Orman tradutor Francês
5,706 parallel translation
Çamurlu bir ırmak kenarında uyandınız. Etrafınızda tehlikeli ıssız bir orman var.
Vous vous réveillez sur une rive boueuse, cernés pur une traitresse, oubliée de Dieu, jungle sans accro-branches.
- Tiny Nuggins ormanın içine doğru kaçıyor.
Nabot Suceur trottine dans la jungle.
- Ben zamanında Nikaragua ormanına da kaçmadım, şimdi de kaçmam. - Dur, geri gel!
Mec je trottinais pas dans la jungle au Nicaragua, et je ne le fais pas maintenant.
Bir de orman korucusu yok muydu?
Ce n'était pas un garde chasse?
Hatta devasa bir orman yangını var.
- Y a un feu de forêt.
Orman tavuğu için Ağustos'ta kuzeye gidecek misin?
Suivrez-vous la grouse au Nord en août?
Birincisi, burası bir orman.
Premièrement, c'est une forêt.
Biliyorsun, bu ağaçlar boyunca yol almak özür dilerim, orman, bir nevi zihnini açıyor.
Tu sais, traverser ces bois... oh, désolé, "cette forêt"... t'ouvres un peu l'esprit.
Beni öldürecek misin, sonradan hayatının tüm geri kalanını bu ormanın içinde saklanıp güle oynaya mı geçireceksin?
Tu vas me tuer, et après, te cacher dans les bois pour le restant de ta vie vivant heureux pour toujours?
"Yolu takip et." Sanırım ormanın dışındaki yoldan bahsediyor.
"Suivez le chemin."
- Biz şey... ormanın dışında mı?
C'est que nous sommes dans la jungle?
- Çünkü orman çok sıcak.
Parce qu'il fait chaud dans les bois.
Baer Ormanı, İngiltere
FORÊT DE BAER, ANGLETERRE.
Bir ordunun arkasında değil yalan ve aldatmaca ormanında gizleniyor.
Caché, non pas derrière une armée, mais derrière des mensonges et des tromperies.
Ağaçlar ve ormanın üzerinden uçtu.
"Survolait les arbres et la forêt."
Doktor Scott ormanın sahile yakın olduğunu söyledi.
Le Dr Scott dit que la jungle est proche du littoral.
Sivil karışıklık. O ormanın içine girmek pek de emniyetli olmayacak gibi görünüyor.
On dirait que ça ne sera pas facile jusqu'à la jungle.
Ormanın içinden geçip o kadar yolu yaya olarak mı gelmişler?
Alors, ils ont traversé toute la jungle à pied?
Ormanıma hoş geldiniz.
Bienvenue dans ma jungle.
İkinci Komutanın az önce bütün ormanın üzerine ateş yağdıracağınızdan bahsetti.
Votre Second m'a déjà dit que vous alliez bombarder de missiles toute la jungle. J'ai entendu vos menaces.
Dürüst insanlar olsaydık ormanın içine doğru kaçmazdık.
Les gens honnêtes ne se réfugient pas dans les bois.
Sadece ormanın tehlikeli olduğunu söylemek istedim.
Je voulais seulement dire que les bois sont dangereux.
Bütün cesetleri toplayıp ormanın derinliklerine gömün ve yağmur yağıp hayvanlar toprağı kazdığında, kafatasları da bulunamaz.
Emmenez les corps dans la forêt et enterrez-les profondément... de sorte que lorsque les pluies viendront et les animaux creuseront... leurs crânes soient introuvables.
Orman bizi rüzgardan koruyacak.
La forêt nous protègera du vent.
Kırmızı başlıklı kız orman boyunca yapacağı yolculuk için kıyafetlerini seçiyordu.
Le Petit Chaperon rouge se préparait pour une ballade dans la forêt.
Pekâlâ, ben büyükanneme gidiyorum ama gitmeden önce ormanın derinliklerinde kakamı yapacağım.
Je vais chez ma Mère-grand, mais avant, je vais faire caca au fond des bois.
Sonuçta ben bir orman adamının vahşi bir şekilde iki parçaya ayırdığı biriyim.
Tu vas pas te faire découper par le bûcheron.
- Orman adamı mı?
Quel bûcheron?
- "Kaplan, kaplan, gecenin ormanında..." - "Işıl ışıl yanan parlak yalaza.."
"Tigre, tigre, feu et flamme," "dans les forêts de la nuit."
Sadece ormanın içindeki ağaçları görememekle kalmayıp ağaçların arasındaki kafanızı patlatabilecek ayıyı da göremiyorsunuz.
Non seulement, tu ne peux voir la forêt sans les arbres, tu ne peux voir l'ours qui dans les bois, viens de te chier dessus.
Selva Negra bulut ormanında bir gerilla üssü kuruyoruz.
On établit une base dans la forêt du Selva Negra.
Kamp merkezi, Jefferson Milli Ormanı.
Le terrain Jefferson National Forest.
Kendini suçluyor, ormanın derinliklerine koşuyor ve sonunda bir çakal bedeninin içinde tutsak oluyor.
Elle se blâme et va se cacher dans les bois, pour enfin devenir coincée dans un corps de coyote.
Ormanın boşaltılmasını istiyorum. Yürüyüş yapanlar, koşu yapanlar o yolda olabilecek her kim varsa uzaklaştırın onları oradan.
Que personne n'emprunte les sentiers dans les bois.
Ormanın her tarafında kapanlar var.
Il y a des pièges partout dans les bois.
- Tamam. Elimizde dershane odası, kırmızı oda, Batı odası, ve orman odası var.
Nous avons, uh, la chambre salle de classe, la chambre rouge la chambre Western et, uh la chambre jungle.
Verdiğim ayakkabılar seni Büyülü Orman'a götürdü, değil mi?
Ces pantoufles t'ont amené dans la Forêt Enchanté n'est-ce pas?
Peki hangi sıradan görev sizi ormanın içlerine kadar onun sıradan tavsiyesini almak için getirdi?
Et quelle tâche ordinaire, vous a porté dans la profonde forêt pour lui demander un conseil banal?
Sevgilisinden ayrıldı diye duymuştum, Nicholas Orman.
J'ai entendu qu'elle avait rompu avec son petit ami, Nicholas Orman.
Ms. Lanzer, Nell'in Nicholas Orman'dan ayrıldıktan sonra görüştüğü kişinin adını biliyor musunuz? Şirketin birçok üyesiyle görüştüm.
Vous connaissez le nom de l'homme qui sortait avec Nell après sa rupture avec Orman?
Uh, Mr. Orman'ın sizin aksinize, cinayet saatinde şahidi var.
M. Orman a un alibi pour l'heure du meurtre, contrairement à vous.
Nicholas Orman'la ilişkisini seninle olmak için bitirmişti.
Elle a rompu avec Nicholas Orman pour se mettre avec vous. Un coup de foudre?
Bu ormanı seviyorum.
J'adore ces bois.
Ormanın 800 metre ilerisinde bir gözetleme tepesi var.
à moins d'un kilomètre de ces bois.
Hepimizin Büyülü Orman'a gidip bir sene boyunca orada kaldığımızı ama hiçbir şey hatırlamadığımızı duyana kadar neler olduğunu anlamadım.
Je comprenais pas. Puis j'ai entendu dire qu'on avait passé un an dans la forêt magique.
Gold'un dükkanında Eric'in gemisinin Büyülü Orman'ın kıyılarının dışındaki Hangman Adası'nda karaya oturduğunu öğrenmemizi sağlayan bir ipucu bulduk.
Un indice trouvé chez Gold nous a appris qu'Eric était sur l'île du Bourreau, au large de la forêt magique.
Orman Muhafızları kendi üyelerini öldürmez.
Les rangers ne tuent pas leurs initiés.
Şuradaki çocuğa bedava bilet verdin ama, ve o koltuk altında bir orman varmış gibi kokuyordu.
Tu viens juste de donner un ticket gratuit à ce mec, et il pue comme un champ d'aisselles.
Ormanın kuzeybatı köşesinde. Trol köprüsünden çok uzakta değil.
Oui, dans la partie nord-ouest, près du pont à péage.
Tam olarak kimin için çakışıyorsunuz, Mr. Orman?
Où travaillez-vous, M. Orman?
Nicholas Orman'ın sağlam şahidi var.
Nicholas Orman a un alibi en béton.