Ose tradutor Francês
4,059 parallel translation
Hissettiğim suçluluk, gidecek cesareti bulamamak ve hissettiğim suçluluk...
Plus je me sens coupable, moins j'ose y aller et je me sens encore plus coupable...
Aklından bile geçirme!
N'ose pas, putain!
Tom, taşaklı birine ihtiyacımız var.
Tom, nous avons besoin de quelqu'un qui ose.
Güneşin doğma cüretini göstermesine bile şaşıyorum.
Je me demande si soleil ose même briller.
Yani bu herifin senin bebeği başından savmak için buraya geldiğini söylemesine.
Il ose raconter que t'es venu ici pour te débarrasser du bébé.
Hem de ayıptır söylemesi, oldukça iyi yaptım.
Et plutôt bien, je pense. Si j'ose dire.
- Nasıl söyler bunu?
Comment ose-t-il? !
Kanımın aktığını hissediyorum şu an.
J'ose dire que mon sang coule maintenant.
- Kampanyanda çalışan birinin söylemeye korkacağı şeyleri söylediği için mi?
Parce qu'elle a dit ce que personne n'ose vous dire?
Dediğim gibi, kimse seni çağırmıyor. Kimse bunu söyleyemiyor.
Comme je disais, personne t'en veux, personne n'ose le dire.
Bu ne cesaret böyle!
Oh, comment ose t-il!
Bir hırsızın bizimle nasıl böyle konuşur?
Comment une voleuse ose parler de ces choses?
İki üç kez Cupid'in yay kirişini kırmış ve ufaklık artık ona ateş etmeye cesaret edemiyor.
Il a deux ou trois fois brisé la corde de l'Amour, et le petit fripon n'ose plus s'attaquer à lui.
Onun yerine ben cevap vereyim, bilmiyor.
J'ose répondre pour lui ; aucun.
Yani, izin verirseniz, sadece göstermelik.
Enfin, si j'ose dire, monsieur, c'est... C'est phénomén-aliment, vraiment. Ca l'est vraiment.
Sizin Krispy Kreme'de yaptığınız bütün olay... göstermelik yemek işleri.
Tout ce que vous avez fait avec Krispy Kreme * est vraiment... * ( chaîne de beignets et café ) si j'ose dire, c'est phénomèn-aliment, vraiment.
Bakamıyorum bile.
Je n'ose pas regarder.
Benimle bu şekile konuşmaya nasıl cürret edersin?
Tu ose me parler de cette manière?
Gerçi bir şoför kendi kendine giyinebilir.
Quoique j'ose dire qu'un chauffeur peut s'habiller lui-même.
Adams yeni biriyle tanışmayı göze alamadığı için haftada seksen saat evsizlerin ayaklarından iltihap temizliyor.
Elle bosse 80 heures par semaine sur les oignons des clochards parce qu'elle ose pas rencontrer quelqu'un.
Ne düşündüğünüzü sadece hayal edebiliyorum
Je n'ose imaginer ce que vous vous dites.
Düşünemiyorum bile.
J'ose pas y penser.
Sen onun beynindeyken bilinci yok olmuş olsaydı sana neler olurdu tahmin bile edemiyorum.
Je n'ose pas imaginer ce qu'il se serait passé s'il avait disparu avec ton esprit à l'intérieur de lui.
Hayal bile edemiyorum.
Je n'ose même pas imaginer.
Gerçek bir iş başlatacak cesaretim yoksa neden işletme dersleri alıyorum ki?
Pourquoi prendre la classe affaires, si j'ose pas lancer mon affaire?
Doktor Carol nasıl böyle bir şey söyler?
Comment ose ce Dr Carol?
- Kararlı olduğu kesin.
Elle ose tout.
Başından geçenleri hayal bile edemiyorum.
Je n'ose imaginer ce que vous vivez.
Carlos, tatlım, bu elbiseyi aslında ne tamamlar biliyor musun?
Chéri, tu sais ce qui ferait ressortir la robe? J'ose pas.
Bu nedir acaba?
J'ose demander?
Şu katil afişini asma cesaretlerine inanabiliyor musun?
Ils ont osé mettre une bannière parlant de meurtriers.
Kim böyle bir şey yapar ki?
Qui ose faire ça?
Böyle güzel bir eli ısırma küstahlığında mı bulundu?
Elle a osé mordre une si belle main?
Sonunda gerçek halini gördüm.
Vous n'avez pas osé. J'aime pouvoir enfin voir le vrai vous
Benim yok.
Moi j'ose pas.
Hangi cüretle June'umla... yiyişirsin ve ona sıkıcı dersin ha?
Comment as-tu osé cassé avec MA June. et après la qualifier "d'ennuyante"?
Çoğu kişi buna cesaret edemedi.
J'apprécie votre courage. Beaucoup n'ont même pas osé.
Arkamdan fesih evrakları imzalatmaya nasıl cesaret edersin?
Comment as-tu osé demander des papiers d'annulations derrière mon dos.
Dünyanın dibinden gelen, asla bir daha dibe inmeyecek adam ne yaptı tahmin edemezsin.
Tu sais ce que ce type qui vient d'un trou perdu, et qui ne verra plus le mien, a osé me faire?
Bana bunu nasıI yaptı?
Comment ce connard ose-t-il?
Hayır, sakın. Sakın bunu yapma.
Non, t'as pas osé.
Nasıl cesaret eder?
Comment a-t-elle osé?
Torunlarım varken nasıl bir kızla birlikte olabildin?
Comment as-tu osé? Avec la fille qui s'occupe de mes petits-enfants?
- Biraz arsızca oldu.
C'est osé.
Cesurca. İkisiyle de çıktığını göz önünde bulundurursak.
C'est osé, vu que tu sors avec les 2.
... ben TV programımda oldukça havalı bir kimliğe sahibim.
Mais oui, j'ai, si j'ose dire, une personnalité flamboyante lors de mon émission.
Boşanmaya cesaret edememiş!
Comment a-t-il osé ne pas divorcer!
Ve güvertesinde 18 Trident füzesiyle kimse herhangi bir risk almayacaktı.
Avec 18 missiles Trident à bord, personne n'a osé prendre de risque.
Pek bir çeteci gördüm seni.
- C'est plutôt osé de ta part.
Eğer Allah'ın emri isteğinize uymama cüretini gösterip Detroitli mafya babasından uzak durmadığı için yardımcımın peşine düştüyseniz- -
Maintenant, si vous êtes venu après mon adjoint parce qu'il a osé désobéir à votre putain d'ordre pour qu'il reste éloigné de votre criminel de détroit...
- Peki.
- Si, j'ose.