Paré tradutor Francês
3,351 parallel translation
- Bön Bön, kuşunuzla ilgili bir şeyler duydum.
Paré, Gawk. Perle sur votre oiseau.
Maça hazır mı?
Il est paré? Concentré?
Biraz uyuduktan sonra altı haftalık eğlenceye hazır olacağım.
Une bonne sieste et je serais paré pour 6 semaines d'éclate pour l'été.
Volta vuracağımız sırada ki o zaman yelkenliyi rüzgara karşı çevirirsiniz kaptan "hazır olun!" diye bağırırdı.
Dès qu'on tirait un bord, afin d'éviter un vent contraire, il criait : "Paré à virer!"
Gemiyi daldırın Yüzbaşı.
Paré à plonger. Immersion.
Efendim, fırlatma onayımız var.
Paré à tirer, capitaine.
Koordinatlar hazır, efendim.
Paré à faire feu. Coordonnées entrées.
Tahmin et kim ıstakoz ezmesi ve ekşi kremalı pastırmalı çörekler için hazır ve nazır yavrum?
Devine qui est paré pour le homard et les gâteaux de bacon du Chophouse, bébé?
Birkaç tane güç ilacı aldım, yani... aksiyona hazırım.
J'ai juste pris un paquet de médicaments, donc je suis... paré à l'action.
Kaportada küçük bir sorun var, tamam?
Elle a une petite bosse dans le pare-chocs, OK?
Bunu birkaç yıl önce arabamın ön camında buldum.
Je l'ai trouvé sur mon pare brise il y a deux ans.
- Su attırıyorum biraz.
Je lave le pare-brise.
Orbita kırığı yüzünü cama çarptığın anlamına gelir bu da göğsünü direksiyona çarptığın anlamına gelir.
La fracture orbitaire signifie que votre visage a percuté le pare-brise, ce qui signifie que votre torse a percuté le volant.
- Kurşun geçirmez yeleğim yok. Çarpışma sahasına mı giriyoruz?
J'ai pas de gilet pare-balles.
ön camıma böcek çarpmasından nefret ediyorum.
Ah, j'ai horreur des moustiques sur mon pare-brise.
Princefiled gibi güvenlik duvarı olan sisteme saldırının amacı çok basit,... ayrıcalıklı kullanıcıya ulaşmak.
Le but de toute attaque sur un système pare-feu comme Princefield est simple, obtenir l'accès de super-utilisateur.
Güvenlik duvarı koydu böylece her şeyi inkar edebilecekti.
il a mis un pare-feu pour qu'il puisse tout nier.
Bu arabanın kursun geçirmez camları var mı?
Cette voiture a des fenêtres pare-balles?
Arabamın ön camını kırmıştın, anlamıştım.
Tu as explosé mon pare-brise, je le savais.
Ayrıca çelik yelek ve demir kasık bağı da bul.
Et un gilet pare-balles et une coquille de protection en acier.
Anladığım kadarıyla çelik yelekli altı kişilik bir ekipleri var.
Et de ce que j'ai compris, Il va y avoir une équipe de six hommes avec des gilets pare-balles.
İptal edin.
Paré à plonger.
Savunma Bakanlığı muhasebecisi her katta kurşun geçirmez cam lazım olmaz demişti bir de.
Dire que les comptables du D.O.D disaient que nous n'avions pas besoin de verre pare-balles à chaque étage.
Sonra da koruyucu duvarın ardına geç. - Bunu yapabilirim.
Faites-le rapidement et allez derrière le mur pare-souffle.
Sonra kapıyı açtım ve LED'li fenerler vardı, çok korkutucuydu, kurşun geçirmez yelekler falan.
Mais quand j'ai ouvert je n'ai vu que des lampes torches et des gilets pare-balles craignos.
Bütün sistemleri baştan kurmam gerekecek güvenlik duvarını da güçlendirmeli.
- renforcer le pare-feu.
Daha hacker'ın IP'sinin maskesini çözemedim. Ama güvenlik duvarında bir açık var.
Je n'ai pas pu découvrir l'adresse IP du pirate mais il y a une faille dans le pare-feu.
Ön camdan yaklaşık 10 metre kadar fırlamış.
Éjecté à travers le pare-brise environ 10 m
Şoförle konuşurken ön camdan fırlamış.
Il parlait au conducteur. quand il est passé à travers le pare brise.
Araba daha çok yeni ve şu Glosner çocukları arabalara tırmanmayı ve camlara popolarını bastırmayı ne kadar sever biliyorsun.
Elle est toute neuve, et les fils Glossner aiment monter sur les voitures et poser leurs fesses sur le pare-brise.
Dava bitmeden araba kulanmaz.
Il ne conduit pas avec un pare-choc abimé.
Tamponu ve kırık ızgarayı yaptırmış.
Elle avait une grille cassée et le pare-choc cabossé.
"ya da soğuk sabahlarda babamın annemin arabasını ısıtıp camındaki buzları kazıması..."
"Ou quand mon père chauffe la voiture " et gratte la glace du pare-brise les matins d'hiver.
" Ama ben gerçekten hayat değiştiren birşey düşündüğümde, aklıma ufak şeyler geliyor, mesela annemin araba sürerken babamın ensesini ovması, yada babamın soğuk günlerde annemin camındaki buzu kazıması ya da onların gizli dili.
"je pense aux petits détails. " Quand ma mère masse le cou de mon père pendant qu'il conduit, " ou comment il gratte le pare-brise de ma mère quand il a gelé
Sistemin fazladan 8 güvenlik duvarı var.
Avec 8 pare-feux.
"Fazla para, daha fazla hayat kurtaran çelik yelek" - demeye ne dersin? - B-ben..
Mais plus de gilets pare-balles pour sauver des vies.
Anderson'ın hedefinde Hudson Grubu'nun son teknoloji ürünü kurşun geçirmez yelek var.
Anderson cible un gilet pare-balle de pointe provenant du groupe Hudson.
Kurşun geçirmez bir yelek için oldukça fazla bir miktar.
C'est beaucoup d'argent pour un gilet pare-balles.
Sıradan bir kurşun geçirmez yelek değil bu.
Pour LE gilet pare-balles.
TGV-6 piyasadaki tüm yeleklerin karşı koyabileceği etkilerden tam otomatik silahların etkisi de dahil çok daha fazla etkiye karşı koyabilir.
Le TGV-6 empêche un bien plus grand impact des balles que n'importe quel gilet pare-balle du marché, en comptant ceux en acier.
Bugün piyasadaki en iyi çelik yelek.
Le meilleur gilet pare-balles en vente sur le marché aujourd'hui.
Gà ¼ venlik duvarÄ ± geà § ersiz kÄ ± lÄ ± nÄ ± yor
Pare-feu cracké.
En önemli kısmı ise çelik yelektir.
Le plus important, c'est le gilet pare-balles.
O güvenlik duvarını aşma ihtimalimiz sıfır.
On a quasiment aucune chance de passer leur pare-feu.
Şeytanda olmayan güvenlik duvarları bunların şirketinde var, bu yüzden ESU oradan alınan şeyi göremedi, ancak orada ana sunucudan yapılan indirmelerin büyük bir kaydı vardı.
Il recherchait quelque chose d'autre que de se venger. Ils ont installé plus de pare-feu qu'il n'y a de chambres en enfer, ainsi ESU ne pouvait pas voir ce qui a été piraté. mais il y avait un téléchargement massif d'information de leur serveur principal pendant que vous étiez là-bas.
- Aracın tamponunda gerçekten beni üzen bir etiket vardı.
Le camion a un autocollant sur le pare-chocs qui m'a vraiment rendu triste.
- Sol arka tamponda taze bir hasar var.
Il y a un accrochage récent sur le pare-chocs arrière gauche de ce véhicule.
Başkomiser, kurbanın arka tamponunda bulduğumuz boyayı sanayiye götürdüm. Rengi spektrofotometreyle analiz ettim.
J'ai emmené la peinture qu'on a trouvé sur le pare-chocs arrière de la voiture de la victime au labo peinture, et ils ont analysé la couleur, avec un spectrophotomètre infrarouge à transformée de Fourier.
Ortağın vardır, silahın vardır, kameran vardır S.I.S. ekibin, çelik yeleğin, köpeklerin, devriye arabaların vardır. Ve insanlar hâlâ zarar görür.
Vous pouvez avoir un partenaire, vous pouvez avoir une arme, vous pouvez avoir une caméra, un gilet pare-balles, des agents supplémentaires, des chiens, autant de voiture de patrouille que vous voulez, et des gens sont quand même blessés.
Jesse ile Michael için Ejder Derisi sınıfı iki tane çelik yelek.
Gilets pare-balles niveau cinq, un pour Jesse, un pour Michael.
Bu kurşun yeleğine saplanmıştı.
Cette balle était dans son gilet pare-balles.