Pocket tradutor Francês
125 parallel translation
Hiç de iyi görünmüyorum, Sarah Pocket.
Non, Sarah Pocket.
Pocket'lar.
Les Pocket!
Wemmick seni, kalacağın yer olan...
Wemmick va vous conduire chez M. Herbert Pocket.
Barnards Inn'deki Bay Herbert Pocket'in... yanına götürecek.
A l'auberge Barnard où vous vous installerez.
Bay Pocket, Londra'da bilmen gereken yerlerle ilgili... sana yardımcı olacaktır.
M. Pocket vous sera précieux pour vous indiquer où l'on doit se montrer à Londres.
İşte geldik. Pocket birinci katta kalıyor.
M. Pocket est au premier étage...
Bay Pocket? Çok üzgünüm. Ama yoldan geldiğini... ve biraz meyve yemek isteyebileceğini düşündüm.
Désolé, je me suis absenté car je pensais que vous auriez envie de fruits et suis allé au marché.
Joe, Bay Herbert Pocket.
Joe, Herbert Pocket.
Bay Pocket ile iyi anlaşıyor musun Pip?
Cela va-t-il bien avec M. Pocket?
Bu, burayı benimle paylaşan Bay Pocket.
M. Pocket partage l'appartement avec moi.
Corner Pocket körfezinde yaşıyorum.
J'habite à Corner Pocket Bay.
Hayatım senin büyük bir sihire ihtiyacın var ama korkarım ki ikinci sınıf bir üçkağıtçının sağlayacağı yardımla yetineceksin.
Ma pauvre, vous mériteriez les services d'un véritable magicien, mais j'ai peur que vous ne deviez vous contenter d'un pick-pocket de seconde zone.
üç kartlı monte gibi ve cebe atmak ve hırsızlık ve graffiti bizim özel ve kamu alanlarımızı kirletiyor.
C'est comme le bonneteau et les pick pocket et le vol à l'étalage et le graffiti déteriorant nos murs publics et privés.
# Beş pound vardı cebimde #
# With a fiver in my pocket #
Popeil Pocket Fisherman.
- De retour! Le couteau de poche Popeil.
Bir Hot Pocket bile mi? Bir Eggo?
Même pas une boisson chaude?
Corner Pocket'daki Len Files'dan paramı alıp gideceğim.
Je vais toucher mes gains... au Corner Pocket... et je partirai.
Corner Pocket'daki lokantaya.
Au restaurant près du Corner Pocket.
Bu gece onu Bridgeport'taki Corner Pocket'ta bulabilirsiniz.
Vous le trouverez au Corner Pocket, ce soir, à Bridgeport.
Yaşamak için o paraya ihtiyacım var ve Corner Pocket'a dönemem.
J'avais besoin de l'argent pour m'en sortir. Je ne peux pas aller au Corner Pocket.
Evet, Corner Pocket için.
Oui, pour le Corner Pocket.
Side Pocket çocuğuna bakmıyorsam üç ayaklı köpek olayım.
C'est le petit gars qui empoche les boules plus vite que son ombre.
- Doyle. "The Side Pocket Çocuğu." olarak biliniyordun
Celui qui empochait plus vite que son ombre.
You know that Khasinau had him in his pocket.
Vous savez que Khasinau l'avait dans la poche.
Bay Giles, Faith dolaptan son kalan köfte ve mozarella aromalı Hot Pocket'ımı çalmış, üstünde adım yazılı olmasına rağmen.
Faith a piqué le dernier friand à la viande et à la mozzarella alors qu'il me revenait.
Benim derdim Hot Pocket değil... her ne kadar yeni ve geliştirilmiş domates sosu olsa bile...
Ce qui m'énerve, c'est pas qu'on me pique un friand, même si j'aurais bien goûté cette nouvelle recette,
This money isn't going in my pocket... Or to the government
L'argent ne va pas dans ma poche, ni dans celle du gouvernement.
Benim derdim Hot Pocket değil... her ne kadar yeni ve geliştirilmiş domates sosu olsa bile...
Sur un temple païen, par exemple? Reviens en arrière.
Ön cebimde senin için bir şey var neden cebimi elleyip ne olduğuna bakmıyorsun sonra ona tutun, sadece senin için azıcık sık ve "nasılsın?" de
"l've got something in my front pocket for you" "Why don t you reach down in my pocket and see what it is" "Then grab onto it, it s just for you"
Ön cebimde bir şey var, ön cebimde bir şey var, önce cebimde bir şey -
"Give a little squeeze and say, How do you do?" "There's something in my front pocket, There's something in my front pocket," "There's something in my front pocket"
Axim X-5 el bilgisayarı için.
Pour le nouveau pocket Axim X5.
Blake'in odasını ararken Axim X-5 el bilgisayarının bağlantısını bulmuştuk. Ama bilgisayarın kendi yoktu.
Quand on a fouillé sa chambre, il y avait la station d'accueil d'un pocket Pc Axim X5... mais l'unité elle-même n'y était pas.
Cep Roketi.
Pocket Rocket.
İzin verirsen, mikrodalgamda Hot Pocket var. ve üzerinde adım yazılı bir şarap, yani iyi şanslar.
Si tu veux bien m'excuser, j'ai un Hot Pocket au micro-onde et un thermos de vin avec mon nom dessus, alors bonne chance.
Fazladan bir Hot Pocket'ım var.
J'ai un Hot Pocket de trop.
Benim adım küçük Danny Packet.
Je suis le petit Danny Pocket.
Başkan küçük Danny Pocket'in Family Guy yazar kadrosuyla konuşmasını istedi.
Le président a demandé que le petit Danny Pocket parle avec les scénaristes de Family Guy.
Evde değilse, Mulrooney's in Devil's Pocket barına bakın.
S'il n'est pas chez lui, jetez un oeil au bar de Mulrooney.
Git çetenle kap - kaç işine dön liselerin önünde uyuşturucu pazarla, otopark çalıştır.
Vas reprendre tes histoires de pic-pocket,... de vente d'herbes aux lycéens avec ta bande
# Gözlerimde yıldızlar, ceplerimde rüyalar #
I just can t quit Stars in my eyes dreams in my pocket
Sekizinci top, köşeye.
Boule 8, Eight ball, corner pocket.
Clay ve ben yemeğe gittik ve diskoya uğradık.
Clay et moi on était au Pocket Stop pour des spacecakes et de la coke qui dépote.
Belki Charlie bir algoritmada bunu yapabilir jeo-profil çıkarım, sıcak-bölge, Hot Pocket anlaşmaları.
Oui, et Charlie pourrait glisser ça dans un algorithme de profilage géo-militaro - emballé-c'est pesé.
Yokedici Roket.
Pocket Rocket.
Crenshaw'daki Göt Torbası diye bir mekanda takılıyorlar.
Ils traînent souvent au Hip Pocket, sur Crenshaw.
Seni bir daha Göt Torbası'nda bu lafları ederken görmeyeyim, tamam mı?
Ne viens plus nous chercher au Hip Pocket, pigé?
Bay Giles, Faith dolaptan son kalan köfte ve mozarella aromalı Hot Pocket'ımı çalmış, üstünde adım yazılı olmasına rağmen.
Ça veut dire quoi? Fais voir.
Colorado eyalet şampiyonu,
"l've Got Something In My Front Pocket For You", le champion de l'état du Colorado,
işte biletler burada.
'Pick Pocket!
Tamam, on numara, köşedeki deliğe.
O.K., la dix dans le corner pocket.
Bişeyler içelim mi?
Est-ce que tu connais le Pocket Watch?