Rive tradutor Francês
852 parallel translation
Kıyıya yanaşmadan önce onları dağıt ve herkese eşinin kaza ile boğulduğunu söyle. "
Eparpille-les avant d'atteindre la rive et dis qu'elle s'est noyée par accident. "
KUZEYDEN, GÜNEYDEN VE DOĞUDAN BİR ARAYA GELEREK BATIYI FETHETMEK ÜZERE MİSSİSSİPPİ NEHRİNİN KIYISINDA TOPLANDILAR.
VENUS DU NORD, DU SUD ET DE L'EST... ILS SE RASSEMBLENT SUR LA RIVE DU MISSISSIPPI... POUR LA CONQUÊTE DE L'OUEST.
Cennette tekrar buluşuncaya kadar onlara kollarını aç ve onları koru.
Ouvre-leur les bras et prends soin de nos êtres chers... jusqu'à ce que nous nous revoyions sur l'autre rive.
Akıntıyı geçmemiz gerekiyordu. Bir çaydanlık çay almak için kaptan köşkünden ayrılmıştım ki dümendeki orangutan bir anda gemiyi çamura sapladı.
Nous avions déjà passé les rapides, j'étais descendu me faire un thé et voilà que l'orang-outan qui était à la barre nous expédie dans la boue de la rive.
- Kıyı boyunca koşmaları gerekecek.
- lis devront cou rir e long de la rive.
Irmağın Left Bank yakasındaki o geceyi hatırladın mı, sana aldığım o mavi elbiseyi giymiştin hani?
Cette soirée sur la rive gauche. La robe que je vous avais achetée.
Quai Voltaire, nehrin üst yakasında.
Quai Voltaire, sur la rive gauche.
Sonra İsa, kıyıda durup dedi ki :
Le Sauveur sur la rive a dit :
Üç yüzyıl boyunca... Gloucester erkeklerinin karıları ve çocukları bu kıyıda durup ağlaştılar :
Depuis trois siècles, femmes et enfants ont de cette rive, crié :
Güneş doğmadan önce kendi topraklarımıza geri dönmeliyiz.
Avant l'aube, nous atteindrons notre rive.
Kendi topraklarımızda kalarak savaşmak daha kolay olur.
Il sera plus facile de combattre sur notre rive.
Tüm nehir boyunca hızla yayılıyor, şu sarı humma.
Elle a gagné toute la rive du fleuve.
Pinokyo, kıyıya yüz.
Pinocchio, nage vers la rive.
Kıyıya yüz.
Nage vers la rive.
Biliyorsunuz, Beecham nehrin öteki kıyısı. Ve her zaman Brender County olarak bilinmektedir. Ama anlayacağınız, Brender County, Idaho'ya bağlı.
Beecham est sur l'autre rive et fait partie du comté de Brender en Idaho.
Bİliyorsun, Beecham nehrin öteki tarafında. Ve her zaman Brender County'de sayılıyordu 1936'yla şimdi arasında evlenenler yasal olarak evli değiller.
Beecham est sur l'autre rive et fait partie du comté depuis 1936, légalement, ne sont pas mariés.
Anguilla'nın rüzgar alan kıyısına güneyden yaklaşacaksınız. Yaklaşık 3 kilometre kadar.
Vous longez la rive d'Anguilla à 3 km de la pointe...
- Evet. Left Bank'ta yaşayan çocuklarla ahbaplık kurunca yıkık dökük tavan aralarında yaşadıklarını ve çoğunun son derece yetersiz beslendiğini gördüm.
Sauf que les artistes de la rive gauche... habitaient dans des mansardes... et que c'était des meurt-de-faim.
Onunla evleneceğime söz vermezsem, kıyıya çıkmayacağını söyledi.
Elle m'a dit que si je ne l'épousais pas elle ne regagnerait pas la rive.
Irmağın ardındaki meskeni tam bir cennet.
Son domaine sur l'autre rive est un paradis.
Irmağın bu tarafında bize yetecek kadar hayvan var.
Il y a assez de bêtes sur cette rive.
"Ki, karşı kıyıdan atıma atlayıp herkesi uyarmaya hazır olayım..." "...
"'Et moi, sur l'autre rive, je me tiendrai prêt à donner l'alarme
Döktüğüm kanla akıp gitse herşey... Bir vuruşta sonuna varılsa işin... Bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen...
Si l'assassinat pouvait entraver les conséquences et, à son terme, apporter le succès, si ce coup pouvait être le tout et la fin de tout, ici seulement, sur ce banc et rive du temps,
Yolun kıyısında dururum.
Je me poste sur la rive.
Kıyıya gidelim!
Rejoignez la rive!
Asılın küreklere çocuklar.
Ramez jusqu'à la rive!
O zaman gün ışığında geçeriz, Shona'nın diğer tarafındaki kıyıya yanaşır olabildiğince hızlı gideriz.
Nous passerons dans la journée, en longeant la rive extérieure, aussi vite que possible.
- Shona hangi yakada dedim?
- Sur quelle rive est Shona?
Şimdi Sol Kıyı'dayız.
Voici la rive gauche.
Bir tanesi düzgünce atlayıp rahatça yüzerek evine gitti.
L'un sauta et nagea jusqu'à la rive.
Nehir kıyılarının basamakları sonlandırdığı gibi... Hindu festivalleri de yılın günlerini sonlandırıyordu.
Comme les escaliers jalonnent la rive... les fêtes hindoues jalonnent l'année.
Paris'te küçük bir sanatçı kahvesinde oturuyormuş gibi davranalım!
Nous sommes dans un café d'artistes sur Ia Rive Gauche.
Herkes koştu ve göl kenarında yatan korkunç şeyin etrafında toplandı.
Les gens s'étaient massés sur Ia rive du lac.
- Kıyıya yakın git.
- Restez près de la rive.
Geçen yıl kanoyla kıyıya yakın durarak geldik.
L'an dernier, en canoë, nous sommes restés près de la rive.
Sen nehrin karşı tarafına bak, ben de ırmağın yukarısına.
Regarde sur l'autre rive, je vais voir en amont.
Dağları takip edin üyük nehri geçeceksiniz, ve sizinle karşıda buluşacağız.
Suivez ces montagnes jusqu'au fleuve, et on se rejoint sur l'autre rive.
Nehri geçer geçmez sizi karşıda bekliyeceğiz, tamam mı?
Dès qu'on l'aura franchi, on vous attendra sur l'autre rive.
Daha sonra da bir kayık bulup, balıkçı erzakıyla diğer tarafa İsviçre'ye nehrin güneyine doğru, yol alacağız.
On saute dans une barque et on traverse le lac jusqu'à la rive suisse.
Orada, çıkıntıda!
Là, sur la rive!
Bak, orada diğer tarafta!
- Regarde là-bas! Sur l'autre rive!
# Geride ben kaldım Karşı tarafa kürekleri çek #
♪ Amenez-moi à l'autre rive ♪
Suya düştükten sonra iskeleye çıkmaya çalıştı.
Il a essayé de reprendre pied sur la rive après être tombé.
Sen diğer yakadan git.
Suis l'autre rive.
Buradan üç gün, seçimimizi Powder Nehrinin dönemecinde sakin bir vadi, veya... yüksek bir yerde... yapabilirdik.
À trois jours d'ici, nous pourrions choisir : la rive de la Powder River... un vallée paisible... ou sur les hauteurs.
O konumda, iki kıyıda sert kayalar olur.
On aurait de la roche solide sur chaque rive.
Altına olan hücum onları bu çorak sahile getirmişti.
La ruée vers l'or les avait menés jusqu'à cette rive déserte.
Ona köleler gibi sadık olmalısınız, tek hedefiniz bu olmalı.
Comme un sujet envers son roi vous devez être loyaux Sur cet objectif vous devez avoir le cœur rivé
Kıyıya ulaştım ve şans eseri evinizi buldum.
J'ai pu gagner la rive et arriver ici par accident
Bu nehir üzerinde bulunuyor.
C'est sur l'autre rive.
Ama ağaç olmak istemem. Toprağa dikili.
Mais je ne veux pas être un arbre rivé dans le sol