English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ O ] / Oynuyor

Oynuyor tradutor Francês

4,616 parallel translation
Tusk bir oyun oynuyor.
Tusk est passé à l'action.
Peki, ilk olarak, Arlene, bilirsin, Penelope Aldridge rolünde oynuyor.
Premièrement, Arlene, tu sais, elle joue Penelope Aldridge.
- Ne? - Üstünlüğünü kaybet diye duygularına oynuyor.
Il te manipule pour que tu perdes l'avantage.
Ne saçma. Sen çocukken o kadar kabız kafalı olmasaydım bu aptal oyunu 20 senedir oynuyor olurduk.
C'est quand même dingue, si j'avais pas été si obtus quand t'étais gosse on aurait pu avoir ensemble 20 années de ce jeu débile.
Hawks çok kötü oynuyor. Hep öyleler zaten.
Les Hawks sont nuls, comme toujours.
Kumar oynuyor muydu?
Pariait?
Harrison, dışarıda Deb'le oynuyor.
Harrison joue dehors avec Deb.
Arsenal oynuyor!
L'Arsenal joue.
Lisa ve Maggie aşşağıdalar, Bart odasında Millhouse ile oyun oynuyor.
Lisa et Maggie sont en bas, et Bart dans sa chambre avec Milhouse.
"Hayır, Jack dışarıda oynuyor ama..."
"Non, Jack est dehors, mais..."
Kameraya oynuyor.
Elle le trait juste pour la caméra.
Tüm bu insanlar, yetişkinler için yakartop liginde oynuyor.
Tous ces mecs jouent dans une ligue de dodgeball pour adultes.
Bay Bairstow, Latince bilmediğim için üzerime oynuyor, Edmund.
Mr Bairstow se joue de mon ignorance du latin Edmund.
Wizards of Waverly Place'de Justin'i oynuyor.
Il joue Justin dans "Les Sorciers de Waverly Place"
Hatta, Mobile'de Philadelphia Story oynuyor.
En faite l'histoire de Philadelphie c'est tourner a Mobile.
O yüzden söylemlerimiz burada çok büyük rol oynuyor.
Je trouve qu'il faut faire attention aux mots qu'on emploie.
Küçük çocuklar arka bahçelerinde oyun oynuyor.
Des enfants qui jouent dans une cour d'école...
Ne tür bir oyun oynuyor bilmiyorum ama bu Hanover değil.
Je ne sais pas à quel jeu il joue, mais il n'est pas Hanover.
- Seninle oynuyor.
Elle joue avec toi.
- Oynuyor mu? Nasıl?
Elle joue avec moi?
Biri biraz fazla poker oynuyor galiba.
Quelqu'un joue un peu trop au poker.
Şehrin korunması için sizin gibi bilinçli vatandaşlar oldukça önemli bir rol oynuyor.
Les citoyens concernés comme vous l'êtes joue un rôle important
Beyaz insanlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.
Il manipule vraiment les blancs avec brio.
Galiba seninle oynuyor.
Je crois qu'elle joue avec toi.
Ama örümcek de kozunu oynuyor.
C'est alors que l'araignée sort son atout.
Telefonlar, ipucu bırakmalar falan biri bizimle oynuyor.
Les appels téléphoniques, les preuves laissées sur place. il joue avec nous.
McGee, bizimle oyun mu oynuyor?
McGee, est-ce qu'il se fout de nous?
San Fransisco'da defans oynuyor.
Il joue au poste de gardien pour San Francisco.
Arka savunmada oynuyor. Bizce o da bu işin içinde.
On pense qu'il est dans le coup.
Bazı masal kahramanların bazı oyunlar oynuyor diyelim.
Disons simplement, que ton conte de fée préféré est en train de se passé.
Fiona, softbol oynuyor musun?
Hey, Fiona, tu joues au softball?
En harika "Hold'em" oyununu gökyüzünde oynuyor.
Il joue le plus grand "Hold'em".
Gerçekten sert oynuyor.
Curieuses méthodes.
Joe, Poe'nun en beğenilen eserini oynuyor.
- Joe nous sert un best of de Poe.
Çünkü Peyton Manning oynuyor ve onunla tanışmak istiyorum.
{ \ pos ( 192,200 ) } Peyton Manning joue et je veux le rencontrer. { \ pos ( 192,220 ) } Et les Jets?
- Olağanüstü oynuyor.
Elle est remarquable.
Seninle oynuyor.
Elle joue avec toi.
Vurdumduymaz kabadayı kendi kurallarına göre oynuyor.
Celui là joue selon ses propres règles.
Aptalca bir şirket ismi ama, o kancıklar çok iyi bovling oynuyor.
C'est un nom débile, mais ces gars savent jouer.
Görünüşe göre aşırdığı her çip ile de kumar oynuyor.
Et on dirait qu'il joue tous les jetons qu'il n'a jamais volé.
Seninle oyun oynuyor!
Il s'est joué de toi!
Oğlun beysbol oynuyor mu?
Votre fils joue-t-il au baseball?
Hayır, o bana oynuyor.
Il se joue de moi.
- Bizimle oyun oynuyor.
Il se joue de nous.
İnfaz Listesi harika bir şov ve Karen harika oynuyor.
Hit List est un merveilleux spectacle, et Karen est géniale de dedans.
Halkın sempatisine oynuyor insanların en nefret ettiği suçluları hedef seçecek.
Il en appelle à la compassion du public, il va continuer à cibler les délinquants que les gens haïssent. Les pires des pires.
Maymun mu oynuyor lan burada! ?
Qu'est ce que vous regardez?
Doktorlar "doktorculuk" oynuyor.
Des docteurs qui jouent au docteur.
Hugh, dışarıda tek başına beyzbol oynuyor.
Hugh, il est dehors à jouer au baseball tout seul.
- Orada, kumsalda tenis oynuyor.
Il joue aux raquettes.
Seni cezalandırmıyor, seninle oynuyor.
Ça a marché.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]