Pure tradutor Francês
3,231 parallel translation
Saf enerjiye dönüşüyorum. Dünyayı kurtarmak için tek bir fırsatım var.
Je me transforme en pure énergie et il ne me reste qu'une seule chance de sauver le monde.
Kendimi müdafaa ettiğimi ileri sürerim.
C'était de la pure défense.
- LÜKS ARABAYA BİN.
- AVOIR UNE PURE VOITURE.
Öğrencilere sevgiden mi hocalık ediyorum sanıyorsun?
Vous croyez que j'enseigne par pure bonté d'âme?
Tennyson'un son eseri de soyut bir kapris barındırıyor.
La dernière oeuvre de Tennyson est une pure fantaisie.
Bu düpedüz delilik!
C'est de la folie pure!
Burada tam 150 kilo, saf kokainimiz var.
150 kilos de pure poudre de Bolivie ici.
400 kilo, esmer % 70 saflıkta, ithal.
400 kilos, brune, pure à 70 %, importée.
400 kilo Türk esmeri, % 70 saflıkta.
400 kilos de brune turque, pure à 70 %.
400 kilo eroin. % 70 saf.
400 kilos d'héroïne, pure à 70 %.
Geriye saf bir hayat kalır.
Et il ne reste qu'une vie pure.
Bir bilinç olarak varlığımı sürdürmek... Çok yalnızım.
Exister en pure conscience est... solitaire.
Şimdi, Isabella'nın Harry'e olan sadakati hayal edebileceğimiz en saf aşk göstergesi değil mi?
Maintenant, est-ce que la fidélité d'Isabella à Harry n'est t'elle pas l'expression la plus pure de l'amour que nous pouvons imaginer?
Bu... 95 % saftır. 20 yaşındaymış gibi seni ereksiyon eder.
Ça, c'est de la pure à 95 % pour bander comme à 20 ans.
- Çok güzeldi. Çok saf ve göz kamaştırıcıydı.
Elle était tellement pure et splendide.
Yetişemeyeceğim kadar namusludur.
Si pure que je ne peux rester avec lui.
Film setinde geçen günlerin yarısı eğlence tufanı ama diğer yarısı sırf endişe, paranoya...
Sur le plateau, c'est 50 % de déconnade et 50 % de pure angoisse, de paranoïa.
İnsanın öyle ya da böyle, safkan birilerini görmesi imkânsız mı?
lci, on peut pas s'attendre à de la race pure.
Bu...
Tout ça... - Pure comédie.
Kibarlık olsun diye ziyarete gelmediğini biliyorum.
Je sais que tu ne viens pas par pure bonté d'âme.
Bu nedenle, "sözde" ekonomik büyümenin sağlanması için tüketim artışını kasten teşvik eden bir sisteme devam etmek doğayı parçalayan bilinçli bir deliliktir.
Alors... avoir un système qui promeut délibérément l'accélération de la consommation au nom de la soi-disante "croissance économique" n'est que pure folie écocide.
Bunlar devamlı müşterilerim.
Si pure qu'elle éradiquerait le SIDA!
Gece vardiyasında çalışıyor.
Une pure beauté.
Sürekli devam eden delilik gibiydi.
C'était de la folie, il tournait en rond, de la folie pure.
Hoşça kal. Sıradan tahmin.
Pure conjecture.
Neticede, buraya sosyal sebeplerden ötürü geldim.
Après tout, je suis venu ici ce soir, par pure camaraderie.
Filmde yaşanan olaylar ve mevcut karakterler hayal ürünüdür.
L'histoire de ce film est une pure fiction.
Tam da şapşala göre bir soru.
Ce serait en pure perte.
Eskiden serttim.
Avant, j'étais une pure et dure.
Ruhum tertemiz.
Mon âme est pure.
Yüreğinizin temizliğini görmek için stigmataya gerek yok.
Mais les stigmates ne sont pas nécessaires, pour être pure.
481 g ağırlığında - - güçlü. Bütün komplikasyonlarla - - savaşıyor.
480 grammes de pure force, et elle lutte contre toutes les complications.
bir zamanlar temizdi ve yine öyle olabilir.
Elle était pure, autrefois, et peut le redevenir.
- Yozlaşmamış ruhun...
Celui d'une âme pure.
Targaryenlar, soylarını saf tutmak için erkek ve kız kardeşleri 300 senedir evlendiriyorlar.
Les frères et soeurs Targaryens font ça depuis 300 ans... pour garder notre lignée pure.
Saf duygunun varlığı acıdan beslenir.
C'est un être d'émotion pure qui se nourrit de douleur!
Oğlum bu delilik.
Mon fils, c'est pure folie.
Potansiyelin var ama çok çiğsin. Çok eğitimsiz.
- Tu as du potentiel, mais tu es trop pure, trop inexpérimentée.
Sert bir aromaterapiye hazır ol.
Prépare-toi pour une aromathérapie pure et dure.
- Bu olaya kadar gelen bilgilerden yola çıkarak 20 milyon nakit diyebiliriz. 12 milyonluk da kokain var.
Etant donné les conversations ayant amené à ça, j'estimerais le butin aux alentours de 12 millions de dollars en cash et 12 autres en héroïne pure.
Şey, spekülasyon bu.
- Des terroristes? - Pure spéculation.
Bak, Quinn'le aranızda neler geçti bilmem ama bu iş yüzünden ilişkimden oldum ve sayıların kati objektifliğinde huzur buldum.
Ecoute, je ne sais pas ce qui s'est passé entre toi et Quinn, mais j'ai perdu une relation à cause de ce job, et je trouve rassurant la pure objectivité des chiffres.
Ama ruhu artık temiz.
Mais maintenant, son âme est pure.
Senin için tüm erkeklerle bağlantımı kopardım,... şimdi de yalnızım.
Je jette tout les hommes pour toi, et maintenant je suis pure.
Onlara göre işleri halletmeniz için yaptığınız engellemelerin sonucu ve onlar bunu sokakta bok saçarak ödüyorlar.
Selon eux, tu essaies de régler ça par pure obstruction et ils en payent le prix dans les rues.
Mekanı havalandırıyorum.
Je veux une air pure.
# Suyun en temizini içmek istiyorum #
Un jour dans la vie et un jour dans la vie et un jour dans la vie... Je veux boire l'eau la plus pure.
# Ve sadece ihtiyacım kadar yemek #
Je veux boire l'eau la plus pure. Je veux manger ce qui me plaît.
O zaman vaktinizi boşa harcamışsınız.
Pure perte de temps.
Sıradan.
Pure.
Bayan Ogden.
- C'était un instant de pure tendresse.