demandais simplement... si vous n'avez pas d'engagement majeur ce soir... je serai honoré de vous escorter pour souper.
Neden daha önceden bahsetmedin?
Pourquoi tu ne me l'as pas dit avant?
Önceden uyarayım, garajda bir sürü ölü benler var.
Oh, juste pour vous prévenir, il y a un groupe de "moi" morts dans le garage. Ha!
Önceden yerleştiği vücutlarda ipuçları olabilir.
Il y a sûrement des indices dans le corps de l'hôte précédent.
Yolumuza çıkarabileceği tüm güçlerini düşünmeye çalıştım önceden de gördüğümüze göre ışık enerjisini kullanabiliyor.
J'ai essayé d'anticiper les pouvoirs qu'elle a, partons du principe qu'elle utilise l'énergie de la lumière.
Önceden İsrail'in iyi bir dostuydun.
Tu passes pour être un bon ami d'Israël.
Atalarımızın beni önceden uyarmayacağını mı sanıyordun?
Tu penses que les ancêtres ne me préviendraient pas?
Ataların Strix'in seni aradığı konusunda da önceden haber verdi mi?
Est-ce que les ancêtres t'ont aussi prévenue que la Strix te cherche?
Ünvanınız daha önceden söz konusu olanlarla da birlikte iptal edilmiştir.
Votre titre est révoqué, tout comme votre lien avec ceux qui sont venus avant.
Önceden misafirdim, şimdi de misafirim, kahretsin.
J'étais un invité avant, et aujourd'hui aussi, bon sang.
Önceden gördüklerimize hiç benzemiyorlar.
Nous n'avons jamais rien rencontré de similaire.
Sana güvenmeliydim. Sana çok önceden anlatmalıydım.
J'aurais dû te faire confiance, te le dire il y a longtemps.
Anlatmış olsaydım, önceden benden kaçamazdı. Yaşıyor olurdu, şimdi, bazı cevaplar için yeterli olurdu.
Si je l'avais fait, elle ne m'aurait pas échappé, elle serait en vie, assez pour nous donner quelques réponses.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]