English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ S ] / Sabrına

Sabrına tradutor Francês

58 parallel translation
Bir doktor eşinin, Einstein'in zekasına ve bir azizin sabrına sahip olması gerektiğini anladım.
J'ai découvert que la femme d'un médecin... doit avoir les pouvoirs de compréhension d'Einstein... et la patience d'un saint.
Ailemizin sabrına dair bir Floransa atasözü vardır.
La patience de notre famille est proverbiale à Florence.
Eski kocanın sabrına şaşıyorum.
La patience de ton ex-mari m'épate.
Ama şimdi akrebin sabrına sahip olmalıyız.
En attendant, ayons la patience du scorpius.
Sabrına hayranım, dostum.
J'admire votre opiniâtreté.
Birşeyler yaratman gerekiyor. Senin sabrına da inanamıyorum. Hâlâ gençsin.
Sans oublier que tu es encore jeune.
Canımız insanların iyi niyetiyle yılanların sabrına emanet.
Nous misons sur la bonté de l'homme... et la mansuétude des reptiles.
Nihayetinde herkesi etkileyen sessizliğe karşı Tanrı sabrına sahip olması iyiydi.
Il serait bon qu'il ait une patience divine, car le silence affecte tout le monde à la fin.
Kendi kendini ameliyat eden bir Doktorun pahtk sabrına sahip olduğunu söylerler.
Il paraît qu'un docteur qui s'opère lui-même opère un pahtk.
Bu da senin, sabrına karşılık.
Cadeau parce que vous avez été un bon patient.
Bayan Philips, Dr. Grey'in yeteneklerine ve sabrına ihtiyacım var. O yüzden bir yanlışı düzelteyim.
Mlle Philips, je n'ai ni la classe ni la patience du Dr Grey, alors que les choses soient claires.
Onun kampında Politikacılarda var ve onlar onun sabrına sahip değiller.
Ces hommes politiques dans son camp, ils n'ont pas sa patience.
13 yıl önceki bir noktaya. Aziz sabrına sahip olmalısınız
Pinnacle affirme que Sasha est russophone.
Sabrına hayran kaldım.
J'admire ta retenue.
Tanrıya olan ihtiyacımızı fark etmemiz için, tevazu ve bilgelik. Onun bağışlayıcılığına ihtiyacımız var. Onun sabrına.
Il nous faut l'humilité, savoir admettre que nous avons besoin de Dieu,... de son pardon, de sa patience,... de lui montrer nos blessures... car c'est le seul à pouvoir les guérir.
Vay be, ne oldu Zen sabrına?
Wow, qu'est ce qu'il est arrivé à la patience Zen?
Sabrına hayranım. Masa için hiç beklemem. Pekâlâ, millet!
Eh bien j'admire votre patience, je n'ai jamais attendu pour une table.
Öbür yandan da, O bir tür Big Jim sabrına sahiptir, Çünkü o sürekli bu çocukla uğramak zorundaıdır
D'un autre côté, il usé de la patience de Big Jim, car il doit constamment régler des problèmes de ce gosse qui n'arrête pas de déconner.
Altın hummasına tutulduğunuzda tedbir almaya sabrınız olmaz.
Quand on est pris par la fièvre de l'or, on ne prend garde à rien.
Muhtemelen, Mr. Vrana, sabrımın taştığına dikkat etmediniz!
Allez allumer les feux dans la cour!
Sabrımızın dolmasına şu kadar kaldı.
On en a jusque-là.
Bizim sınanmamız ise, olsa olsa onların yanımızda olmamasına... ve yalnızlığa dayanma... konusunda sabrımızın sınanmasıdır.
Si nous sommes testées, c'est pour notre patience... pour nos privations... pour notre capacité à endurer la solitude.
Endişeye kapılan suç ortaklarına karşı pek sabrım yoktur!
Je ne tolererai pas une complice qui a les nerfs fragiles!
Hepimiz adına sabrınız için teşekkür ediyorum.
Au nom de tous, je vous remercie de votre patience.
Sabrının taşmasına sabrım taştı.
J'en ai marre de t'entendre dire ça.
- Sabrımın taşmasına ramak kaldı.
- Gare à toi, ma petite.
Umarım. Çünkü hızla sabrımı tüketme noktasına...
- Vaudrait mieux, parce que ça commençait à me taper sur les nerfs.
Allah'ın bize göstermesini beklediğimiz sabrı başkalarına göstermeliyiz.
On doit être aussi patient envers notre prochain qu'Allah l'est envers nous.
Sabrımın adına "Aşk" diyebilir miyim?
"puis-je appeler ma patience " de l'amour?
Hayır. Yeter Yeter artık sabrımı Krasac Yayına taktım bile
Ça suffit pour moi, j'en ai ras le parsac.
Tanrı aşkına sabrımı zorlama.
N'insiste pas, pour l'amour du ciel.
Diğer yandan, kim giderse gitsin Yıldızgeçidi Komutanlığının saygısına hâkim olan birisi olmalı... ve sabrı, bilgisi ve kararlılığıyla onları hızlandırıp buraya bir destek ekibi göndermelerini sağlayacak birisi.
D'autre part, si quelqu'un y va, ça devrait être quelqu'un qui inspire le respect au SGC mais aussi qui a la patience, le savoir, et la détermination de les pousser à aller plus vite et de trouver un moyen de ramener la cavalerie ici.
Denilene göre Mammon'un, babasının kurallarına karşı sabrı yok ve kendi ateş ve kan krallığını kurmak istiyor.
Mammon ne supporte plus le règne de son père et il a hâte de bâtir son propre royaume de feu et de sang.
Belki bir iki derin nefes işleri hızlandırır ve Richard da bir an evvel aşağıya, gerçek yaşamına dönebilirdi. Karısının onu beklediği yere. Sabrı her geçen dakika tükenen karısının.
Le renifler accélérerait peut-être les choses, lui permettant de vite retrouver sa vraie vie où sa femme l'attendait, son impatience grandissant à chaque minute.
Wolfe, arkadaşına söyle, sabrımı taşırmak üzere.
Wolfe, dis à ton copain qu'il est à deux doigts de me faire péter un câble.
Bilir ki, sabrımı tüketip sinirleneceğim ve hayal kırıklığına uğrayacağım.
Il savait que ça me mettait en colère.
Bunu yapmak bana acı veriyor ama gezegenimiz ciddi bir tehlikeyle yüz yüze gelmişken bir adamın giderek artan saçmalıklarına ayıracak ne sabrımız, ne de vaktimiz yok.
J'ai peine à le faire mais comme notre planète est confrontée à un de ses plus graves périls nous ne pouvons pas nous permettre d'être distraits par l'irrationalité d'un homme.
Tekrar sabrımı zorlarsanız, ikinizi de yeraltına gönderirim!
Testez-moi et vous irez tous les deux aux mines!
Bu çocuğu, Sandra'yı sevgi dolu kollarına al böylece güven içinde yoluna devam etsin senin bize sonsuz sabrınla öğrettiğin gibi.
Reçois cette enfant, Sandra, dans tes bras aimants, qu'elle traverse avec confiance cette épreuve comme tu nous l'as appris avec compassion.
Faytoncunun tüm baskılarına rağmen, hareket etmeyi reddediyordur at. Akabinde ismi muhtemelen Giuseppe? olan faytoncunun sabrı taşar ve kırbacını eline alır.
Malgr Ž toute son insistance, le cheval refuse de se d Ž placer, apr  s quoi le cocher - Giuseppe, Carlo, ou bien Ettore - perd sa patience et lui tape dessus son fouet.
Bazı günler başkalarına karşı sabrımız tükenir.
Certains jours, on a un espace limité... pour les autres.
Sifon çekme muhabbetinde sabrımın sınırına gelmiştim.
J'étais limite avec les chasses d'eau.
Sancı ne kadar sürerse bebeğin sabrının ve anlayışının o kadar olacağına inanıyoruz.
Plus le travail est long, plus l'enfant sera patient et compréhensif.
Oscar canına tak etmiş gibi, ama sabrı hiç tükenmiyor.
Son petit Oscar la tient bien occupée, mais elle ne perd jamais patience.
Eski zamanların hatrına idare ediyorlar ama sabrın da bir sınırı vardır. Bu sınır taştığında düşerken onu yakalamak için orada olmak gerekir. Tanıklık yaparsa sıyrılabileceğine ikna etmek için.
Ils attendent en souvenir du bon vieux temps, mais ce genre de patience s'épuise, et quand c'est le cas... il faut être là pour l'attraper quand il tombe, lui offrir une issue s'il devient témoin.
Sana karşı sabırlı olmaya çalıştım ama sabrımın sınırına geldim artık.
J'ai essayé d'être patient avec vous, mais je n'en peux plus.
Meclis'teki tüm dostlarım adına söylemeliyim ki artık sabrımızı nihai sonuna getirdin.
Je parle au nom de tous mes collègues au Congrès : vous avez épuisé toute notre patience.
Siz ikiniz sabrım taşana kadar yaşayacaksınız amına koyayım!
Tes deux amis vont rester en vie tant que je reste patient.
Ajan Racine. Günün birinde sabrım taşacak. Ve aramızdaki bu duvar seni koruyacağına inandığın bu duvar yerle bir olacak.
Un jour, je vais perdre patience et ce mur entre nous, sur lequel vous comptez pour vous protéger,
Özre sabrınız olmadığını biliyorum, sizi hayal kırıklığına uğrattıysam özür dilerim.
Je sais que vous n'avez pas de patience pour les excuses, mais je suis désolé de vous avoir déçu.
Çünkü abartırsan, ve sunumlarına olan sabrını yitirirse, Bunun bitişinden hoşlanmazsın.
Si tu exagères, si je ne supporte plus de te voir, tu n'aimeras pas la façon dont ça se finira.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]