Parkta tradutor Francês
2,127 parallel translation
" Parkta değildik. Uyuşturucu satıcısıydı.
"On était pas au parc." "C'était le dealer."
Parkta uyuşturucu satmak gibi...
Comme vendre de la drogue.
Git ve parkta arkadaşlarınla oyna.
Rejoins tes amis au parc.
Parkta sosisli alırken bir bakmışsın boyut kapısının diğer tarafında yaratıklarla dövüşüyorsun.
Tu manges un bout au parc et soudain tu affrontes Vador près d'un trou noir.
Teneffüslerde, eski ordu üssünün yanındaki parkta.
Dans un parc, vers la base militaire.
Onları parkta kullanıyoruz.
On en utilise au parc.
Gene parkta buluştuk.
Nous nous sommes rencontré dans le parc, à nouveau.
Herşey parkta bir piknikle başlamış.
Elle a dit que cela a commencé par un pique-nique dans le parc.
Ya halka açık parkta homo bir çift gibi oturur surat asıp, ucuz biralarınızı yudumlarsınız ya da bu girişiminizi kutlarsınız!
s'asseoir dans un parc comme des homos buvant de la bière ou fêter le coup d'essai.
Daha önce hiç Kolombiya'ya gitmedik. ve bu kocaman parkta çalacaktık tüm yol boyunca çadırlar vardı, 5 kilometre boyunca.
On n'était jamais venus en Colombie avant et on allait jouer dans ce parc immense.
Bu sabah Clove Lake parkta eşinizin gömülü cesedini bulduk. Üzerinde saç örnekleri vardı.
Et crois-le ou pas, mais en étant marié à Allison, je commence à croire à ces petits miracles.
Onu tutukladınız mı? Parkta mısın?
Tu es au parc?
Tüm gün parkta beklediniz.
Vous avez surveillé le parc toute la journée.
Onu gördüm. Onu bu akşam parkta kızı öldürürken gördüm.
Je l'ai vu tuer cette fille dans le parc, ce soir.
İlk şunu söyleyeyim ; bu sabah verdiğin saç örnekleri parkta bulduğumuz adamın üzerindekilere uymadı.
D'abord, les cheveux que vous m'avez donnés ne correspondent pas à ceux qu'on a trouvés sur le cadavre dans le parc.
Parkta bulduğumuz adamı öldüren adam bu.
C'est l'homme qui a tué l'homme du parc. C'est lui.
O cesedin parkta olacağını biliyordun çünkü onu oraya sen götürdün.
Vous saviez que le corps serait dans le parc - parce que vous l'y avez mis.
Peki bu parkta, çocuklar için bir oyun sahası ya da havuz filan olacak mı?
Ce parc aura-t-il un espace de jeu, ou une piscine pour enfants?
- Çünkü parkta ve birlikteyiz.
On est dans le parc, ensemble...
Audrey ile ben parkta yaptık. Müstehcence.
Audrey et moi, on l'a fait dans le parc... en s'exhibant.
Parkta dolaşıyoruz ve ben ona ulaşmaya çalışıyorum...
On fait une balade dans le parc et j'essaie de l'atteindre...
Peki senin evliliğin, parkta dolaşan adamlarla flört etmek mi?
Et ton histoire avec Papa Couche, au parc?
Parkta geçen pazarlarımızı...
Des dimanches au parc.
Evet, bu sefer Hawthorne yakınlarındaki bir parkta ki oranın diğer yerlerin hiçbirine yakınlığı yok.
Oui, cette fois-ci, dans un parc près d'Hawthorn. - Loin de tous les autres endroits.
Cadde'deki parkta buluşalım. Bir saat sonra.
On se voit au parc de la 72e dans une heure?
Bu gece parkta başka bir tecavüzcü vardı.
Il y avait encore un violeur au parc.
Evet, hani şu parkta konuştuğumuz zaman?
Ouais, la fois dans le parc?
Tüm sınıfça haftasonunu parkta geçirecektik. Ve herkes bunun için acayip heyecanlıydı.
On avait le parc pour notre classe, tout un week-end, et tout le monde est surexcité,
Chelsea Üniversitesi, Antik Yunan Kulübü, her ilkbahar parkta oyunlar sergiliyor.
Le Club Hellénique de l'Université de Chelsea joue dans ce parc chaque printemps.
Parkta soruşturma yaptık.
On revient du parc.
Kocanızın dün gece parkta ne yaptığını bulmaya çalışıyoruz.
On essaie de savoir ce que faisait votre mari là-bas.
Kowalski'yle parkta buluşup onu öldürdü.
Donc il rencontre Kowalski au parc, et le tue.
Parkta seni soruşturdum Frank, ne dediler biliyor musun?
J'ai enquêté au parc, et tu sais ce qu'ils m'ont dit?
Onu parkta görmedin mi?
Tu l'as pas vue au parc, par hasard?
- Onu parkta bulduk.
- On l'a trouvée au parc.
Senin kadar kötü olmasa da parkta dolaşmak gibi de değil.
Donc je suis fichu. Pas autant que toi, mais c'est quand même pas la joie!
Ulusal parkta yetiştirmelisin.
Et dans un parc national?
Apartmanımın karşı aşağısındaki parkta üç kort, file yok.
Le parc près de mon appart quand j'étais jeune avait 3 courts sans filet.
Ona bıraksak, hepimiz parkta elma birası içerdik.
Si on l'écoutait, on boirait des Kro dans un parc.
Parkta Tai-Chi yapıyor.
Elle s'est mise au tai-Chi.
Parkta yatamazsın.
Tu ne peux pas dormir dans le parc.
Eminim ki Park ve Bahçeler, bu fotoğrafın hangi parkta çekildiğini söyleyebilir.
Les services de la ville pourraient nous dire dans quel parc cette photo a été prise. Vous voyez le sable en bas?
Kadının, parkta dolaşan kurbanımızın farkına varış sebebi tanıdık gelmesiymiş.
La raison pour laquelle la mère a remarqué la victime, c'est qu'elle avait l'impression de la connaître.
Kız arkadaşımla parkta yarım saat geçirmeyi dört gözle bekliyordum.
Je me réjouissais de passer 30 minutes au parc avec ma copine.
Benim memleketimdeki parkta, "Del Este Parkı" nda, tramvayımız ve akvaryumumuz var.
Dans ma ville, le parque del este possède un monorail et aussi un aquarium.
Sarah, benim bebeğimin evimin karşısındaki parkta oynuyor olması gerekiyordu.
Sarah, ma fille était censée jouer dans le parc en face de chez moi.
Biz sadece parkta annem hakkında konuşan iki adamız.
On est juste des gens - parlant de ma mère dans un parc.
Cesedini Clove Lake parkta buldular.
Felicia Hoyt n'approuvait pas le choix de Dylan et elle lui a offert 100 000 $ pour qu'elle quitte la ville.
Peki senin evliliğin, parkta dolaşan adamlarla flört etmek mi?
- Qui savait que Joe ne faisait - Salut, maman.
İnsanlar hayatlarını yaşıyor. Güneşte geziniyorlar. Birlikte parkta oturuyorlar.
Ces gens vivent leur vie, se baladent sous le soleil, s'assoient dans le parc, ou dans n'importe quel autre lieu.
Parkta gezineceğim.
- Je vais me promener dans le parc.