Quitter tradutor Francês
15,760 parallel translation
Hepsiyle konuşana dek adadan ayrılmalarını istemiyorum.
Je ne veux voir aucun d'entre eux quitter l'île jusqu'à ce qu'on ait la chance de leur parler.
Gerçekçi olursak, 24 saat boyunca vadiden kimse ayrılamaz.
De façon réaliste, il n'y a pas de quitter la vallée pendant 24 heures.
Marley, Scrooge'la olan ortaklığından caymak istedi.
Marley voulait quitter le partenariat avec Scrooge.
- Evet. Bu dünyada, onu terk etmemi sağlayabilecek, herhangi bir neden ya da para yok.
- Et aucune explication ou somme d'argent pourrait m'inciter à le quitter, jamais.
Tamam, içten içe bir dargınlıktan sıyrılmaya çalışmaktan hoşlanmıyorum.
OK, ça me fait mal de devoir quitter toute cette antipathie bouillante.
- Nihayet bu kabustan kurtulabiliriz.
Allons-y. On peut enfin quitter ce cauchemar.
Görünüşe göre Virgil, bir saat önce Rodrigo ve Hailey'i otelden çıkarken görmüş.
Apparemment, Virgil a vu Rodrigo et Hailey quitter l'hôtel il y a plus d'une heure.
Hayır, mesaj bırakmak istemiyorum. Onunla mutlaka konuşmam lazım.
Non, je ne veux pas quitter- - C'est très important que je parle avec lui.
Hep kaçma planı yaparmışsınız.
- Toujours en train d'imaginer des stratagèmes pour quitter cette ville.
- Kesinkes beni terk eder.
Elle va me quitter.
- Terk edileceğim.
Elle va me quitter.
Eğer bu evlilikten vazgeçip Mississippi eyaletini terk ederse hakkındaki tüm suçlamaları düşürme konusunda anlaşmaya varabiliriz.
S'il accepte d'annuler son mariage et de quitter l'État du Mississippi, nous abandonnerons les accusations qui pèsent contre lui.
Yer açmak için bir Romanyalı kadın ve çocuğu filikadan çıkarılmış.
Une femme roumaine et son enfant ont été forcés de quitter leur bateau de sauvetage pour faire de la place.
Uzun yaşayıp geç evleniyoruz... ve partiler bitmeden çok çok erken ayrılıyoruz.
On vit plus longtemps, on se marie plus tard et on refuse de quitter la fête avant d'être vraiment K.O.
Hile, onların seni terk etmesini sağlamak.
Le secret, c'est de les aimer, mais de les pousser à te quitter.
Ama, başka insanlarla çıkana kadar bekler ve Martin Luther Kral Gününde ayrılırız diye düşündüm.
Mais vu qu'on sort avec d'autres, je pensais te quitter pour la fête de Martin Luther King.
Göç etmen, Dünya'dan gitmen.
Émigrer. Quitter la Terre.
Bingley'i Netherfield'dan ve kardeşinden ayrılmaya ikna eden Darcy'di.
Que c'est Darcy qui a persuadé Bingley de délaisser votre sœur et de quitter Netherfield.
Bayan Bennet, Hertfordshire'dan ayrılarak Ara Topraklar'a gelmenize sebep olan nedir?
Miss Bennet, quelle raison a bien pu vous pousser à quitter l'Hertfordshire pour venir vous aventurer ici?
Bu arada, istersen sen odayı terk et.
Entre-temps, tu devrais quitter la pièce.
Bayım, buradan gitmenizi istemek zorundayım.
Euh, monsieur? Je vous demanderai de quitter l'immeuble.
Çünkü iş bitince... Ülkeden ayrılmak için 90 dakikam olacak.
Parce qu'une fois que ce sera fait... j'aurai moins de 90 minutes pour quitter le pays.
Ülkeden ayrılmak...
Quitter le pays?
Masovich seninle sohbet edip ülkeden ayrılabileceğini söylemiştir.
Masovich vous a parlé et vous a dit que vous pouviez quitter le pays. Pas de souci.
Ama her iki grup da içlerinden biri yüzünden bu dünyayı terk edemezler.
- Mais aucun d'eux ne peut quitter ce monde A cause d'un des leurs.
O evden ayrılmak çok zor olmuş olmalı.
Quitter cette maison a dû être très difficile.
Lütfen alanı sakin ve düzen içinde terk edin.
Veuillez quitter les installations de façon calme et ordonnée.
Kocamla ilk tanıştığımda gözlerini popomdan ayıramadı.
Quand j'ai rencontré mon mari, il ne pouvait pas quitter mon cul des yeux.
- New York'tan gitmem gerek.
Je dois quitter New York.
Beni terk edecek.
Il va me quitter.
Şimdi bana bak, öz güvenim yükseliyor Erkekler etkilenecek, yaptığım puanlardan Bu eğlenceliydi!
regardez-moi maintenant, ma confiance est en plein essor dudes être impressionné Avec les points que je marque comme ce n'est pas ennuyeux et il ne suffit pas de quitter Regarder le roi déposer sa mâchoire quand je tremble mes hanches Je dis
Arnavutluk'tan ayılmadan önce her şeyi aldım.
Avant de quitter l'Albanie, j'ai tout pris.
Hemen gemiden ayrılmalıyız.
Il est en train de glisser. Nous devons quitter ce navire.
Senin enişte Doblo'yu sattı mı? Dönerse senindir dönmezse zaten hiç senin olmamıştır.
Fire Plug, si tu veux quitter une femme, fais-lui croire que c'est elle qui te quitte.
Geçen her dakika, Kate Moss'un canlı bulunma ihtimali azalırken insanlar nehir kenarında bekliyor.
Ils se refusent à quitter la Tamise tant qu'il reste un espoir de retrouver Kate Moss en vie.
Ülkeyi terk edemem.
Je peux pas quitter le pays.
Ülkeyi terk etmeliyiz.
Il faut quitter le pays.
Eyvahlar olsun. Shirley Bassey her an sahneye çıkabilir.
Je dois te quitter, Shirley Bassey va arriver dans un instant.
Bence ülkeyi terk etmelisin.
Je vous avais dit de quitter le pays.
- Dory tatlım. Bizi yine terk edemezsin. - Annen haklı.
tu ne vas pas encore nous quitter.
Polisler bizi kovalamaya başladığında sürücüye bundan kurtulmanın tek yolunun köprüden aşağı sürmek olduğunu söyledim Ama beni dinlemedi.
Les flics me poursuivaient, alors j'ai dit au chauffeur que la seule solution, c'était de quitter le pont, mais... il a pas voulu.
Yoldan ayrılmalıyız.
Nous devons quitter la route.
- Bizi kaçırmaya çalışıyor.
- Il veut nous faire quitter la ville.
Çocuklarımızın geleceği için Rose Creek'ten ayrılma vakti geldi bence.
Pour la santé de nos enfants, je pense qu'il est temps pour nous de quitter Rose Creek.
Uzun zamandır bu işten çıkma planları yapıyordum.
- Tu sais quoi? J'ai envie de quitter cet emploi depuis longtemps.
Ülkeden ayrılırken kılık değiştirmen için aldığım kıyafetler.
Je t'ai préparé un déguisement pour t'aider à quitter le pays et... tout le reste.
Adamları terk etmek zor olacak.
Quitter les gars...
Televizyonda yayınlanan açıklamada Çin Halk Kurtuluş Ordusu Orgenerali Shang uzaylıların 24 saat içinde Çin topraklarını terk etmesini aksi halde felaketle karşılaşacaklarını söyledi.
Dans une déclaration à la télévision, le Général Shang, chef de l'Armée de libération du peuple, a dit que les étrangers avaient 24 heures pour quitter le territoire chinois, ou devraient faire face à leur destruction.
Sen de babam gibi beni bırakıp gidecek misin?
Tu vas me quitter comme l'a fait le papa?
Bu şehirden çıkmamız gerek.
On doit quitter la ville.
Sweetser'da kalamaz.
Il doit quitter le Centre Switzer.