Rad tradutor Francês
1,682 parallel translation
Dur şöyle güzel bi çekiim, benim için de hatıradır.
Attends, ça sera un souvenir pour moi.
Oynadıkları oyunlar çok sıradışı.
Je sais juste que l'un d'entre eux est une femme.
Sıradışı bir ölüm istiyorum.
Je veux une mort extraordinaire.
Sıradışı biçimde ölmek.
Pour mourir d'une mort extraordinaire.
Sıradan ve sıradışı.
les ordinaires et les extraordinaires.
Sıradışı olanlar hakim kuralları çiğneyerek yenilikler yaratırlar, yokedicilerdir.
Les extraordinaires sont ceux qui apportent de la nouveauté, ceux qui brisent les règles. Les destructeurs.
Sıradan biri mi yoksa sıradışı mıyım?
Les ordinaires ou les extraordinaires?
Sıradışı.
Extraordinaire.
Sıradışı bir köpektir.
Un chien extraordinaire.
Hayatına son vermek isteyen bir kadın için oldukça sıradışı bir durum.
plutôt inhabituel pour une femme qui a l'intention de se suicider. espérons que monsieur Bilney se souviendra du nom de cette mystérieuse dame "aux conserves de porc"
İnsanlar sıradışı bir şeyle karşılaştıklarında hemen korkuyorlar.
Quand les gens rencontreront cette chose, Ils trouveront ça épouvantable
Shawn'da sıradışı bir şey fark ettin mi?
Vous avez remarqué quelque chose d'inhabituel chez Shawn?
Shawn'da sıradışı bir şey fark ettin mi?
Vous n'avez rien remarqué d'anormal chez Shawn?
Belki sıradışı biriyle yapsaydı.
Peut-être que s'il l'avait fait avec une femme extraordinaire.
Kabul etmeliyim ki bu vaka oldukça zalimce ve sıradışı.
Je dois reconnaître que cela semble particulièrement cruel et peu ordinaire.
Başka birler de dikkatinizi çekti mi, sıradışı bir şey?
Vous avez remarqué autre chose, quelque chose qui sorte de l'ordinaire?
Daha sıradışı, daha o Bu Yeni Güç doğru yol eğilimindedir.
Plus c'est étrange, plus ça semble mener à ce Nouveau Pouvoir.
Tüm Biliyorum bu sıradışı biraz üzerinde üzerinde gerçekleşmesi ve olmayan şeyler olduğunu.
Mais des choses aussi étranges ne peuvent pas se produire sans arrêt.
Durumlar sıradışı.
La situation était exceptionnelle.
- Merak etme, sadece benim, ve daha sıradışı şüphelilerin bazı.
- Ne t'inquiète pas, c'est moi, avec d'autres suspects inhabituels.
Size sıradışı dostlarımı tanıtmama izin verin.
Permettez que je vous présente mes voisins du trou perdu...
Kabul etmelisin ki, bu biraz sıradışı.
Vous devez admettre que... c'est peu ordinaire. Ce ne sont des circonstances ordinaires.
Sıradışı birşey istersen insanlar seni asla unutmazlar.
Quand on commande un truc original, les gens s'en souviennent.
Sıradışı ve hala heyecan verici bir şey ama karşılıklı bir şey gelişiyor. özellikle iki kadın arasında ciddi bir ortaklık olduğunda ortaya çıkıyor ve bu kaynaşma gerçekleştiğinde, karşılıklı bağımsızlık seksi yıldırıyor.
Il est illicite, excitant... c'est l'effet de la découverte... mais très vite, une sorte de symbiose se développe... cela arrive spécialement entre deux femmes... qui travaillent à leur engagement mutuel... et quand cette fusion apparaît... l'intense dépendance mutuelle... peut devenir un frein à une intimité sexuelle...
Sevgi ve sıradışı maceralar.
L'amour et des aventures extraordinaires.
Son birkaç günde Alfa alanında sıradışı bir hareketlilik var mıydı?
Y avait-il des activités inhabituelles au site ces derniers jours?
Bu iş bana biraz sıradışı göründü, ve, dosyanızdan okuduğuma göre, aynı şey sizin kişiliğiniz için de söylenebilir.
Ce travail me paraît extraordinaire, et d'après votre dossier, vous l'êtes aussi au niveau personnel.
Janet Fraiser sıradışı bir insandı.
Janet Fraiser était formidable.
Sayın Başkan, bunun sıradışı bir durum olduğunun farkındayım,.. ... ama bilmelisiniz ki Yıldız Geçidi ciddi bir biçimde çok kötü yönetiliyor.
C'est énorme, je le comprends, mais il faut que vous sachiez que le Stargate est très mal dirigé.
Büyükelçileri etkisi altına almıştı. Sıradışı bir müdahale olmasaydı başaracaktı da.
C'est une intervention extraordinaire qui a empêché tout ça.
O zaman tüm söyleyebileceğim, Hammond ve SG-1'in çok zor koşullar altında sıradışı işler yaptıkları.
Alors, pour moi, Hammond et le SG-1 ont fait un boulot extraordinaire dans des circonstances difficiles.
Albay Vaselov'da hiçbir sıradışı davranış görülmedi.
Pourtant le colonel Vaselov n'affichait aucun comportement inhabituel.
Ama sıradışı fikirler peşinde olman hoşuma gitti.
Mais continue à chercher. J'adore.
Sıradışı bir olay hatırlıyor musunuz?
Vous avez remarqué quelque chose d'inhabituel?
Evet. Sıradışı bir şey oldu mu?
S'est-il passé quelque chose?
Son zamanlarda sıradışı olan bir davranışı oldu mu?
A-t-il eu un comportement étrange, dernièrement?
Çok sıradışısınız Bayan Lilly.
Vous êtes très peu commune, Miss Lilly.
Sıradışı, bundan hoşlandım.
Tu fais coquine, j'aime.
Biraz sıradışı.
Comme c'est bizarre.
Hepinizin bildiği gibi Cedric Diggory sıradışı şekilde çalışkan son derece adil davranan ve en önemlisi körü körüne bağlı bir arkadaştı.
Cedric Diggory était, vous le savez tous, exceptionnellement travailleur, infiniment loyal et c'était surtout un immense, immense ami.
Bir kız için sıradışı bir isim!
C'est pas courant comme nom pour une fille.
Otostopçunun Galaksi Rehberi'nin sıradışı hikayesi çok yalın bir şekilde başlıyor.
L'extraordinaire histoire du Guide galactique débute fort simplement.
Bence bu çok sıradışı bir teklif.
J'en dis que... c'est une proposition extraordinaire.
Bu tamamen sıradışı bir şey, oğlum.
C'est effrayant, mec, effrayant.
" sıradışı hiçbir şey de o köye uğramazdı.
" l'exceptionnel ne s'arrêtait jamais là.
Yani, birtakım sıradışı alışkanlıklara sahip olmasına rağmen.
Mais il a des drôles d'habitudes.
- Evet. Giyilecek bazı sıradışı kostümler olabileceğini söyledi.
Elle a dit qu'il y aura des tenues inhabituelles à mettre.
- Bu ayakkabılar biraz sıradışı değil mi?
- Ces chaussures sont un peu... spéciales.
Bütün akşam dışarıdaydı. Ki bu, sıradışıydı.
Il était en sorti toute la soirée, ce qui était inhabituel.
Hollywood standartlarına göre sıradışı bir karar olarak ikinci filmin tüm kârını çalışanlarına dağıttı.
Dantooine est trop loin pour servir d'exemple, mais les rebelles auront bientôt leur tour!
Lucas filmlerini daha gerçekçi kılmak adına bunları filmin sadece sonunda vermek istedi. Bu oldukça sıradışı bir seçimdi.
Le micro était en vue.