Rager tradutor Francês
155 parallel translation
Yüce Gracchus, nefret etmek bana zor geliyor... ama bir adam var ki, onu düşündükçe öfkeden kuduruyorum.
Grand Gracchus, il m'est difficile de haïr... mais il est un homme auquel je ne peux penser sans rager.
Utanmaz biri o. Beni deli ediyor.
Elle n'éprouve aucune honte, ça me fait rager.
Al, bu röntgenleme paran.
Il l'a amenée pour te faire rager.
Bu çapkınlara emir veren herif, eminim hiddetten kudurmuştur.
Celui qui posta ces gueux doit rager aujourd'hui!
Teğmen Rager, bir çeyrek itiş gücü ileri.
Enseigne Rager, droit devant, demi-impulsion.
Teğmen Rager, rotamızı 259 mark 318'e değiştirin, yarım itiş gücü.
Enseigne Rager, cap sur 259.318, demi-impulsion.
Derhal revire gidin Teğmen Rager.
Allez à l'infirmerie, enseigne Rager.
Yüzbaşı Edward Hagler ve Teğmen Sariel Rager.
Le Lt Edward Hagler et l'enseigne Sariel Rager.
Teğmen Rager daha geri dönmedi.
L'enseigne Rager n'est pas revenue.
Teğmen Rager ve ben kaçtığımız için şanslıyız.
L'enseigne Rager et moi nous en sommes sortis.
Benim gibi birinin hayatını kurtarmış olması seni yakıyor, ha?
Ça doit te faire rager que je t'aie sauvé la vie, hein?
Neye karşı öfke duyacaksın?
Contre quoi pourras-tu rager?
Harçlığımı almadım bugün Kafayı yemek üzereyim
Je suis encore fauché aujourd'hui Et tout ça me fait rager.
Seni başka ne delirtir?
Quoi d'autre vous fait rager?
Yapılacak işim var bugün Kafayı yemek üzereyim
Je dois toujours faire les corvées et ça, ça me fait bien rager
Siz dalga geçenler, çekilin yolumdan Kafayı yemek üzereyim
Ôtez les brutes de mon chemin, sinon je sens que je vais rager!
Onun yerine boşu boşuna oturup endişeleniyorsun.
Tu préfères rager sur ta chaise et t'énerver pour rien?
Bu sizi delirtiyor olmalı.
Eh bien, cela doit vous faire rager.
- Sağ ol, Rager.
- Merci, Roger.
Doğuştan geçmişe bağlı biri olarak bilime gelmesi dışında feministler beni her zaman çileden çıkarmıştır.
"Étant plutôt passéiste de nature, " exception, la science... " les féministes ont toujours eu le don de me faire rager.
- Evet. Ve o da bunun annemi çok kızdıracağını biliyor. Bu da tamamen bizim yararımıza.
Et il sait que ça fait rager ma mère à plus finir, ce qui joue complètement en notre faveur.
Tanıdığım en güçlü adam..
Lui, c'est mon frère, Rager. Je l'aime bien.
Annem ben 10 yaşındayken öldü
On court après le fric. On s'appelle comme ça, les chasse-fric. Rager et moi.
Hep birlikte planlar yapıyoruz.
leurs potes crèvent la dalle. Ils doivent ça à Rager. C'est un frère pour eux.
Demek yeni oldu
- Tu connais Rager?
Çoğu zaman orda güzel kızlar görebilirsiniz
Kickz le connaît depuis longtemps mais sans Rager, il aurait crevé de faim.
Ne demişti Rage.. öldürmek yok
Rager était contre la violence... Oui, et il est mort!
Rager seni özledim!
Rager, où tu es? Tugz!
Junior.. sen katil değilsin
Junior, tu as pas envie de le faire. Pas envie de crever comme Rager.
Hayat zor bir soru.. güçlü olmalısınız karşısında
Pour affronter la vie, il faut être fort. Je veux être fort comme Rager.
Bir parça yüzüne vurmaları sorun olmaz.
Tu peux les faire rager un peu.
Et tırnaktan ayrılmaz ama daha çok can yakar.
Les liens du sang sont forts, il doit rager.
Diğer taraftan ikimizin de, Drew'in bir kutup ayısını dalga geçerek, katil etmesine şaşırmamış olmamız Drew'i ne yapıyor? Evet.
En même temps, aucun de nous n'a été surpris qu'il fasse rager un ours, jusqu'à ce qu'il le tue.
Kilisenin hayır kurumunu desteklemek için eşe mi ihtiyacım var?
J'ai besoin d'un rencard pour encou - rager l'oeuvre de charité de l'église?
Tüm gün Stephanie'nin canını okudu.
Elle a fait rager Stephanie toute la journée.
İstediğin kadar öfkeden kudur. Her zaman onlar kazanacak.
Tu peux rager, mais ils gagnent toujours.
'Yasak meyve'olayını anladım da sen cidden kolay lokmasın.
Certes, ça fait rager sa mère, mais tu es particulièrement crédule.
Her şeyi anlatabileceğim, bana patlayamayacak.
Je pourrais tout lui dire, elle ne pourra pas rager, et on pourra juste parler, parler et parler.
Çileden çıkacak.
Il va rager.
Her neyse, kitap dükkanına geri gidebilir miyim diye soracaktım, Brendan oranın karmakarışık olmasını hiç istemezdi, ve bir süpürge kapıp düzene sokmak istiyorum.
Je voulais savoir si je pouvais retourner au magasin vous savez, Brendan n'aurait pas voulu que ce soit le bazar, et je veux juste passer un coup de balai et rager tout ça.
Öfkelen, öfkelen ışığın ölüşüne karşı, öfkelen.
"Rager, s'enrager contre la mort de la lumière."
Öfkelen, öfkelen, ışığına ölüşüne karşı.
"Rager, s'enrager contre la mort de la lumière."
Öfkelen, öfkelen, öfkelen, ışığın ölüşüne karşı.
"Rager, s'enrager contre la mort de la lumière."
Çığlık zamanı. Nefret zamanı.
Ils ont le droit de hurler et de rager!
- Bay Tracey, bana Max Rager hava dalışı grubunu anlatın.
Tracey, parlez moi de ce groupe de chute libre Max Rager.
Max Rager'in hakimiyeti altındayken kamerada aptal şeyler ve / veya tehlikeli şeyler yaparken iyi görünmek zorundasınızdır.
Si vous êtes sous la coupe de Mac Rager Vous êtes contractuellement obligé d'avoir l'air cool en faisant des choses inutiles ou dangereuses devant une caméra.
- Kardeşimdi o benim
Rager serait contre.
Beni bırakma Rager.. ölme!
Me laisse pas tout seul, Rager!
Bu bizim intikamımız
On fait ça pour Rager.
Çok üzgünüm dostum
Je suis désolé, Rager.
Rager ı gururlandırmak istedim
Qu'il soit fier de moi.