Rüzgârlı tradutor Francês
103 parallel translation
Tanrım, çok rüzgârlıydı.
C'était si venteux.
Küçük olmalılar çünkü Cod Burnu çok rüzgârlıdır.
Il faut qu'elles le soient, il y a tellement de vent à Cape Cod.
Düşünsene. Bir daha asla bu pencereden bakamayabilirim. Rüzgârlı bir nisan akşamında Washington Meydanı'nı asla göremeyebilirim.
C'est sans doute la dernière fois que je suis à cette fenêtre, que je vois le Square Washington par une nuit venteuse d'avril.
Bir tane bile tutamadım. Rüzgârlıydı.
ça part pas, j'ai pas vu une touche, il y avait trop de vent.
Bir gün yağmurlu, bir gün rüzgârlıdır.
Un jour de flotte, un jour de vent.
Gerçekten rüzgârlı ovanın ötesinde gözden kayboldu mu?
Avait-il disparu au-delà des plaines arides de l'amertume?
Yaşamın beşiğinin üstündeki bu rüzgârlı tepebaşında bir çift korkuluk gibi.
Deux pantins usés, au-dessus du berceau de la vie.
- Ama biraz rüzgârlıymış.
Pas trop de courants d'airs?
Rumpletweezer, Dinky Tinky dükkânını işletirmiş. Rüzgârlı çalılığın kenarındaki sihirli kavağın altında Dingly Dell'deki sihirli açıklığın gölgesinde.
Rumpletweezer tenait une petite boutique au pied du chêne magique, à côté du buisson enchanté, à l'ombre de la merveilleuse clairière de Dingly Dell.
Hiç yüksek ve rüzgârlı bir tepede durup meşe palamutlarının düşüp yuvarlanmasını dinlediniz mi?
Ça vous est arrivé d'être en haut d'une colline venteuse et de regarder les glands tomber et rouler au sol?
Çok rüzgârlı galiba!
Quel vent!
Deli misin? Hava rüzgârlı.
II n'y a pas assez de vent?
Biraz rüzgârlı...
Il y a une petite brise.
Hava rüzgârlı olduğunda, dinleyebileceklerdir!
Quand il y a du vent...
Rüzgârlı, güneşli ya da yağmurlu olduğunda. Toplanmamıza izin vermeyip, malzemelerimize el koyduklarında.
Quand il fait beau ou qu'il pleut, ils m'empêchent de tenir un meeting et prennent tout.
86. kat biraz rüzgârlı özellikle helikopterler indiği zaman.
Il y a beaucoup, de vent au 86e étage, surtout quand les hélicoptères atterrissent.
Bugünlerde hava çok rüzgârlı. Sorun değil.
- Le vent est glacé.
Bu doğru. - Sarı bir rüzgârlığı mı vardı?
Comment le savez-vous?
- Sayılmaz. - Üstünde sarı bir rüzgârlık mı vardı?
Fossen a fait ca?
Otuzlu yaşlarının sonunda, üstünde sarı bir rüzgârlık olan beyaz bir erkek miydi?
Je crois. - Des douleurs abdominales?
Rüzgârlı Şehir, kalbine yeni bir suçlunun ismini kazıdı.
Après Al Capone, Chicago a arrêté un nouveau criminel.
Sadece hava soğuk ve rüzgârlı olduğunda.
- Seulement quand il fait froid.
Annem çok rüzgârlı dedi.
Maman dit qu'il y a trop de vent
"Kasım'daki rüzgârlı bir gecede, " New York şehrinin sokakları hala buzla kaplıyken, " hatta otobüsler bile hareket etmezken,
Lors d'une nuit venteuse de novembre, lorsque les rues de New York étaient encore gelées par la glace, même les autobus étaient immobilisés, un jeune homme nommé Eugène Gant réfugié dans un café-restaurant de la 2e avenue...
Her sene Cadılar Bayramı'nda, dolunay çıktığında ve hava rüzgârlı olduğunda Eski Bayır Yolu'nda ruhları arayan George Staub'u görebilirsiniz. Mesela sizinkini!
chaque Halloween, quand la Lune est pleine, et le vent haut... tu peux voir George Staub sur la vieille Ridge Road... à la recherche d'esprits.
Rüzgârlık? * Rüzgârlık da mı bununla geliyor?
Le coupe-vent est vendu avec?
Sadece ona rüzgârlık veya tekne malzemesi almak istersen.
Oui, si vous voulez offrir un coupe-vent ou du matériel de pêche.
Bugün hava rüzgârlı.
Je comprends que c'est très venteux aujourd'hui.
O zamana dek bu düşüncesiz yeni bina şehrin rüzgârlı bir köşesinde, takım elbiseli bir zombi gibi duracak.
En attendant, le bâtiment inconsidéré est là, dans ce coin venteux, tel un zombie mal endimanché.
- Rüzgârlığımı mahvetti.
- Fêlé mon pare-brise.
Görebileceğiniz gibi, burası çok soğuk ve rüzgârlı.
Et comme vous le voyez, C'est tres froid et pluvieu,
Bugün dışarısı biraz rüzgârlıydı, değil mi gençler?
Venteux, aujourd'hui, camarades!
Neyse, yarınki hava durumu tahmini rüzgârlıymış.
De toute façon, on annonce du vent pour demain.
- Rüzgârlı olması gerekiyor.
- On annonce du vent.
Hava çok rüzgârlı olduğunda bu kilise eski bir gemi gibi gıcırdar.
Quand le vent est fort, l'église craque comme un vieux voilier.
Rüzgârlı mevsimdeyiz.
C'est la saison des vents
- Rüzgârlı Şehir. - Evet.
- La ville venteuse.
İşte rüzgârlı bir günde Maroney.
Voici Maroney, un jour de grand vent.
Boğazlı kazak, rüzgârlık.
col roulé, coupe-vent.
Plastik bir alışveriş çantası. O gece çok rüzgârlıydı ve saat 11.48'de... -... park yerinde estiriyordu.
Il y avait beaucoup de vent cette nuit là, il a soufflé dans le parking à 23 h 48.
Bin, dışarısı acayip rüzgârlı.
Montez, on gèle.
Bulunduğumuz yer gerçekten rüzgârlı olmaya başladı. Buna rağmen onlarla birlikte kalabilmemiz büyük şans olur.
Il y a beaucoup de vent, on aura de la chance si on les voit.
Yılın bu vakitleri Londra çok rüzgârlı oluyor.
Londres est d'un lugubre, en cette saison.
"Rüzgârlı" olacak. Lanet olası.
C'est "dure." Putain.
Rüzgârlı bir günde bahçede dolaşırken Hashem * in sesini duydular.
Ils entendirent la voix de l'Éternel, parcourant le jardin avec le vent du jour.
Burası biraz rüzgârlı. İki tane oldu.
Il y a un peu de vent.
Rüzgârlıydı.
Il y avait un de ces vents!
Sence de biraz rüzgârlı değil mi?
C'est mal chauffé.
- Rüzgârlı.
Du vent!
- Rüzgârlı bir sonbahar akşamıydı.
- Non. C'était lors d'une fraîche nuit d'automne.
Evet. Rüzgârlıydı.
Très venteux.