Rasa tradutor Francês
135 parallel translation
Tıraşa ihtiyacınız var.
Vous avez besoin d'un rasage.
Güzel, rahatlatıcı bir tıraşa.
Un bon rasage pour vous détendre...
Pırasa fırın gibi, ama önemi yok... eski şeyin miadı dolmadı henüz... bir saniye, kafam karıştı... evet, pırasa fırın gibi... burası fırın gibi, değil mi?
Le carrelet est grillé, c'est pas grave, il vit encore... Pardon, je m'embrouille un peu... Ah, oui, le carrelet est grillé...
5 dakika mesafede, Pırasa Evi adında... acayip güzel küçük bir Gal restoranı var.
Un Gallois, très bon, le Leek House, à cinq minutes.
... ve ses kirişlerine faydalı olacak... demir doldurulmuş pırasa var.
Et des poireaux... pleins de fer. Ça améliorera aussi le timbre de votre voix.
Bilir misin, Neron sesini kalınlaştırmak çin -... hergün pırasa yermiş.
Vous savez, Néron mangeait des poireaux tous les jours... pour approfondir sa voix.
Öncelikle pırasa, domates ve patates yetiştirmek istiyorum.
Je vais d'abord planter des poireaux, | des tomates, des pommes de terre.
O kadar açık ki, Yüzbaşı Blackadder nefes kesen bir küstahlık ile emirlere itaatsizlik ediyormuş. Ödüllü pırasa ile York Dükünü düdüklese bile umurumda değil!
Je me fous qu'il ait empapaouté le Duc d'York avec un poireau de concours!
Ve ben majestelerinin Aziz Davy'nin gününde... pırasa giymeyi küçümsemeyeceğine inanıyorum.
Et je crois que Votre Majesté ne dédaigne pas... de porter le poireau le jour de la Saint-David.
Yumurtalı pırasa.
Tartelettes à la chiffonnade de poireau.
Yumurtalı pırasa. İyi miydi?
Avec la chiffonnade de poireau.
Oh, Rasa Devi, Utanç verici!
Oh Rasa Devi, quelle histoire, quelle honte.
Hayır Rasa Devi, asla.
- Non, Rasa Devi, jamais.
Rasa Devi'yi tam anlamıyla anlamak istiyorum. Aşkın kurallarını öğrenmek istiyorum, ve onları nasıl uygulayacağımı.
Je voudrais tellement tout comprendre, Rasa Devi... je veux apprendre les règles de l'amour et les mettre en pratique.
Rasa'nın kocama sahip olduğu gibi.
De mëme que l'avait tait Rasa avec mon mari.
Rasa'nın bana dediği gibi :
Comme le dirait Rasa :
14 Yaşımda Vilma adında bir Zoroastrian Bir törenle Testislerimi tıraş etti..
À 14 ans, un zoroastrien nommé Vilma me rasa les testicules.
Tabula rasa beyler.
Tabula rasa, messieurs.
Tırasa ne dersiniz?
Un petit coup de rasoir?
Gözleri pırasa gibi yeşil.
Ces yeux étaient verts comme le poireau.
- 1 kilo pırasa. - Ve 2 enginar.
- Des poireaux et deux artichauts.
Bu Rasa Kattu, civa temizlenmeden kullanılırsa çok zarar vericidir.
C'est Rasa Kattu, le mercure. Un poison puissant avant la purification.
Lezzeti artırıcı pırasa ve kereviz yapraklarını sicimle bağla.
Pour la saveur, attacher ensemble avec une ficelle le poireau et céleri.
Pırasa.
Les poireaux!
Pırasa!
Les poireaux?
Tabula Rasa. Tabula Rasa. Tabula Rasa.
Tabula rasa.
"tabula rasa" ( Latince : Boş-Temiz Tablet )
"TABLE RASE" ( 1re PARTIE )
"tabula rasa" "Temiz-Boş Tablet" Bölüm 2
"TABLE RASE" ( 2e PARTIE )
Tabula rasa.
De faire table rase du passé.
Yakında bıyıkların çıkar, düşündüm de tıraşa başlamak için... bu iyi olurdu.
Tu vas bientôt avoir du poil, il te sera utile!
Tıraşa ihtiyacın var.
Toujours galant!
Bu arada sevgilim, tıraşa ihtiyacın var.
Tu sais, chéri, il faudrait que tu te rases.
Onunla sokakta karşılaştık, arkadaşın olan heykeltıraşa gidiyordu.
Il était sur la route, il allait chez le sculpteur.
Eğer tıraşa ihtiyacı olursa
Mais au moins, il lui rendra service...
Yüzbaşıyı tıraşa devam mı?
On fait tout comme avant? On rase son capitaine? Oui.
N'aber Mozart, tıraşa mı başladın?
Alors Mozart? Une douche matinale?
Ve tıraşa ihtiyacı olan kör bir aptal.
Et tu piques. Tu as besoin de te raser.
Ve tıraşa ihtiyacım var.
Et je dois aller me raser.
Tıraşa hazır mısın?
Vous vous apprêtez à vous raser?
Sakalı kalemtıraşa sıkıştığı için bizi eve erken gönderdi.
Il a confisqué tout ce qui était en fer et nous a renvoyés chez nous, car il s'est coincé la barbe dans le taille-crayon.
Altameyer, bir tıraşa ne dersin?
Altameyer, on te rase?
Bir tıraşa ne dersiniz?
On te rase?
Rasa.
Rasa?
Oh Rasa!
Oh Rasa!
Korkarım son verilerimizi analiz etmektense bir heykeltıraşa model olmayı daha fazla tercih ederdi.
Il préfère la sculpture fractale à l'analyse des données astronomiques. Vous nous connaissez tous.
Şu tıraşa bakın!
Regardez ce massacre!
Pırasa çorbasına bayıIırım!
Des légumes aussi.
Tıraşa ihtiyacım yok, çünkü burada ve burada sakalım çıkmaz.
Je n'ai pas besoin de me raser là parce que ça pousse pas.
Tıraşa ihtiyacı var.
Il devrait se raser.
Belki de tıraşa ihtiyacım yoktur.
Ça peut attendre.
Ben tıraşa başlayayım. Ama silahı, böyle bana doğru tutarsanız çalışamam. Ama size de yardımcı olmamız lazım.
Je ferai de mon mieux... mais... vous me visez... et je ne peux pas travailler.